Ağlattın beni çocuk!

Erken saatte, daire kapısı önüne konmuş çöpü atayım dedim. Aldım poşeti elime, binanın önündeki konteynıra yaklaştım, tam atacakken 15 yaşlarında bir çocuk çöpü karıştırıyor. 

Çocuk bana, ben çocuğa baktım;

Elimde çöp, öylece kaldım. Başka zaman çöp attığımda, konteynır içinden kedi çıkardı, bu defa bir çocuk çıktı. Zayıf, esmer, bir deri bir kemik…Sanki o çocuğu, çöp karıştırmaya ben mecbur etmiştim. 

Öyle utandım ki…

Çocuk çöpü atmamı bekliyor, bense çocuğun gitmesini. Çöpleri gözümün önünde karıştırsın istemedim. 

"At amca!" dedi.

"Oğlum ne arıyorsun?" dedim.

"Ne bulursam…" dedi.

Ağlamam geldi, ağlamaya utandım.

Konteynıra atmak yerine, yere bıraktım poşetleri. 

"Sana ne lazım?" dedim, birlikte, karıştırmaya başladık. Poşetten çıkan plastik askıyı aldı, "bu işime yarar" dedi. Başka da bir şey bulamadı. Elimi cebime attım, o dakika ne varsa, olduğu gibi avucuna sıkıştırdım.

Utandı, almak istemedi. 

Kısık sesle "sağ ol" dedi.

Kahroldum.

Ne çıkar ki, o harçlıktan.

Aklım durdu sanki aklıma hiç bir şey gelmedi. Eve çıkartıp kahvaltı ikram etseydim. Musa Haydar'ın elbiselerinden verseydim. "Oğlum adın ne?" bile diyemedim. 

Ağlattın beni çocuk!

O çocuğu temiz yatağında olması gereken bir saatte, çöp karıştırmaya mecbur eden sisteme lanet olsun. Bunu düşünmeyen siyasileri, Allah bildiği gibi yapsın. Kendi evladım gibi gördüm ve ciğerim yandı sabah sabah.

İnsanlar, çöplerden gelecek arıyorlar. 

Ülkenin kaynakları, yüz milyon nüfusa, yüzlerce yıl, bir eli yağda, bir eli balda olduğu halde bakmaya yetecek imkâna sahipken, bu kaynakları küresel tefecilere aktaran eller kırılsın. Buna göz yuman, gözler kör olsun. Bu gerçekleri bildiği halde anlatmayan diller kopsun.

Yerin dibine batsın sizin çakma milliyetçiliğiniz, çakma dindarlığınız veya çakma solculuğunuz!

Allah hepinizi bildiği gibi yapsın!

Ülke, dünya Bor zengini iken, hem de birinci iken, Toryum zengini iken, altında dünya ikincisi iken, ülkenin hali ortada. Kanada, SİHA'lar için aldığımız parçaları satmaktan vazgeçerken, Türkiye'nin altınları Kanadalı firmalar tarafından çıkarılıyor.

Ülkeyi yönetiyor olsam, çocuğun hali, beni harekete geçirmeye yeter. Beni idama götürseler, yine kaynakları devletleştirip, Türk çocuklarına "Çocuk Maaşı", Türk kadınlarına "Ev Hanımı Maaşı" ve Türk vatandaşına "Vatandaşlık Maaşı" veririm. 

Vermezsem, kendi yaşamıma son veririm.

Haydar Baş gibi bir lideri tanıdık, o sebeple böyle düşünüyorum tabi ki…

Ağzında "kaynak" lafı çıkmayan siyasetçiler, ya satılmıştır veya konunun cahilidir. Kaynak cahili insanların da siyasette olmaları, büyük bir vebaldir. Herkes, takım tutar gibi parti çöplüğünden tuttuğu partilerine sarıldığı için, çocuklar çöplükte ekmek arıyorlar.

Yerin altında, hesap çok zor olacak.

Haydar Hoca merhum ne derdi: "Ben, bu gerçekleri seslendirerek ahirette hesabımı veririm, ya beni duyduğu halde destek vermeyenler, sizler nasıl hesap vereceksiniz!"

Ülke zenginliklerini duyduğu, bildiği halde, üstelik Haydar Hoca'yı duyduğu halde, "kaynakların peşkeşine" göz yuman ses çıkarmayanlar, nasıl hesap verecekler. Haydar Hoca "yirmi tırnağım ile yakanıza yapışacağım!" demişti.

Sosyal medyada gezinirken, rastladım. Prof. Dr. Bengi Başer şöyle diyor: "Hollanda, işsiz statüsünde ve düzenli geliri olmayan vatandaş ve ikamet izni olan herkese, pandeminin başından beri ayda 1.000 Euro ödeme yapıyormuş. Örneğin, o ay içinde sadece 200 Euro gelir elde edilmişse, o zaman 1.000'e tamamlamak için 800 Euro ödeniyormuş.."

E günaydın hocam!

2002 yılından beri, Prof. Dr. Haydar Baş, "çalışsın çalışmasın herkese 'vatandaşlık maaşı' vereceğini söyleyip durdu. Tamam, siyasete ilginiz yok diyelim.

Türk ilim adamı, bu ülkenin fakirlikten kurtulması niçin bir tez yazdı. Bu tez, Rusya'sından Çin'e, Avrupa'sından Amerika'sına, kendi isimlendirdiği kavramlarla yayıldı. "Vatandaşlık Maaşı" kavramı 2005'te Milli Ekonomi Modeli ile dünyada telaffuz edilir oldu.

Bugün pandemi ile bütün dünyaya mal oldu.

Haydar Baş, görevini yapıp bu dünyadan gitti. Ancak bıraktığı tezler, ışık olarak dünyayı aydınlatmaya devam ediyor. Bu ışık ne yazık ki, kaynak zengini Türkiye'yi aydınlatmıyor. Çünkü ışığa karşı, kalın bir perde çekilmişti.

Ampül'le yönetilirken, "zifiri karanlıkta" yaşıyoruz sanmayın ki bunda suç sadece iktidarın. İktidar, "kaynak" müjdesi vermeye başladı. Haydar Hoca'yı da "vefatından" sonra keşfetmeye başladı. 

Hadi hayırlısı diyelim!

Prof. Dr. Haydar Baş, 2005'ten itibaren toplam 10 tane Uluslararası Milli Ekonomi Modeli Kongreleri düzenledi.

Türkiye, Rusya, Almanya, Azerbaycan ve KKTC'de. Bütün dünyaya yayıldı görüşleri. "Milli Para" veya "Milli Paralarla Ticaret" tezi, bunların en başından geliyor.

2013'ten itibaren dünya bunu konuşuyor;

Haydar Baş'ın noterden taahhüt ettiği, çalışsın çalışmasın, "Bin lira 'Vatandaşlık Maaşı" özellikle Avrupa'nın gündemine girmişti.

Almanya'nın Schleswig-Holstein eyaletinde 2017'de "şartsız temel gelir olarak herkese 1.000 Euro aylık" bağlanması, gündeme gelmişti.

Finlandiya da 2017'de "Şartsız olarak 1.000 Euro gelirin yetişkin olan her vatandaşa verilmesini" planladı. Yeşiller Partisi'nden olan Başbakan Yardımcısı Robert Habeck, "Bu genel gelir olarak verilecek olan paranın eyalet hükümeti tarafından şekillendirilerek model bölge içerisinde uygulamak istiyoruz" şeklinde konuşmuştu.

"Bu kişinin çalışıp çalışmadığına veya çalışmak isteyip istemediğine bakılmaksızın verileceğine" dikkat çekilmişti.

İsviçre 2016 yılındaki referandumda, "şartsız gelir olarak her yetişkine 2.500 Frank ve çocuk başına 625 Frank ödenmeyi" teklif etmiş ve referanduma gitmişti. 

Dünyanın özellikle pandemi ile geldiği son nokta, Haydar Hoca'nın Vatandaşlık Maaşı. Bu tez ve görüşlerin kaynağı Türkiye olacak ama çöplükte ekmek arayanlar da Türk çocukları veya yetişkinleri olacak. 

Gel de, kahrolma!
 

Ağlattın beni çocuk!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön