İstanbul içinde Bizans yeniden kuruldu

Türkiye, gözlerden uzak öyle gelişmelere sahne oluyor ki aklınız durur. Belki yazmakta geç kaldım ama yazmadan edemeyeceğim. Türkiye, kilise savaşlarının ortasında kaldı, haberiniz oldu mu?

Ukrayna ve Moskova arasındaki sorunlara ve gerilimlere Türkiye de dahil oldu. Bizim kendi sorunlarımız ve kendi gerilimlerimiz az geldi, bir de kilise savaşlarına dahil olduk.

“Müslüman” bir ülke, kilise savaşlarının nasıl ortasında kalır, diyorsunuz? 

Kaldı işte… Üstelikte bu savaşın tek kaybedeni olarak. Ukrayna ve Rusya, savaşın eşiğinde… Aralarındaki bu savaş, kiliselerine de sıçradı. Buraya kadar tamam… Peki, bizi ne ilgilendiriyor?

İşte zurnanın tam “zırt” dediği yer de burasıdır. Özellikle mevcut iktidar döneminde, Türkiye’de ‘ekümenik’ gibi hareket eden Patrikhane, ‘ekümenik’ olma iddiasına yeni öyle bir adım attı ki, bu son derece ölümcül bir darbe.

Fatih Kaymakamlığı'na bağlı olması gereken Patrikhane, Türkiye’de bir ‘devlet’ gibi hareket ediyor. Sınırları aşan bir pervasızlık içinde kalmakla yetinmedi, Rusya ile Türkiye’yi de karşı karşıya getirdi.

Rusya bu konuda şuan, Türkiye’deki yatırımlarını düşünerek sessiz olsa da, bunu bir yere yazdığı, kesin. Rusya diyor ki, “Ey patrik, sen ‘ekümenik’ değilsin, Ukrayna kilisesini ‘bağımsız’ yapamazsın, o kilise Moskova’ya bağlıdır”.

Rusya “içimizdeki” Patrik’e bunu söylüyor da, Türkiye söyleyemiyor. Patrikhane, Türkiye’de kendini Vatikan yerine koyup, “devlet içinde devlet” oluyor. Dünyadaki diğer Ortodoks kiliselerine papaz atayabiliyor. İstediğini görevden alabiliyor. Son örneği Ukrayna…

Ülkemizde tartışılmayan ve hatta hiç konuşulmayan bu olay, ülkenin Lozan tapusunu delmiştir. Üniter devlet vasfına ne yazık ki, çok ağır bir darbe indirmiştir. Ukrayna kilisesine “sen bağımsızsın!” dedi.

Patrikhane, Türkiye’den "bağımsız" olmuş, kiliselere “bağımsızlık” dağıtıyor. 

Türkiye ile Rusya arasına “kilise” fitnesi sokmakla kalmıyor, Türkiye’nin egemenliğini hiçe sayıyor. Fesli çakma tarihçi “Patrikhane ekümeniktir” diye meğer boşuna dememiş. İşler bu minvalde yürüyor baksanıza.

Fesliler birer patrik olmuş, elin patriğine ne diyelim!

Patrikhane, ekümeniklik iddiasını Fatih’in kendilerine verdiği berata dayandırmakta ancak bugün Osmanlı devlet mi var ortada… Ayrıca Tarih otoritesi Halil İnalcık rahmetli, 2 Aralık 2009’da bir mülakatında, “Fatih Sultan Mehmet’in verdiği berat, sadece Osmanlı ülkesindeki kiliseleri kapsamaktadır” demişti.

Fesli ise İnalcık’a “hadi oradan!” demişti. İktidarın akıl hocası bu kafada olursa, galiba sonuç şekil ‘a’da olduğu gibi gerçekleşiyor.

Oysa Lozan’ın 14 maddesi Türk ve Rum Ahali’nin Değişimi Sözleşmesi’ne göre İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada dışındaki tüm Rumlar mübadeleye tabi tutuldu, dini örgütleri lağvedildi.

Yani Fatih’in beratı hikayesi bir kılıf, ayrıca içerdeki Yeni Osmanlıcılar'ın Patrikhane safında yer almaları için hazırlanmış, bir tuzaktır.

Fener Rum Patrikhanesi Lozan’ı daha önceleri de delerek, Anayasa’yı da ihlal etmiştir. 2004 yılında İznik ve Bursa’da, 2016 yılında İzmir’de metropolitlik açmıştır. Ancak Patrikhane’nin bu son hamlesi, “sur içinde bir devlet” hedefini bir adım öteye taşımıştır.

Bırakın İzmir’i, Bursa’yı, Ukrayna Kilisesi’nin Moskova’dan “bağımsızlığını” ilan etmesine izin verdi. Patrikhane’yi önce Türkiye’nin durdurması gerekmez mi? Fatih Kaymakamlığı nere, Rusya, Ukrayna nere?

Bu Yeni Osmanlıcılar Fatih Sultan Mehmet’e de karşılar. Fatih, İstanbul’u fethederek Bizans bayraklarını tarihe gömerken, bunlar, Patrikhane’nin yeniden surlarda Bizans bayrağı dalgalandırmasına izin verdiler.

Türk toprağında yeni Bizans devleti kuruldu, ey Millet!

İstanbul içinde Bizans yeniden kuruldu haberiniz olsun!

Patrikhane’nin bu adımına, Türkiye’nin ses çıkarmaması, fiili ekümenik oluşumuna, hukuki temel oluşturmuş sayılacaktır. Fatih’ten aldıkları beratı, “ekümenik” hedeflerine malzeme yapan Patrikhane’ye sormak lazım, Osmanlı mı kaldı?

Yoksa bazıları gibi Patrikhane de mi Osmanlı rüyası içinde? Patrikhane mi “Müslüman” oldu, yoksa Osmanlıcılar mı Hıristiyan oldular diye de sormuyorum bak!

Fatih’in gemileri dağdan yüzdürdüğü” efsaneleriyle iktidara gelenlerin, Fatih’in yıktığı Bizans’ı kendi elleriyle inşa etmeleri, gerçekten anlaşılır gibi değil. 

Fatih İstanbul’u aldı. Atatürk İstanbul’u işgalden kurtardı. Mevcut iktidar döneminde ise Bizans bayrağı yeniden surlara dikildi. Akledenler için büyük dersler var.

Tarih boyunca Patrikhane’den çok çektik. Lozan ile zapturapt altına alınmıştı ki, imdatlarına mevcut iktidar yetişti. Uslu uslu oturmaları yüz yıl sürdü. Lozan delindikçe, ülke gemisi su almaya devam eder. 

Bir de, yeni işgal edilen Ege adalarına Patrikhane’nin kilise atadığını da ekleyin, sonra düşünün, Türkiye bu noktaya nasıl geldi.

Tüm gelişmeler büyük bir sessizlik içinde olsa da, bir gün bu sessizliği bozacak, büyük batış, yaşayabiliriz. Allah muhafaza eylesin. Kimse bundan ne olacak diyemez.

Devlet içinde devlet olmaya bu sessizlik, ne ile izah edilmeli. Bir belediye almak için “Cumhur” veya “Millet” ittifakları kuranların, sur içinde bir "devlet" olmaya karşı “ittifak” içinde susmaları çok düşündürücü.

 Yoksa bu işin arkasında AB ve ABD’yi gördükleri için mi susarlar?

“Ne AB, Ne ABD” demek için, Haydar Baş olmak lazımmış. 

2002’de Bağımsız Türkiye olarak AB’ye neden karşı olduklarını açıklarken, “Ben sur içinde bir devlet istemiyorum, bunun için AB’ye ‘Hayır’ diyorum, sizde ‘Hayır’ diyor musunuz?” haykırışları, halen kulaklarımızda çınlıyor.

O’nun milli ve dini haykırışı, Türkiye’nin bütün şehir meydanlarında halen duyulur. Ankara Tandoğan’da, İstanbul Çağlayan’da, Elazığ Tren Garı’nda, Bursa Heykel’de… Yurdun dört bir yanından duyuluyor.

Kıymetli dostlar!

Patrikhane, büyük bir sessizlik içinde, “ekümenik” olmanın tadını çıkarırken, Rusya ile de bir gerilim konumuz şimdilik saklı duruyor. “İslam gelecek!” diyenlerin, gün gelip Bizans’ı getirecekleri, kimin aklına gelirdi.

Papa’yı getirdiklerini gördük, sıra şimdi Bizans’ı getirmedeymiş!

Aslında o Bizans, AB bayrakları ülkemizde göndere çekildiğinde geldi. O Bizans, “AB’ye girdik” diye öğlen vakti, Ankara’da havai fişekler patlatıldığında geldi. 

Hacıların, bacıların, şalvarlı cübbelilerin, 12 havariyi temsil eden, 12 yıldızlı AB bayrakları bağırlarına bastıklarında geldi. O Bizans, devleti Gülen’e teslim ettiklerinde geldi.

Devlet kurumları önüne, AB bayrakları asıldığında, ‘T.C’  ibareleri levhalarda silindiğinde ve ay yıldız yerini masalarda 12 yıldızın süslediği süreçte Bizans çoktan gelmişti.

Bari “kandırıldık” veya “Patrikhane bizi arkadan vurdu” deyin de, bu konuda da bir “U” dönüşü yapın. Yoksa gidilen yol, yol değil…
İstanbul içinde Bizans yeniden kuruldu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön