Atatürk’ün tarih tezi, okullarda mutlaka yeniden okutulmalı. ABD’nin Atatürk sonrası Türkiye ile yaptığı ilk 'gayri milli' anlaşma, eğitim anlaşmasıdır. Bu anlaşma sonucunda, ABD’nin istediği şeklide bir Atatürk anlatıldı, yeni nesillere.
Hatta ABD’nin istediği şekilde, tarih ve din anlatıldı.
Atatürk 'din' karşısına, 'din' Atatürk karşısına oturtuldu. ABD’nin isteği doğrultusunda bir milliyetçilik benimsetildi. Yani bugünlere, ABD’nin eğitimi sonucunda geldik. Atatürk’ün bağımsızlıkçı yönü, antiemperyalist duruşu, büyük bir başarıyla gizlendi.
27 Aralık 1947 tarihinde imzalanan “Fulbright” Anlaşması, teslimiyetin başı olmuştur. ABD Fulbright bürosu, Fulbright komisyonu, Fulbright bursu, Fulbright kredisi şeklinde kendini gösterdi. Ardından süt tozu ve Marshall yardımları…
Türklerin “1071’de Anadolu’ya geldiği” hikâyesi öğretildi. Oysa Türkler, binlerce yıldır zaten buradaydılar. Daha önce de yazmıştık, 1071, Türklerin Anadolu’ya son gelişidir. Orhun Abideleri de Türklerin taşa yazdığı son sözlerdir.
Bugünkü Trakya, Ön Türklerin Turok kolundan olan Troyalılardan başkası değil. M.Ö. 1700’lerden itibaren burada buradalar. Atatürk, “Hektorun öcünü Yunanlardan aldık” derken, ne demek istedi, sanıyoruz.
İşte bu gerçekler, Atatürk’ün tarih tezinde mevcuttu. Türkler, bugün dahi tarihi köklerinden habersizce yaşıyorlar. Türkiye’deki milliyetçilik, asla Atatürk milliyetçiliği değil. Bugünkü Atatürkçülüleri, Atatürk görse vatana ihanetten asar.
Bugünkü İslamcılığı hele, sakın ola Müslümanlık zannedip, İslam’dan soğumayın. İslam’ın bizlere ihtiyacı yoktur. Bizim, Allah’ın yüce ve tek hak dini olan İslam’a ihtiyacı var. İslam’ı bir “oy” gibi sandığa atanlar, “İslam” dedikleri halde İslam’dan oldular.
Birine kızıp “gâvur” olmayın derim!
Türk olun!
Türk kalın!
Türkler, tarih boyu domuz eti yemediler. Türkler yine tarih boyu, puta tapmadılar. Ve Türkler namuslu birer toplum olarak kaldılar. Fuhuş kültürü, Batı kültürüdür. Türkler bu kültürden tarih boyu beridirler.
Neyse, konuyu dağıtmadan gidersek;
Atatürk’ün temelini attığı eğitim politikamız devam etseydi eğer, bugün çok farklı bir Türkiye olurdu. Gerçek milliyetçi bir toplum olurduk. İslam siyasetin değil, yaşamın bir parçası olurdu. Daha ahlaklı bir toplum olurduk. Ve gerçek dindar, bir toplum olurduk.
“Fulbright” zokasını yutmasaydık, Türk genci milliyetçililiği, “iki parmakla” temsil durumuna düşmeyecekti. Bu kadar önemli bir değer, sadece “hilal bıyık”a indirilmeyecekti. Ülkesinin farklı coğrafyasında yaşayan insanları, aşağılamayacak Türk kardeşi olarak görecekti.
Sümerlerin Türk olduğunu bilmiyor. Sakalar, İskitler ve Etiler’in Türk olduğundan habersiz. Yavuz’un Türklerle savaştığından habersiz…
“16 Türk devleti” bile bir kurgudan ibaret.
Cengiz Han’ın kurduğu cihan imparatorluğu bu 16’nın içinde değil mesela neden. Hatta Akkoyunlular, Karakoyunlular, Safeviler, Mısır Kölemenleri de bu sayıya dâhil değil. Attila’nın kurduğu Batı Hun Devleti ya?
“Bu coğrafyaya sonradan geldiniz, 16 devlet kurdunuz, hep yıkıldı, bunu da yıkıp, geldiğiniz yere döneceksiniz!” algısı veriliyor.
Atatürk’ün kurduğu fabrikaların yok pahaya elden çıkarılışını az da olsa konuşuruz da, Atatürk’ün tarih tezlerini neden konuşmayız. Atatürk’ün eğitim politikasını, Atatürk’ün ekonomi görüşlerini, neden görmezden ve duymazdan geliriz.
Atatürk gelse belki de yapılmış heykellerini bizzat kendi yıkardı. Görüşleri tezleri yok ama heykelleri çok. Heykelleri olmasın şeklinde sakın anlamayalım. Heykelleri de olsun ama önce ilkeleri, görüşleri ve tezleri olsun.
Bu ülkenin “milliyetçileri” mesela neden, ülke kaynaklarını hiç hatırlamazlar. Peşkeşine neden ses çıkarmazlar. Çünkü milliyetçi değiller. Tıpkı kendini “dindar” sanan ama aslında belki “Müslüman” dahi olmayan “İslamcılar” gibi.
“Allah katında din İslam’dır” hakikatine rağmen, FETÖ’nün “Dinlerarası Diyalog” oyununa nasıl gelindi sanıyoruz. Kendini “Atatürkçü” görenler mesela niçin misyonerliğe karşı değiller. Oysa üç kız çocuğu Bursa Amerikan Koleji’nde “Hıristiyan” oldu diye, okulu kapatan Atatürk’ü örnek aldıklarını iddia ederler.
Kabul edelim;
ABD’nin süt tozu, herkesi kör etti!
Her alanda, kör bir nesil yetişti. Düştüğümüz yerden, kalkmak zorundayız. Kör dövüşüne girmeden, birbirimize tutunup ayağa kalkmak zorundayız. Gözlerimizi açmak zorundayız. Bizi kör edeni, görmek zorundayız.
Saklanan gerçekleri bilmek zorundayız.
Ezberleri bozmak zorundayız.
Bir Haydar Baş geldi geçti bu dünyadan.
Neydi derdi, tasası!
O insan, gözlerimizi açtı, yaşasa, daha da açacaktı. Atatürk’ün tarih tezini anlatacaktı. Türklerin gizlenen tarihini gözler önüne serecekti. Bütün kavgaları sona erdirecekti. Türk ve Müslüman dünyanın, karnını doyuracaktı.
Batılıları, bizlere işçi yapacaktı. Kendi elini öptürdü, Türklerin elini dünyaya öptürecekti. Kıymetini bilemedik. Hakkıyla anlamadık. Ney gibi inleyiş nedenini kavrayamadık.
Bizleri affetsin!
Türkiye, ne yazık ki bu insanı hakkıyla duymadı, görmedi.
Amerikan süt tozundan olsa gerek!