Batı, Türkiye'ye müdahale hazırlığında

Kıymetli okurlar!

Bilmem hatırlar mısınız?

Irak'tan örnek vererek, Türkiye'nin aynı oyunlara gelmemesi gerektiğini, birçok kez yazmıştım. Saddam'dan nefret edenlerin, Irak'ta ABD askerlerini güllerle karşıladıklarını hatırlatmış, bu nefreti ABD'nin Irak'ı işgalinde, kullandığına dikkat çekmiştim.

"Saddam gitsin de, ne olursa olsun!" diyen Iraklıların, bugünkü Irak'ta paylarının olduğunu tekrar hatırlatmak isterim. Batı ve öncüsü ABD, bir ülkeyi işgal edecekse, önce yöneticisine "diktatör" diyerek işe koyulur, diye, birkaç kez yazmıştım.

Ve "Sayın Erdoğan ne yaparsa, Batı'nın tuzağına düşer" diye de, birkaç kez uyarmıştım. Dikkate alınırız veya alınmayız ama bize yazmak ve uyarmak düşer.

Yine yazıyor ve uyarıyoruz:

Batı, Türkiye'ye müdahale hazırlığı içinde!

İktidar, ne yazık ki, Batı'nın tuzağına pervanelerin ateşe koşması misali, koşuyor. 

Sadece iktidar mı? Hayır. Belki muhalefet ve belki toplum olarak çoğunluk, oyuna geliyor. 

Dikkat edelim, en ufak bir konuda bölünüyoruz. Hatta acıda bile bölünüyoruz. Sakarya'daki vahşet konusunda "Suriyeliler" üzerinde bölündüğümüz gibi?

Bir taraf, "Erdoğan giderse Türkiye gider" diye büyük bir paranoya içinde olurken, diğer bir taraf, "Erdoğan gitsin de, ne olursa olsun!" modunda?

Bir tarafın gözünü, Erdoğan nefreti kör etmiş, diğer tarafın gözünü ise Erdoğan sevgisi!..

Erdoğan sevgisi derken, bu saf temiz bir sevgi olarak algılanmasın. Nerde baksanız, 20 yıldır "iktidar-belediye" rantını "nimet" bilmiş, sevgi gösterişli samimiyetsizlerden söz ediyorum.

Batı, her şeyin olgunlaşmasını bekliyor. Adım adım yeni bir Saddam yaratma peşinde? Asla ve kat'a Sayın Erdoğan, Saddam ile mukayese edilecek bir isim değil, ama Batı gözünde her Müslüman bir Saddam'dır.

ABD, Rusya ile anlaştı, Esad kalıcı? 

Esad, Batı'nın alınması gereken kelle listesinden çıktı şimdilik. Irak ve Suriye'nin "toprak bütünlüğü", artık Türkiye'nin olmazsa olmazlarından? Bu sebeple, Türkiye'nin başına bir hal getirirler. 

Türkiye engelini aşmadan, Irak ve Suriye, istedikleri gibi bölünemez ve hatta İran. Diyebilirsiniz, Irak ve Suriye bölünmedi mi?

Evet, ama daha tam değil.

Kısacası emperyalistlerin bölgesel hesapları da, bizim birbirimizi yememizi gerektiriyor. Burada iktidara, belki de Sayın Erdoğan'a çok büyük vazifeler düşüyor. 

Bir defa, Sayın Erdoğan'ın bu korku halini terk etmesi gerekir.

Bütün dünya onun kellesini isterken, Esad'ın soğukkanlılığını hatırlatırım. 

Sayın Erdoğan çok daha cesur aslında fakat büyük panik içinde. Ve Batı, Esad'ı niye yiyemedi, iyi irdelemek gerekir. Sadece, Rusya faktörü değil. İç cepheyi sağlam tutmasaydı, onu Rusya'da satardı.

Hiç bizim yandaş medyanın anlattığı gibi bir Esad olmadı. Veya Batı'nın görmek istediği gibi? Ülke savaşın içindeyken bile, iç cepheden delik açtırmadı. Soğukkanlılığını, hep muhafaza etti.

Bu çok önemli?

Bizim iç cephe delik deşik. Sayın Kılıçtaroğlu, son derece barışçıl bir yürüyüş yaptı. Sonuç olur olmaz, ayrı bir şey. Kimsenin burnu kanamadı, yollarına "pislik" dökülmesine karşın, söylemini bozmadı.

Bizzat Ak Partili Düzceli yaşlı bir ağabey, "Düzce'yi pislettiniz!" diye tepki koydu olaya. Türk milletinin gerçek yüzü, bu aslında? 

İşte iktidar, bu yüzü temsil etmeli. Ama bu yüzü hiç görmedik. Kendilerini eleştiren bir çocuğa bile tahammülleri yok. Yuhlayan kadınları dahi içeri atıyorlar.

Böylelikle, iç cephe zayıflıyor, "adalet" çığlıkları gökyüzünü kaplıyor, sınırları aşıyor. AB'si, ABD'si de, bu delikten girmek istiyor. 

Buna müsaade etmeyelim.

Mesela aynı meydanda AKP miting yapmış, bu kadar kalabalık olmamıştı iktidar medyası "2,5 milyon toplandı" diye manşetler attı. Sayın Erdoğan o meydanın açılışını yaparken, yine aynı rakamı telaffuz etmişti.

Aynı meydanı iktidar doldurunca 2,5 milyon oluyor, muhalefet doldurunca 175 bin?

Yahu bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa!

O meydanda en az 1,5 milyon insan vardı. Valiye mi inanalım yoksa, gözlerimize mi. Muaviye'nin 'deve' olayına benziyor.  

Bakın yüründü;

Kıyamet kopmadı!

İktidar yıkılmadı!

FETÖ basmadı!

Her eleştiriyi iktidarı yıkmaya yönelik bir hareket olarak görmek, her yürüyüşü bir başkaldırı olarak görmek, tam da Batı'nın istediği bir şey.

Korku, iktidarın çok ciddi yanlışlar yapmasına sebep olabilir.

Evet, FETÖ olayı herkesi paranoya yaptı, eyvallah? Ama artık bu korku tünelinden çıkalım. 

Hem bu, beklenen bir şey değil miydi?

İktidar partisi daha kurulmadan, Baş Hoca, Sayın Erdoğan'ı uyarmıştı. Sakalıda vardı ama sözü para etmedi. "Darbe" alınca herkes "vatanperver" kesildi şimdi.

Durun, yine yanlış yaparsınız!

Batı, bir tarafı "vatanperver", öbür tarafı "demokrasi" ve "adalet" taraftarı diye organize ettirir, birbirine kırdırır. Sap saman birbirine karışır.

15 Temmuz'da, "NATO-FETÖ" darbesine karşı duran insanlarda Türk milletinin evlatları, açılan "adalet" pankartı peşinde 450 km yürüyen insanlarda, Türk milletinin has evlatlarıdır.

Hep birlikte, Türk milletiyiz!

Bu bağlamda herkese, Prof. Dr. Haydar Baş'ın "15 Temmuz ve Maltepe Mitingi" yazısını, bir kez daha okumasını tavsiye ediyorum. Bu yazıyı okuyunca, aklıma ne geldi biliyor musunuz?

Sayın Erdoğan ve Sayın Kılıçtaroğlu, Prof. Dr. Haydar Baş'ın olduğu bir masada, bir araya gelmeliler. Hatta böyle bir resim canlandı, gözlerimde. 

Bu normal şartlarda belki olmayacak bir şey. Ama zaten normal şartlarda olduğumuzu, kim söyleyebilir. Eğer ülkede bir "beka sorunu" varsa, "söz konusu vatansa, gerisi teferruat" değil mi?

Doğru olanda, çözümün adresinde bir araya gelmek değil mi? Her Çözümün olacağı tek gönül, Baş gönüldür. Yazıyı okuyun, bakın, sizlerde hak vereceksiniz.

Bu kadar doğru bir bakışa, Türk milletinin ihtiyacı, son derece acildir. Selamlar, saygılar?

Batı, Türkiye'ye müdahale hazırlığında

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön