S400 denendi diye ABD’den tehdit geldi. Vizeleri askıya aldı, “İstanbul’dan uzak durun terör saldırısı olacak” dedi. Yani, “patlatacağım” demeye getirdi.
Yunanistan’da bir alt model S300 var ve çalışır vaziyette hem de adalarda, ayrıca NATO üyesi… Bir şey dendiğini duydunuz mu?
Hayır.
Söz konusu Türkiye olunca, her şeyinize karışma yetkisi buluyorlar kendilerinde. İyi de bunun suçlusu sadece ABD mi yoksa, Türkiye’nin de izlediği politikaların bu işte payı var mı?
Olmaz mı!
ABD istediği için “Kahrolsun Amerika!” diyen Deniz Gezmiş ve arkadaşları asılmadılar mı? Bu utanç Türkiye’ye yeter, artar bile. Türkiye bu utanç ile ne zaman yüzleşir, o zaman ABD’ye kafa kaldırdı diyebiliriz.
Bu insanlar şehit kabul edilirse, bağımsız Türkiye olmaya niyet etmiş sayılırız.
Neyse.
Demek istediğim bugün ABD’nin Türkiye’ye takındığı tavır, sadece AKP’nin 19 yıllık bağlılığından değil, bu işin yılları var. Ancak ABD’ye bağlılık sıralamasında mevcut iktidar, S400’leri denese bile liderliği elinde tutar.
Sinop’ta S400 patlatıyoruz, ABD’nin BOP’undan halen çıkmış değiliz. BOP gereğince, milyonlarca Suriyeliye bakıyoruz, BOP gereğince, Şam yönetimi ile diyalogda değiliz. Sakın inat filan sanmayın, bu içine sokulduğumuz projenin gereğidir.
ABD’ye bağlılıkta AKP hep, birinci sıradadır. İkinci sırada Özal, üçüncü sırada Menderes…
Haçlı seferlerin toplamından daha fazla Müslüman ölmüştür, AKP dönemi Müslüman coğrafyasında. Asker “çuval”a sokuldu, “müzik notası” bile verilmedi. O gün ABD ile orada çatışsaydık, bugün çok farklı bir Türkiye vardı. Hatta çok farklı bir Ortadoğu…
4 Temmuz ABD’nin bağımsızlık gününde, Süleymaniye’de ölmek için Ankara’dan izin istendiğinde “vatan sağ olsun” parolası verilseydi, her şey tersine dönerdi. Askerin başında “Soğancı Paşa” olmasaydı, iktidarda AKP olmasaydı, bugün dört taraftan kuşatılmış olmazdık.
Özal marifetiyle başımıza Çekiç Güç inmeseydi mesela, Türkiye onca siviline ve askerini teröre kurban vermeyecekti. Özal döneminde, bu ülkenin kaymakamına, ABD’li bir subay tokat attı. Devletin “aklı” varsa, bunları asla unutmaz.
ABD elçisi, AKP döneminde hatırlayın, eski Diyanet reisini ziyaret edip, hutbelerde “Allah katında din İslam’dır” ayetinin okunmamasını istemişti. Bunun “Dinler Arası Diyalog ’a aykırı olduğunu” iddia etmişti.
100 binin üzerinde imam var camilerde, bir rahatsızlık duyuldu mu? Veya bu imamlar ABD’ye karşı yürüdüler mi mesela?
Hayır.
Allah’a karşı, ABD’nin isteğini yerine getirdiler. Cuma’ya gidenler dikkat etsinler, o gün bugün kimse okumuyor bu ayeti. Bin hocadan belki bir tane, eski alışkanlığını bırakamadı. ABD’nin camilerde hutbeleri kontrol etme cüretkarlığına sessiz kalırsan, S400 denemene de karışır!
İşin bir başka boyutu;
S400 olayına bu kadar alerji duyduğuna göre, ABD Türkiye’ye mi saldıracak? Bence ABD fırsat bulduğu her alanda ve her dönemde, Türkiye’ye saldırıyor zaten. Bunu, silahlandırdığı terör örgütleriyle, maşalarıyla yapıyor. Bazen de psikolojik, biyolojik, ve hatta elektronik harp yöntemleriyle gerçekleştiriyor.
Türkiye, ABD’ye savaş ilan etsin demiyoruz. NATO’dan çıksın da demiyoruz. Önce, NATO Türkiye’den çıksın. ABD Türkiye’den çıksın. ABD üs olarak sadece topraklarımızda bulunmuyor. Partilerde, kurum ve kuruluşlarda, camilerde bulunuyor.
Hatta ABD kalbimizde, aklımızda, damarlarımızda ve kanımızda dolaşıyor.
NATO’dan çıkman bir şeyi değiştirmiyor ki, ABD senin evinde, nereye çıkıyorsun. Evlerimize Atatürk’ü sokmadık, ABD girdi!
Şimdi, “Hoş Geldin Atatürk” diyelim, ABD çıkar.
Ne NATO’su kalır, ne başka bir şeyi…
Atatürk’ün antiemperyalist duruşu, tam bağımsızlık hedefi ve amacı, nesillere öğretilsin, bir kaç yıl sonra ABD kalır mı!
7’den 70’e öğretilip benimsetilsin; CIA cemaatleri, NATO partileri hayat sürebilir mi!
Türkiye’nin bütün imamlarının, Deniz Gezmiş’lerden alacağı dersler var. Deniz Gezmiş, önce imamlara anlatılmalı. İmamlar Filistin’i bilmezken, o Filistin’de savaşıyordu. Elinin tersiyle emperyalizmi arkaya atmadan, namaza bile durulmaz.
Emperyalizme boyun bükenin, namazı niyazı da geçmez!
Boşuna eğilip kalkma!