Türklerin gizlenen tarihi-1

Türk milletinden kaçırılan, saklanan, başka bir gerçekte,  tarihidir. Türkler, bildiklerinden çok daha büyük bir tarihe ve şerefli bir geçmişe sahipler. Türkler hesaba katmadan, önemli hiçbir Avrupa tarihi yazılamaz. 
Türkleri es geçerek, Rusya tarihi yazılamaz. Ortadoğu’nun tarihi asla yazılamaz. Türklerden bahsetmeden İslam tarihi yazılamaz. Çin, Türklerden söz etmeden, Çin tarihini yazamaz. Türkler olmadan Ortaçağ olmaz.
Birinci cihan harbi, Türkleri hesaba katmadan nasıl anlatılsın. Türk tarihi, Türk milliyetçiliğinin bir ürünü değil, bizzat tarihin kendisidir. Yani milliyetçi bir duygudan dolayı Türk tarihinden bahsetmiyoruz.
 Türk tarihini hesaba katmadan dünya tarihi ne yazılır, ne anlatılır. Dünya tarihinin hiçbir safhası yok ki, orada Türkler olmasın. Ve yine dünya coğrafyasının hiçbir parçası yok ki, orda Türklerle karşılaşılmış olmasın.
Türkler, tarihlerinde hiç puta tapmamış bir toplumdur.  Hz. Ali’yi sevmeleri, bu özelliklerinden olabilir. Hiç puta tapmamışlar, hiç puta dönmemiş bir yüze, bu sebepten âşık olmuşlardır.
 “Türkler şaman inancına sahiptiler” görüşü, kesinlikle kasıtlı ve iftiradır. Türklüğü aşağılamak için, bazı çevrelerin sarıldığı, büyük bir yalandır.
Batılıların, “tanrının kırbacı” dedikleri Attila bir Türk’tür ve “kavmimden kimse puta tapmaz” der. Romalıları tarif ederken Attila, “onlar puta taparlardı” diye tarif eder.
Türklerin bir başka özelliği de, İslamiyet öncesinde bile domuz yemeye karşı olmalarıdır.  Türkler, domuz etini, İslam öncesi de, haram bilmişler.
Orhun Kitabeleri’nde Oğuz Kağan hemen her cümlesinde “tanrı buyruğundan” söz eder.  “Tanrının yardımıyla, milletime yerler, yurtlar kazandırdım” der.  “Tanrı buyruğuyla yönetici oldum” der. 
Orhun Kitabelerine kısa bir göz atalım isterseniz:
" Ben Türk Bilge Kağan; doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına kadar, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar hep milletler bana bağlıdır. Bunca milleti hep düzene soktum, ilerlettim. Doğuya ordu sevk ettim. Bunca yerlere gittim.
 Tanrı (Tengri) yardım ettiği için milletime; gözle görülmeyen, kulakla işitilmeyen yerler kazandırdım. Tanrı buyruğu olduğu için, Devletli olduğum için, size Kağan oldum. Tanrı yardım ettiği için dört yöndeki milleti derleyip topladım.
 Ey Türk Milleti; Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, ilini, töreni kim bozabilir? Ey Türk Milleti, titre ve kendine dön!"
Bu sözlerde Allah aşkına,  “tevhit” kokusu mu var, “şaman” kokusu mu?
Prof. Dr. Haydar Baş Bey,  Oğuz Kağan’nın  “Peygamber olabileceğini”, sıkça zikrederler. Kuran’da geçen Zülkarneyn,  Oğuz Kağan’a çok benzer. Kehf suresi incelendiğinde orada anlatılanlarla, Oğuz Kağan’ın anlattıkları birebir örtüşüyor.
Bilge Kağan Kitabelerde şöyle der:
"Rahat hayata, zenginliğe, Çin'in ipeğine kanma! Milletime, altını, beyaz gümüşü kazandırdım. Hükmettiğim milletlere hakem olup, madenler erittim."
Zülkarneyn (a.s)'ın özelliklerine baktığımızda; büyük bir orduya sahip olması, kendisinin büyük bir komutan olması, ordusuyla tüm dünyayı gezmesi ( Güneşin en doğduğu ve en battığı yere ve kuzey ve güneyin uçlarına kadar gitmesi) ve Allah'ın emri ile gittiği her yere iyilik ve adalet götürmesidir.
Yine Zülkarneyn (a.s)  kıssasında; Yecüc ve Mecüc isminde bozgunculuk yapan kavimden bahsedilmekte, bu bozguncuları Zülkarneyn (a.s) madenleri eriterek, set çekerek, engellediği anlatılmaktadır.
Oğuz, Öğüz, Öküz: (Güçlü, dev boynuzlu manasına gelmektedir.) Zülkarneyn ise Arapça'da; çift boynuzlu manasına gelmektedir. Oğuz Kağan; Kendi döneminde, başına giydiği, boynuzları olan başlıkları ile ünlüdür. 
Oğuz Kağan, Bilge Kağan’dır, Bilge Kağan, Zülkarneyn’dir.  Türklerde ilim irfan sahibi kişilere, bugün dahi  “bilge” denir. Kitabelerdeki Bilge Kağan ile Kur’andaki, Zülkarneyn aynı kişidir.
Türkler ne büyük tarihe sahip, düşünebiliyor muyuz? 
Oğuz Kağan’dan beri madenci olan bir milletin, bugün ellerinden madenleri neden alındı sanıyoruz. Ve yeri gelmişken, ifade edelim: 
Bugün milletini kurtarmak için, siyasetini “madenler” ve sahip olduğu “kaynaklar” üzerine bina eden, Türk milletine Oğuz Kağan’ın sözü ile “Türk’ün yurdunda fakirlik suç sayılsın” diyen,  Bilge Lider Haydar Baş, değil mi?
Madenleri eritip, fitne ile milleti arasına set çeken, Oğuz Kağan’ın yaptığıyla, bugün Prof. Dr. Haydar Baş’ın yaptığı arasındaki benzerliği görüyor muyuz acaba?  Kapitalizm ile milletler arasına, Milli Ekonomi Modeli setini çekmedi mi?
Ancak bugün sorun, milletin “seti” aşıp, “yecüc-mecüc”e koşması…  Çağın en büyük fitnesi, kapitalizm…
Dostlar, konumuz Türklerin gizlenen tarihi ancak, laf yerine gelir de söylenmezse, insanın kendinden davacı olur. Çin ipeğine kanan kafalara, arada çakma huyum var, affedin beni!
Yarın bu konuya devam edeceğim. 
Asıl konumuza girmedik bile… İnanın, anlatacaklarımı duyduğunuzda, küçük dilinizi yutmuş olacaksınız. Türklerin, gizlenen gerçek tarihini, anlatacağım. İnsanlık tarihinin, Türkler ile başladığını göreceksiniz.
Lütfen, Türklerin gizlenen tarihi-1 ve 2’yi birlikte okuyun. Yani konu geniş olduğundan tek yazıda anlatmam imkânsız.  O zaman Türklerin ilk yazılı belgelerinin Orhun Kitabeleri olmadığını göreceksiniz.  
Evet, tarihçi değilim, tarihçilerin affına sığınıyorum.  Lakin Türklerin gizlenen tarihinden söz etmek, bir matematikçiye nasip olduysa, buna şükür çekilir ancak. Merak etmeyin, haddimi bilirim…
Türklerin gizlenen tarihi-1

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön