Alparslan, Hacıbektaş ve Atatürk

Türklerin tarihinden çok ayrı bir yeri var olan insanlar var. Bunlar Sultan Alparslan, Hünkâr Hacıbektaş ve Mustafa Kemal Atatürk'tür. 

Daha başka şahsiyetlerde var şüphesiz, ancak bu ulu kişilerin çok ayrı ver yeri var. Birde amaçlarında büyük bir benzerlik ve kesişme noktaları var.

Sultan Alparslan, Anadolu'nun kapılarını Türklere açtı.

Hünkâr Hacıbektaş ise kalplerin ve gönüllerin kapılarını açtı. Biri kapıları açtı, diğeri kalpleri? 

Böylelikle hem kapılar açıldı, hem kalpler. Ve Anadolu Türkleşti, İslamlaştı? Rum'u, Ermenisi, Keldanisi, Türkmen'i ancak Hacıbektaş ile önce Müslüman oldu, sonra Türk. Yani "Ne mutlu Türküm Diyene" dedi.

Müslüman olmayıncaya kadar, kimse Türk olmadı. Hacıbektaş-ı Veli Hazretleri'ni ne zaman tanıdı, o zaman "Türk" oldular. Demek ki kapının açılması yetmiyor, ille kalplerin kapıları açılacak.

Sultan Alparslan ordularıyla Anadolu'ya girdi, Hünkâr Hacıbektaş duaları, gönlü ve horasan erenleriyle girdi. Direk kalplere?

Alparslanlar ve alperenler, müthiş bir olay. Bu arada bu isimleri kullanan, GDO'lu, çakma ve "FETÖ tetikçisi" alperenlerle, olayı karıştırmasın kimse?  Sadece Anadolu buğdayının GDO'su üretildi sanırdık! 

Sultan Alparslan, Romen Diyojen'nin ordusunun büyüklüğünü görünce şöyle bir baktı. Yanındakiler ne düşündüğünü sordular. O da, "bu kadar insanı nereye gömeceğimi düşünüyorum" diye cevapladı. 

Çok mübarek, büyük bir insan gerçekten? Ordusu içinde, on bin ağzı dualı derviş bulunuyordu. Dirilmeyi, ölmede bulan bu ordu karşısında, hiçbir güç duramazdı.

Öyle de oldu. 

Cuma günü kefen yerine saydığı, beyaz elbisesi ile Alparslan ölüme koştu. Ordusuna taarruzu değil, ölmeyi emretti. Yüzyıllar sonra aynı emri, Atatürk verecekti. 

Böyle bir emri ancak Müslüman Türkler verebilir. Hacıbektaş, öyle bir maya attı ki, bu maya günümüze kadar geldi. Prof. Dr. Haydar Baş'ın sürekli "Hacıbektaş mayası" vurgusu, bu nedenledir. 

Anadolu'da Hacıbektaş aşısı olan, değişik ırklardan insanlar, Müslüman ve Türk oldular.

"Dinlerarası Diyalog" ile işte bu maya hedeflendi. Diyalog aşısı olan nursuz tipler, "Hepimiz Ermeni'yiz" dediler. "Hepsi Türk olmayanlar" hep bu mayadan rahatsız oldular. 

Her şey oluyor ama Türk olmuyorlar çünkü mayaları bozuk. Çünkü Müslüman olmadıkça, Türk olunmuyor. Geçenlerde bir tanesi, "hepimiz Roma'yız" dedi. Sanırım bu yüzden, Atatürk ismi ile başlayan stadyumlar, "Arena" oluverdi. "Arena" Roma'ya ait çünkü?

Neyse!

Atatürk ne yaptı?

Çok şey yaptı da, bugün sadece, bu iki ulu zatın yaptıklarıyla kesişen kısmına değinelim istedim. Müslümanlaştırma ve Türkleştirme kısmına? Ne Mutlu Türküm Diyene" sözündeki sırra? 

Bu iki zatın yaptıklarını, Atatürk tapulaştırdı: Lozan Tapusu? Azınlık tarifini, gayrimüslim esasına göre yaptı. Bu, müthiş bir olay? 

Lozan düşmanları, "hepsi Türk olmayanlar" bu yüzden kudurdukça, kudurdular.

Atatürk'ün yapmış olduğu "mübadele", keramet çapında bir olay. Yani Atatürk evliya olmuş olsaydı, "keramet gösterdi" diyecektik. Sultan Alparslan ve Hacıbektaş misyonlarının ete kemiğe bürünmüş hali Atatürk'ün nüfus mübadelesidir.

Kendilerini Roma'ya ait hissedenler, bu nüfus mübadelesinde neden Roma tarafını seçmemişler, ben bilmem!

Belki görevleri vardı!

Fransa eski cumhurbaşkanı Chirac "Hepimiz Bizans'ın çocuklarıyız" demişti, hatırlıyor musunuz? İşte, kim "Diyalog" aşısı olur, sonunda mutlaka kendi ya Roma, ya Ermeni, ya Bizans hisseder.

"Dinlerarası Diyalog", Türk'ün Hacıbektaş mayasını bozmak için icat edildi. Sultan Alparslan ile kapıları açılan, Hacıbektaş ile Müslüman Türk olan, Atatürk ile tapusu alınan vatanımız, Prof. Dr. Haydar Baş ile yeni bir müdafaaya sahne oldu.

Baş Hoca'nın siyasete girdiği ilk günden geri, "Şark projesi" hatırlatması, AB'ye niçin karşı olduklarını, hep bu minvalde ifade etmesi bu nedenledir.

Yeni azınlık tarifinin Lozan'ı delmek olduğunu, Türk milleti ilk ondan duydu. "Dinlerarası Diyalog'tan hedef Türk vatanıdır" tespitleri, siyasetinin bel direğini oluşturdu. 

Baş siyasetin "vatan müdafaası" Atatürk ve Hacıbektaş vurgularıyla neden devam ediyor sanıyoruz.

Hacıbektaş'ın görevini çağımızda icra eden, Prof. Dr. Haydar Baş'ın ortaya koyduğu tezler, adını zikrettiğim bu üç ulu zatın, misyonunun adeta sonuncusu.

Hacıbektaş aşısını bozmaya yönelik geliştirilen "diyalog" aşısı Sayın Baş'ın tek başına verdiği destansı mücadele ile bugün akamete uğramıştır. Koskoca meclisin araştırma komisyonu, "darbe" araştırmasını, bula bula Prof. Dr. Haydar Baş'ın diyalog konusundaki tespitleriyle kapamak zorunda kaldı.

Bu Sayın Haydar Baş'ın zaferidir. Herkes onun yirmi yıl önce tek bırakıldığı, doğru noktaya geldi. Herkes Atatürk ve Hacıbektaş gerçeğine, Haydar Baş gerçeğine, dönmek zorunda?

İsteyerek gelmezse, işte böyle sürünerek gelinecek. Çünkü Türk milleti ve devleti, sadece Sayın Baş'ın gösterebildiği bu çıkış kapısına gelmeye mecbur.

İstesek de geleceğiz, istemesek de. Fabrika ayarlarımız bunu gerektiriyor. Veya mayamız ve aşımız?

Alparslan, Hacıbektaş ve Atatürk

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön