Allah’ın bize vatan olarak bahşettiği bu topraklar, dünyanın kilidi sayılır. Dünya ancak bizimle açılır, bizimle kitlenir.
Dünyada Türkler olmazsa, dünya tarihi yazılmaz. Çin tarihi, Rus tarihi, Avrupa tarihi, hiç biri yazılmaz. Hatta Afrika ve Arap tarihi… Bunun farkındayız veya değiliz ama gerçek bu… Aynen Türkiye de böyle…
Haritaya bu gözle bakmak, yeterli.
Yıllar önce ABD Başkanı Clinton Türkiye’ye gelmiş, önemli bir laf etmişti: "20 yüzyılı Osmanlı’nın yıkılışı belirledi. 21 yüzyılı da Türkiye’nin geleceği şekillendirecek.”
Türkiye’yi bugüne kadar yöneten liderler böyle bir laf edemediler. Çünkü Türkiye’de siyaset bu tür yorumlar ve değerlendirmeler yapmaya müsait değil. Bu tür laflar etmek, bir birikim gerektirir.
Türkiye yıllardır, bir satranç tahtası olarak kullanıldı.
Oyunlar, bizim üzerimizde oynandı. Hamle sahipleri hep emperyalistler oldu.
Bundan sonra Türkiye üzerinden daha büyük oyunlar söz konusu. Yarım kalan hesaplaşmalar tamamlanmaya çalışılabilir.
“Pandemi” uyuşukluğundan uyandığımız an, Türkiye’yi çok hareketli günler bekliyor.
Akdeniz, Kıbrıs, Ege, Suriye derken, çok sıcak bir yaz geçireceğiz. Muhtemelen S-400 konusu netlik kazanacak. Ya tekrar paketlenip Rusya’ya gönderilecek veya üçüncü bir ülkeye satılacak. Kesin olan şu ki, S-400 defteri açılmamak üzere kapanacak.
Libya’da NATO desteğini ne karşılığında aldığımız, o zaman belli olur. Ekonomi çökmüş vaziyette, siyasi hesaplaşmalar, kamplaşmalar, belki Allah korusun çatışmalar söz konusu olacak.
Irak’ın kuzeyi, Suriye’nin kuzeyi tamam!
Sıra, Türkiye’nin güneyinde mi?
Emperyalist hesap, işliyor.
Türkiye, Irak ve Suriye yapılmak isteniyor. Irak ve Suriye olmamak, birbirimize kenetlenmemize bağlı… Bunun için, iktidarı ve muhalefetiyle, sorumluluk içinde hareket edilmeli.
Liderimiz, Prof. Dr. Haydar Baş “Türkiye’nin birlik beraberlikten başka, çaresi yok. Türkiye, zifiri bir karanlığa girdi” demişti. Şimdi zifiri karanlığın en koyusunu yaşayacağız. Batı, Türkiye için iyi rüya görmüyor, ne yazık ki.
Türkiye’nin bölünmesi, parçalanması konuşuluyor. Düşmanlarımız bölünmemizi konuşurken, bizler neyi konuşuyoruz? Türkiye’nin konuşması gereken, birlik beraberliğidir, ekonomisi ve kaynaklarıdır. Ne yazık ki bunları Haydar Hoca dışında bu ülkede konuşan olmadı. 21 yüzyılı şekillendirmek, bizim elimizde.
Türkiye, Bağımsız Türkiye olmayı amaç ve hedef yaptığı takdirde, bunu başaracak güçtedir. Liderimiz, Türkiye nasıl “bağımsız” olur, kadrosuna öğretip, öyle gitti bu dünyadan. Türkiye nasıl bir bilek, bir yürek olur, bizleri buna göre eğitti.
BTP Lideri Hüseyin Baş, bunu sağlayacak güçte ve donanımda. Yeter ki ayrılığı, kavgayı değil, kardeşliği seçelim. Kalleşliği seçenlere inat, bizler kardeşliği seçelim. “Alevi-Sünni” demeden, “Kürt-Laz” demeden, “Türk Milleti” diyelim.
“Atatürk” diyelim.
“Atatürk Vatandır” gerçeğinde birleşelim.
Herkes kendi içinde Samsun’a çıksın!
Türkiye, Suriye olmayacak, Irak olmayacak, buna inanalım.
Elbette bu ülkelerle kıyas edemeyiz lakin emperyalist hedefin, bu olduğunu bileceğiz. Yüz binlerce ruh hastası Suriye’ye nasıl taşında, buraya sözüm ona “şeriat götürmeye” nasıl geldiler. Bunu, basite almayalım.
ABD’nin, yıllardır yetiştirdiği “mücahitler” var.
Kendi “mücahitlerini” bahane ederek, Suriye’nin kuzeyine yerleşti. Aynı şeyleri Türkiye’nin güneyi için, yapmayacağının garantisi nedir.
Bütün bunları geçtik!
NATO’yu temsilen ne kadar “general” veya “asker” 15 Temmuz sonrası Türkiye’ye dönmedi!
Bunları hiç konuşmadık. ABD, bunlarla ne iş görüyor dersiniz?
Lafın tamamı deliye söylenir!
NATO, üyesi olduğu bir orduya, “FETÖ” darbesi yaptı. “Kalkışma” veya “yarım darbe” denmişti. Benim bildiğim ABD, bir şeyi yarım bırakmaz!
Sözün özü şu:
Kol kırılır yen içinde kalır. Hepimiz kardeşiz. Bir ve beraber olmaya mecburuz. Birliğimizle düşmana, ağır bir ders verelim.
İktidarın doğru adımlarını destekleyip, yanlışlarında yol gösterelim.
Gemide hepimiz yaşıyoruz ve gemi batarsa, sağ kalan çıkmaz.