Beyrut’taki patlama dünyayı şoke etti. Binlerce yaralı, yüzlerce ölü kimsenin çok umurunda olmasa da, çünkü patlama Müslüman toprağında gerçekleşti; gelecek için oldukça ürpertici…
İsrail Meclisi Başkan Yardımcısı Moşe Faglin, Beyrut patlaması için diyor ki “bugün hayatımızın en güzel günlerinden biri, tamamen bir bayram havasından geçti.”
6 yıl önce İstanbul Boğazı’ndan geçen 3 bin tona yakın amonyum nitratın, gemi arızalanınca (!) Beyrut Limanı'na demirlendiği ifade ediliyor. Limandaki bir depoda 6 yıl boyunca amonyum nitratın bekletilip bugün patlatılması, dışardaki İsrail kadar içerdeki İsrail’in de işi olduğu çok açık.
Birinci patlamada beyaz bir duman yükseldi, ikincisinde ise atom bombasına benzer bir patlama sonucu oluşan basınç, etrafı cehenneme çevirdi. O basınç dalgası, tsunami görünümünde bir şehri neredeyse yok etti. Asla, ölü ve yaralı hakkında gerçek bilgi verilmiyor. Dünyadan izole edilmiş bir yerdir, Beyrut…
Patlama uzmanlarının ifadelerine bakılırsa, amonyum nitrat akla gelebilecek en son seçenek. Deniliyor ki ‘dumanın kızıl olması, amonyum nitrat ile açıklanamaz. Düşük miktarda nötron bombası atılmış olabilir.’
Bir de, ilk patlamadan sonra yangına doğru uçuşan cisimler tespit edildi. ABD ve İsrail’den gelen açıklamalar, işi örtmeye yönelik. Benzer saldırı İsrail’de olsaydı. Dünya, çok farklı konuşuyor olacaktı. Böyle bir şeyin İsrail’de olmasını da istemeyiz, ayrı konu.
Lübnan’ı parçalayacaklar!
Bu, Lübnan’a açılmış doğrudan ilk ateştir.
Lübnan, BOP’un kapsama alanı içinde. Ayrıca, Akdeniz’e kıyısı bulunuyor. Türkiye ile deniz yetki alanı anlaşmaları için evet demişti. İçinde, İsrail’in korkulu rüyası Hizbullah’ı barındırıyor.
Yani Lübnan’ın günahı çok!
Hasan Nasrallah, BOP önünde çok büyük bir engel. Lübnan bu engeli bağrında taşıyor. Engelin biri de Kasım Süleymani idi. Süleymani’yi ABD götürdü. Müslüman coğrafyada, Şii-Sünni çatışması önünde kim engel, o hedeftir bu coğrafyada.
BOP, çok büyük bir projedir. Müslüman dünyada kopan her dal, bu proje ile alakalıdır. Neyse, kafayı amonyum nitrata sokmuş olanlar, bu dediklerimizi ne duyar, ne de anlarlar.
Akdeniz’de, Türkiye’ye yanaşan her kıyı ülkesi hedeftir. ABD tarafından “küveze” alınan gayrimeşru Kuzey Suriye çocuğu, ciddi koruma altındadır. Ankara-Şam görüşsün, bu çocuk(!) ölür. Çocuk masumdur, Büyük İsrail şeyine/p.ne “çocuk” dediğim için affedin!
Doğu Akdeniz meselesi sadece, bulunan enerji kaynakları açısından değil, İsrail için bölünmesi ve parçalanması gereken ülkeler arasında olması bakımından da, risk altındalar. Mesela Mısır’ın bölünmesi, İsrail için süper olur!
Mısır, Libya’yı işgal etsin bölünür. Yüzde 10 Kıpti nüfus için bir devlet planı, epeydir var. Mısır-Türkiye savaşı, İsrail için bonus olur. Bir taşla iki kuş…
Libya’da şimdi Kaddafi olsa, böyle olur muydu?
Libya ve Lübnan’a Fransa yerleşmek istiyor. Libya, Fransa’nın kontrolünde olmazsa Afrika’yı kaybedecek. Buralarda Türkiye’yi istemeyen Fransa, Ermenistan’ı Tovuz’a saldırttı. Rusya da göz yumdu bu duruma çünkü Suriye ve Libya’da, Türkiye kendine ayak bağı…
Türkiye, bir süre Kafkaslarla meşgul olup, Akdeniz’den çekilirse, herkes için iyi olacaktı!
Beyrut patladı, Kıbrıs duydu!
Bunun bir başka anlamı, Kıbrıs ateş topu içinde… BOP’un gereği olarak Kıbrıs’tan da Türkiye’nin atılması gerekiyor. KKTC var oldukça, İsrail kendini güvende hissetmez.
Beyrut patlamasını bir de böyle duyun!
AKP’nin Kıbrıs politikası, geçmesini çok istediği Annan Planı, kim içindi sanıyoruz. Atatürk’ün yüz yıl önce “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz” dediği şartlardayız. Türkiye, dört taraftan ve içerden tehditlerle baş başa…
Dört cepheye aynı anda yetişecek durumu var mı, bilmiyorum. Öyle ki “profesyonel orduya geçiş” adı altında askerlik kuşa çevrildi. Yediği “Balyoz”ları girdiği “Çuval”arı, “Kumpas”ları saymadım bile.
Yazının sonunu açık ve net bağlayacağım: Yeni bir Atatürk olmadan, Türkiye’nin kurtuluşu imkansız. İşin acı tarafı Türkiye, Atatürk şansını 14 Nisan 2020’de kaçırdı.