Bugün günlerden Cuma…
Allah, hayır kapıları açsın.
Şeytanları, azgınları, sapkınları bağlasın inşallah…
Tuzak kuranların, tuzaklarını kendi başlarına çevirsin. “Onlar tuzak kurdular; Allah da onların tuzaklarını bozdu. Allah, tuzak kuranların hayırlısıdır.”
Amenna ve saddakna…
Cuma, en sevdiğim gündür. Allah’ın bütün günleri aynı, lakin Cuma’nın çok özel bir yeri var gönlümde. Cuma, Allah’ın özel günü…
Sultan Alparslan, Anadolu kapılarını Cuma günü açtı mesela… Bildiğim kadarıyla Türklerin, Ergenekon’dan çıkışı da Cuma günü oldu.
Cuma gününün manevi değeri büyüktür. Hz. Âdem, Cuma günü doğdu. Cuma gününde öyle bir saat var ki, dualar geri çevrilmez. Cuma günü ölene azap olmaz. Cuma günü cehennem bile soğur. Cuma günü, kabir azabı olmaz.
Kıyamet de Cuma günü kopacak. Şerlilerin, en şerlilerin, iftiracıların ve müfterilerin, kıyameti de inşallah bu Cuma kopar.
Pirlere niyaz edelim;
12 İmam’a, 1’lere, 3’lere, 7’lere, 40’lara yönelip niyazda bulunalım. Hünkâr Hacıbektaş’a yönelelim. Atatürk yöneldi, Cumhuriyet kuruldu. Atatürk gibi bir yöneliş lazım… Yakarış lazım. Annesinin kabri başında, gözlerinden sicim sicim yaş dökerek, Türk milletinin bağımsızlığı için kendini feda etmeye söz verdi.
İşte yöneliş, işte Atatürk, işte sonuç…
Atatürk gibi yönelmek…
Norveç’te “Atatürk gibi düşünmek” deyimi var, bilir misiniz? Atatürk, bu ülke hariç her yerde ilham kaynağı olmuş. Sayın parti liderleri, ağzına almamaya büyük bir özen gösteriyorlar. İsmi önemli değil, önceki gün Atatürk ile ilgili bir soruya, bir Sayın Muhalefet lideri, “Atatürk” ismini ağzına almadan cevapladı.
Yani büyük bir başarı!
Atatürk ile ilgili soruda dahi 'Atatürk' dememeye özen göstererek konuşmak, bayağı büyük bir başarı!
Neyse mübarek Cuma günü, kafanızı bozmayayım.
Kafa düzelir de, bozulan gönül düzelmez. Düzelir ama gönül düzelticilerine yönelirsek… Çok zamandır istiyorum, Hünkâr Hacıbektaş’ı ziyaret etmek. Deneyin bakın, kapıdan girer girmez, harap olmuş gönül nasıl saraya dönüşüyor. Velilerin ölüsü dirisi aynıdır. Ölüm, veliler için değil, biz faniler için. Âşıklar ölmez, ölen tendir.
Öğrencilik yıllarımda beni daraltan hatta dövmeye çalışan birini, o hüzünle gidip bu zatlardan birine şikâyet ettim. Mezarı başında, “Baba beni affet torununun elinden çok çekiyorum, sana hizmet etmeme engel oluyor” dedim.
Torun bir hafta sonra felç oldu. Aziz şehirlerimizden birinde… Şahitlerim var.
Yeter ki, haklı olun.
Allah, haksıza öyle bir had bildirir ki, bu zatlar vesilesiyle, hayretler içerisinde kalırsınız. “Evliyaya eğri bakma, kevn-ü mekân elindedir” demiş âşık… Anadolu, erenleriyle dolu bir şehirdir. 16 yüzyıla kadar bu topraklarda erenler 'Baba' veya 'Dede' simleriyle anılırdı. Bu yüzyıldan sonra "efendi" adıyla türbeler çıktı ortaya.
Öyle her dikili mezar, 'türbe' diye ziyaret edilmez, bilmiş olun. İçinde 'evliya' mı yatar, eşkıya mı, bilemezsiniz. Bilirsiniz de gerçi, antenler çalışıyorsa…
Hacıbektaş’a girer girmez, elinizden olmadan, gönül pınarlarınız coşarken, neden diğerlerinde kaskatı kesilirsiniz. Anıtkabir’de aldığınız manevi huzurun bir benzerini Hacıbektaş’ta almazsanız ben de Yusuf değilim!
İkisini birlikte ziyaret edin, deneyin!
Doğuya giderseniz, Dede Osman Avni Baba ve Ömer Hüdai Baba’ya gidin göresiniz, gönül imarı neymiş. Ehl-i Beyt’e gidemezseniz şayet, müracaat edin onlar gelir. Vallaha, bak…
Hüseyin atıyla, Ali, kılıcıyla gelir.
“İmam Hasan” dedin mi dağlar titrer aşktan. “İmam Hüseyin” dedin mi hele, yer gök inler. “Ya Ali” dedin mi zaten, Zülfikar, kuşanırsın adeta.
Dostlar, duygu dünyamız bunlarla olursa, yolumuz Atatürk yolu olur. "Bağımsız Türkiye" yolu olur. Bağımsızlık karakter olmakla kalmaz, siz de imana dönüşür, ete kemiğe bürünür, "Haydar Baş" olur.
Mübarek Cuma günü ellerinden öper, dualarını niyaz ederiz.
Pirlere niyaz edelim