29 Ekim’i kutladık.
İnanın, çocuklar gibi şendik.
Üstadımız Prof. Dr. Haydar Baş ile birlikte Andımız’ı okuduk. Gençliğe Hitabe’yi gençlerden dinledik. Zımba gibi bir gençlik gördüm Ankara’da. BTP kurmaylarının birbirinden güzel sunumlarını dinledikten sonra, marşlar okundu.
Atatürk’ün sevdiği türküleri güçlü ve yetenekli genç sessimiz, Ali Haydar Baş’tan ve kıymetli ses, Bilal Karamus’tan dinledik. Fakat program birbirinden güzel sürprizlerle doluydu.
Baş Hoca’mız şarkılara eşlik ettiler arada. Marşlar okunurken, tam bir delikanlı oldu. O’nun güzel sesi, insanı, Bezm-i Elest’e götürüyor sanki. İnanılmaz bir tat alıyorsunuz, okuduğu mısralarda…
Yobazlığa “İslam” diyen bir anlayışa inat, tabular yıkmaya, putlar kırmaya devam ediyor üstadımız. Atatürk’ü ondan dinlemek bir başka… “Atatürk” derken, gözyaşlarına hâkim olamaması, içinde bulunduğumuz şartları da, insanın gözü önüne seriyor.
Atatürk’e “Müslüman” demeyi hazmedemeyenler, O’nun “ Veli bir zat” olduğunu, ister kabul etsin ister etmesinler. Onlar gitsin, Papa’yı, İngiliz kraliyet ailesini, “Müslüman” görsünler.
İngiliz kraliyet ailesine, “Seyyit” diyen “Nakşî Şeyh Nazım’a” lafı olmayan gafillerin, Atatürk’ün belgelere dayanan soyunun Peygambere çıkmasına, varsın köpürsünler. Kıbrıslı Nazım’ı öbür dünyada, kraliçe kurtarsın bakalım!
Bazı gafillere seslenmek istiyorum:
Siz dediniz, “ Atatürk’ün soyu belli değil”, bir “Molla Kasım” çıktı, soyunu önce ortaya koydu, sonrada hesabını sordu. Ne var bunda? Bunda Müslüman, rahatsız olmaz, mutlu olur. “Hocam Allah senden razı olsun, sen bir fitneyi sonlandırdın. Devlet ve millet sayende, bir bilek, bir yürek olacak” demez mi?
Neyse.
Kıymetli dostlar!
Atatürk, halen ülkesini müdafaa ediyor, farkında mısınız?
O zaman farkında olun. Bu savaşı, Atatürk tekrar kazanacak. Göreceksiniz. Emin olun, Baş Hoca’ya “sen benim gerçek askerimsin” dediğini, hissediyorsunuz. O salonda, insan neler hissetmiyor ki…
Baş Hoca’mızın bulunduğu ortamda, hem kalbiniz, hem aklınız doyuyor. Hem fikir, hem zikir ziyafetine kavuşuyorsunuz.
“Mustafa Kemal, iki insandan etkilendi. Biri vatan şairi Namık Kemal, diğeri iki cihan güneşi sevgili peygamberimiz” tespiti hele, gerçekten, yeni bir tez konusuydu. Ayrıca, Atatürk’ün “Bektaşi dedesi” olduğu gerçeği, bütün ezberleri bozacak cinsten.
Bu demektir ki, Atatürk, Ehl-i Beyt’in hem soyundan, hem de yolundan bir insan. Bugün dahi Balkanlar’da Ehl-i Beyt ocaklarının yandığını düşünürsek, bu çok normal. Atatürk’ün Muaviye konusundaki tespitlerini duysanız, bu insan büyük bir “alim” dersiniz.
Hakikaten öyle… Yazmıştım bu konudaki görüşlerini, biliyorsunuz. “İslam’a siyaseti, Muaviye soktu” diyor. Bugün Muaviye’ye “hazret” diyenler, Atatürk’e “Hazret” diyerek, özür dileyip, tövbe etsinler. “Hazret” dediğiniz aile, Peygamberin ocağını kuruttu, nasipsizler!
Zaten, Atatürk düşmanlığının bir nedeni de, Atatürk’ün Ehl-i Beyt’in yolunda ve soyunda, olmasıdır.
Gerçekten de, Peygamberimizin ve Namık Kemal’in, çok büyük bir etkisi var O’nda. Peygamberimize hayran bir kişiliktir:
“Senin benim adım unutulur ama Peygamberimizin adı, kıyamete kadar unutulmaz. Müslümanlar eğer kurtulmak istiyorlarsa, O’nun buyruğuna sımsıkı sarılmaları lazım” diyen adama, “Atatürk” denir.
Özellikle Peygamberimizin askeri taktiklerine hayran olduğunu sıkça beyan eden Atatürk, “Sadece askeri taktikleri dahi, O’nun peygamber olduğunu göstermeye yeter” tespitinin sahibidir.
İşte, 29 Ekim’de Ankara’da Prof. Baş’ı dinlerken, Atatürk’ü bir kez daha yaşadık. Hoş Geldin Atatürk’ü okuyanlar, ağladıklarını söylüyorlar. Bu çok normal, eseri yazan insan, “yazarken çok ağladım” diyor.
Yeri gelmişken, şunu ifade etmeme müsaade edin:
Hoş Geldin Atatürk, Türkiye’de bir çığır aştı. Bu eserden sonra, mantar gibi “Atatürk” kitapları yazıldı(yazdırıldı). Musa’nın asası gibi Hoş Geldin Atatürk, bütün yalan ve sihirleri bozdu.
Boşuna uğraşmayın derim!
Çünkü Atatürk bu ülkede ilk defa yazıldı. Hiç kimsenin bakmadığı bir yerden, Atatürk’e bakıldı. Öyle bir eseri Baş Hoca’dan başkası yazamaz. O’nun bağımsızlık ruhu, O’nun anti-emperyalist duruşu ve imanı, Hoş Geldin Atatürk’ün yazılış gerekçesidir.
Hoş Geldin Atatürk, bir devrimdir.
Devrimleri ihtiyaçlar ortaya çıkarır.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey’in şu üç devrimi çok öne çıkar. Milli Ekonomi Modeli’ni yazarak iktisatta bir devrim yaptı. Hoş Geldin Atatürk ile ülkemizde devrim yaptı. Ehl-i Beyt eserleriyle de Şii ve Sünni dünyada bir devrim yaptı.
Hangi insanın hayatında, böylesine dünyayı değiştiren devrimler olur. “Milli Paralarla Ticaret” başlı başına bir devrim… İsterseniz inkâr edin!
Ya fikir dünyamızda yaptığı devrimler. Allah’a şükürler olsun ki, bu devrimlerin sahibiyleyiz. Başa dönecek olursak, Andımız ve Atatürk hiç böyle anlatılmadı.
Ne Mutlu Türküm Diyene!
Andımız ve Atatürk hiç böyle anlatılmadı