Geçenlerde Ümraniye çarşıda yürüyorum, Alemdağ caddesinde büyük bir kuyruk var. Uzaktan ne olduğunu anlayamadım. Yaklaştım, bir araçtan ‘lokma’ dağıtılıyor. Araç üzerine ‘hayrat’ ibaresi yazılmış ama büyükçe reklam yazısı yanında, ‘hayrat’ güme gitmiş.
Firma ismi söylemeyeyim. Yapılan ‘hayırlarda’ dahi, zerre hayrın kalmadığı bir dönemde yaşıyoruz. İthal una, basmışlar NBŞ’yi, yani tatlı zehri, milleti “hayrına” bir güzel zehirliyorlar.
Neyse, kabul edelim, ‘tatlı’ dağıtıyorlar. İyilik, yapıp sevap işliyorlar. Peki, nerede o ‘sağ elin verdiğini, sol elin duymadığı’ gibi bir terbiye. Şimdi, sol elin götürdüğünü, sağ el duymuyor resmen!
Birilerinin götürdüğünü, hocalar, müftüler bile duymuyor.
Camilerde ‘hırsızlık’ veya ‘yolsuzluk’ üzerine onca yıldır hiç hutbe duydunuz mu beyler. Yolsuzluk hırsızlık değildir fetvasını verenin talebeleri, bu ülke camilerinde ‘hoca’, ona göre düşünün.
Haram kazanç üzerine bir uyarı veya nasihat duymak, mümkün mü camilerde… Sonra, ‘camiler neden boş kaldı’ diyoruz. Yahu, sizler varken cami değil, cepler dolar. Bu bir sonuçtur.
Peygamberimiz ne buyurdu: “Bir kötülük gördüğünüzde, onu elinizle düzeltin, buna muktedir değilseniz, dilinizle düzeltin. Buna da muktedir değilseniz, kalbinizden buğz edin. Bu ise imanın en zayıfıdır.”
Bugün, ‘imanın en zayıfı’ dahi kalmamış, “Elhamdulillah Müslüman’ım” diyenlerde. Sözlerim elbette herkesi kapsamıyor. “Eliyle, diliyle yanlışlara engel olmaya çalışan, bunu başaramadığında ise kalbiyle buğz eden” iman sahipleri, elbette müstesna…
Ebuzer, Osman’ın kayırmacılığını ve “akraba zaafı” nedeniyle düştüğü hataları eleştirmekten, “sürgün” yemiş büyük bir sahabedir. Saltanatın “İslam” olmadığını haykırmaktan, yokluklara ve çeşitli eziyetlere düçar olmuştur.
Harun Reşit “hikâyelerini” çok duyduğumuz camilerimizde, neden Ebuzer’den bahsedilmez düşündük mü hiç?
Neyse ya, çok şey etmeyelim!
Nerede kalmıştık?
“Lokma” dağıtımında!
Kuyruğa baktım, ucu bucağı yok. Kuyruktaki kadın ve çocuklar, genç delikanlılar, genç kızlar vardı. Hem yüreğim acıdı, hem sinirlerim tavan yaptı. Benim genç kızlarım, bir “lokma” için, şu kuyruktalar.
Kahroldum.
Benim yiğit evlatlarımın, bir “lokma” uğruna, “kuyruk” olduğu, şu görüntüye bak!
Analar, bacılar, nineler, dedeler bile kuyrukta. Sanki kıtlık var ya da büyük bir deprem olmuş, ülkede her yer yıkılmış, bu insanlar açlıkta ve açıkta kalmışlar. Yoksa böyle bir şey oldu da, haberimiz mi yok!
Hem ağlıyorum, hem sinirden patlıyorum. Bir ara, “deveyi hamuduyla götürenler, sizlere lokma dağıtıyorlar” diye çıkışasım geldi. Korktum! Açlardan korkacaksın. Açlıktan büyük tehlike olamaz.
Seni, orada linç ederler.
Deveyi götürenler de kıs kıs gülerler. Veya “Lokmacı” hayırseverler!
Demedi demeyin: Emin olun, bu gidişle yakında marketler, silahlı koruma tutmak zorunda kalacaklar.
İki sebepten:
Bir, marketler, toptancılar, soğancılar, patatesçiler, hedef yapılıyor. Kıtlığın, yoksulluğun sorumluları ilan ediliyorlar. “Fırsatçı” addediliyorlar. Yani elektrik ve doğalgaza yüzde 50 zam yapanlar “ülke bekasını düşünenler” oluyor ama zavallı soğancılar ise “fırsatçı”…
İki, gerçekten büyük bir kıtlık, bizi bekliyor. Bunu görmek için âlim olamaya gerek yok. İthal etmeye kaynak bulamadığınızda, ne olacağı malum. Ekmek 10 lira olacak dedim, herkes güldü bana.
Önümüzdeki aylar, “FETÖ’cü fırıncılar ve FETÖ’cü marketlçiler” türerse, şaşmam. İşin en acı tarafı da şu, korkarım her haltı FETÖ ile örte örte, FETÖ laneti temize çıkarılacak.
Neyse ki lafım kimseye değil. Lütfen gereksiz gocunmalardan sakının. İnsanlar aç ve muhtaç… Düşmana karşı yumuşak karnımız yoksulluktur. Bu yoksulluğu artık ne Trump tweet’leri, ne de Papaz Brunson örtebilir.
Lütfen önlem alınsın.
Lütfen çare bulunsun.
Çare de var, önlem de, yeter ki inadı bırakalım.
6 ayda Türkiye’yi bitirmeyi düşünenlere inat gelin, “6 ayda Türkiye’yi kurtarırım” diyeni bir dinleyelim. Prof. Dr. Haydar Baş’ın “Vatandaşlık Maaşı” ile insanları, bir “lokmaya” muhtaç olmaktan kurtarabiliriz.
Bir “maaş projesi” ile bir ülke kurtulur.
10 milyon insandan, elektrik vergisi almamak çözüm değil, 80 milyona elektriği bedava verecek, babayiğit içimizde. Kendilerine teklif edilen mükellef sofrayı reddedip de, lokma kuyruğuna giren halkım! Sizler için, Haydar Hoca, “30 yılımı verdim” dediği bir tez yazdı. Sizler bir lokmaya muhtaç olmayasınız diye. Ülke kaynakları, küresel yiyicilere akarken, sizler “lokma” kuyruğundasınız. Tuttuğunuz partileri bırakmayın, bir kez bizi dinleyin yeter.
Lokma kuyruğu beni korkuttu