Anlatayım kardeşim:
"Varlık kuyrukları" uzayacak. "Bereket" çökecek "kuyruklara"… Hem uzunluğu artacak, hem sayıları. Bankalar önünde görmeye alıştığımız kuyruklar, mahallelerde olacak. İnsanlar kuyrukta arkadaş olacaklar.
Gençler kuyrukta tanışıp evlenecekler!
Bazıları bu kuyruğu kendilerine reva görenlere dualar edecek, ‘kıl kuyruk’ olduklarını hemen belli edecekler. Partiler artık mahalle sorumluları seçtikleri gibi kuyruk sorumlularını seçecekler.
Sebze yemek için girilen kuyruklarda insanlar, birbirlerini yiyecekler. Mahalle bekçileri devreye girecekler. Daha önceden fişledikleri insanları, kuyruktan aldığı gibi karakola götürecekler. Karakolda, ‘domates-biber-patlıcan’ demekten, ‘vatana ihanet’ suçu işleyecekler.
Barış Manço iyi yırttı valla!
Yaşasaydı, kesin içeri girerdi!
Eskiden 163'ten veya 141, 142'den yargılanmak vardı. Şimdi, “domatesten-biberden” yargılanmalar başlayacak. "Domates-biber-patlıcan" demekten, "halkı kin ve düşmanlığa sevk ettikleri" tespit edilecek!
Vay anam vay!
Şu ‘adalet ve kalkınma’ya bak!
Siz gülün gülün, görürsünüz!
Bakın benim dediklerimin çıkması gibi bir yönüm var. İlk defa Türkiye'nin "beka sorunu var" diyen bendim ki, bunu 5 yıl önce zikrettim yazılarımda. Yahu bu öngörü filan değil, şu kadar hızda ters yöne giden bir trenin çarpışıp raydan çıkması ne kadar zaman alır?
Matematikçiyim!
Onca hız problemi çözdük.
Bunun için matematikçi olmaya da gerek yok. Kör olma yeter!
Neyse, devam edelim;
Seçimlerden sonra, ekonomi McKinsey'e teslim, haberiniz olsun. "IMF'ye borç vermiştik ya!" şimdi, IMF'den borç alacağız. Tabi bu borcu IMF, şartlı verecek. S-400'ü alma diyecek, AKP "emrin olur!" diyecek.
Hatta aldığım bir duyum; iktidar, Rusya ile de arayı bozmamak için "S-400 bizim tamam ama şayet müşteri bulursanız satın…" demiş.
Yani kılıbık bir herif düşünün, hanıma sormadan bir araba alıyor, bu defa evden zılgıtı yiyince kıvranıyor. Hanım insafsız olup "bu araba eve gelecekse, evlilik biter" restini görünce parasını ödediği arabayı birine satmasını firmadan rica ediyor.
ABD ve Rusya arasında S-400 krizi yaşamak, böyle bir şey işte.
Yani IMF'nin vereceği para, McKinsey'in vereceği akıl, Türkiye'yi ABD kucağında tutma amacı güdüyor. Bu yeni bir şey değil, her zaman böyle… Emperyalistlerle savaşan, onlara karşı direnen, bu topraklarda bir insan çıktı, o da Atatürk. İkinci bir adam çıktı, Prof. Dr. Haydar Baş…
Atatürk bir seçim ile yetki almaya çalışsaydı, Damat Ferit ile Atatürk bir seçimde kozlarını paylaşsaydı, Damat Ferit kazanır, Atatürk kaybederdi.
Bugün İmam Ali ile Muaviye seçime girsin, İmam Ali Muaviye karşısında yüzde 1 bile oy alamazdı. Çünkü Muaviye parası ve Muaviye imkânları, her zaman insanların imanlarından ağır gelirdi.
Veya Damat Ferit, Padişah, Halife üçlüsünün karşısında Atatürk'ün seçilmesi hiç mümkün olmazdı. Bugün biz "Haydar Baş" derken yaşadığımız zorluk, bu iki tablodan farklı değil. Hem Damat Feritçilerle, hem Muaviyecilerle mücadele ediyoruz.
Bugün Türkiye’de siyaset ne yazık ki, NATO'dan CIA'dan, yani ABD'den destek alıyor, karşısında "Atatürk Vatandır" duruşu ile tek bir adres var. Kimse maval okumasın. Tüzüklerine bakın, yeter. “NATO şemsiyesi altında” Türkiye iyi olmaz. İyi olsa, AKP iyi ederdi.
Ekonomiyi bilmeyenler, Türkiye'yi kurtaramaz, akıllı olun! Rusya'yı, Çin'i kurtaranı görmüyoruz da, dünyayı batıran ABD'den medet umuyoruz, yazıklar olsun. ABD’ye gitmeden, IMF’ye düşmeden, McKinsey’e danışmadan, Haydar Baş bütün sorunları çözer diyoruz.
Bu şekil devam edersek eğer;
Yani bu kafayı halk olarak değiştirmez, siyaset olarak değiştirmez isek Türkiye’yi bölmede ekonomiyi kullanacaklar. Para verecekler, Rusya ve İran ile karşı karşıya getirecekler. Bu kadar basit…
Türkiye, ABD kucağında oturmaya devam edecek, PKK’da Türkiye’nin kucağında… Irak’ta nasıl Barzanistan olduysa ve Türkiye kendi bağrında bu “gayri meşru çağayı” büyüttüyse, Suriye’de de ikinci gayri meşru çocuğu büyütmeye mecbur bırakılacak.
Bunu görmek için, “hain kontenjanından” olmamak yeter!
Yani seçimden sonra Türkiye, hızlı bir bölünme sürecine girecek.
Daha açık, delilere bile söylenmez.
İktidar, meşru Suriye devletiyle görüşme içinde neden olmuyor sanıyoruz. Sadece bir “inat” mı? Kendilerine “Harun geldi, Karun oldular” diyenleri bile yanlarına alanlar, Şam yönetimi ile ısrarla niye görüşmezler?
Çünkü görüşürlerse BOP çöker, ‘projeye ihanetin’ ağır faturası ‘rol’ sahiplerine ödetilir. Böyle iki arada bir derede, koltukta kalma uğruna işi öteliyorlar. Partilerinin bölünme tehlikesine karşı bu kadar tepki gösterenlerin, ülkenin bölünmesi karşısındaki vurdumduymazlıklarını sadece kuru bir ‘inat’ olarak göremeyiz.
Türkiye seçimden sonra kıtlık yaşayacak.
Ege’de ve Akdeniz’de yüz yüze kaldığı tehlikelerle tam yüzleşecek. İçerden bir karışıklık ile buralardan büyük tavizler koparılacak. Kıbrıs elden çıkacak. Yunan tehdidi, arkasına ABD’yi alarak artacak, üstelikte NATO üyesi olmamıza rağmen.
Rusya, kendine ihanet ettiğimizi kabul edecek ve ayrı bir sıkıntı çıkaracak. Muhtemel gelişmelerin sadece bir kısmını yazdım. 2002’den beri her seçim öncesi sürekli tekrar ederim: “Bugün oy vererek kurtaracağımız ülkemizi, gün gelir can vererek kurtaramayız.”
İşte o günler, bu günler…
Bir torba kömüre, yarım kilo çaya, şekere, ülkeyi satan ‘içimizdeki beyinsizlere’ rağmen sen bu ülkeyi koru Allah’ım.
Seçimden sonra Türkiyeyi ne mi bekliyor?