Zafer Çağlayan ABD'ye giderse, tutuklanacak. Halk bankası eski genel müdürü, Süleyman Aslan için de, aynı şey söz konusu?
ABD'ye gitmedikleri takdirde sorun yok, diye düşünülebilir ama öyle değil. Söz konusu gözaltı kararının, ABD güvenlik makamları tarafından Interpol'e de bildirilmesi durumunda, ilgili şahısların ABD ile "suçluların iadesi anlaşması" olan ülkelerde yakalanmaları halinde gözaltına alınmaları mümkün.
Çağlayan, o meşhur '4 bakan'dan biri. Bazıları, ABD'nin bu kararına sevinebilir, "bizde yargılanmadı, bari ABD'de yargılasın" diyebilir. Ama ben olayı öyle görmüyorum.
ABD'nin Suriye'yi bombalamasına sevinmek ne kadar çirkinse, Çağlayan'gillerin ABD'de yargılanmasına sevinmekte aynı çirkinliktedir.
Ayrıca, olayı okuyamamaktır.
Yazılarımı takip edenler bilirler, "ABD birilerine olan nefretinizi kullanmasın" demiştim değil mi?
ABD, Saddam'a olan nefreti kullanıp, işgal askerlerini Irak'ta çiçekle karşılatmayı başarmıştı. Bugün Irak'ın hali ortada? Saddam'dan kurtuldular, peki ya sonrası? Saddam'ı bile arar oldular. Nefret gözleri kör etmesin, diyorum. ABD, AKP'nin Çağlayan'ını yargılamıyor, Türkiye'yi yargılıyor, niye anlamıyorsunuz?
Hükümeti de, Çağlayan'larını da, bu köşede sürekli eleştirdim bilirsiniz.
Ama bu olay farklı? Mevzu, Türkiye'ye ambargo koymaya kadar gelebilir.
Bir gecede Katar olabiliriz!
AKP Genel Başkanı/Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, "yolsuzluk yapanları kenara alacağız" dedi, Çağlayan olayı çıktı. Zaten Çağlayan'la birlikte "4 bakanı" çok önceleri kenara almıştılar.
"Kenara olmak" yerine adaletin sırasına alsalardı, ABD adalet sevicileri bu kadar çok olmazdı.
Tekrar ediyorum;
Ha ABD'nin Suriye'yi bombalamasına sevinmişsiniz, ha ABD'nin Çağlayan'gilleri yargılamasına?
Ha ABD'nin Saddam'ı devirmesine sevindiniz, ha ABD'nin Irak'ı işgaline?
Bunlar aynı şeyler.
Mesela, ABD yarın Türkiye yönetimini devirmeye geldi, "bu yönetimden kurtuluyoruz!" diye ABD'ye, "buyurun hoş geldiniz!" mi diyeceksiniz?
Lütfen, nefretinizi terbiye edin!
ABD, önce bir iktidarı getirir, sonra devirme bahanesiyle kendi gelir. IŞİD'i kendileri üretti, şimdi tedavülden kaldırmak için(!) Suriye'ye geldi.
Yolsuzluklar bizim iç işimiz, ABD'yi ırgalamaz.
ABD'nin adaleti kendine kalsın!
ABD, Çağlayan'a bak oyunu oynuyor, oyuna gelmeyin!
ABD'nin PYD'ye, gönderdiği bin 300 tırı konuşmayıp, halen "MİT Tırları" diye tırlatmak, muhalefet yapmak değil, ABD ekmeğine yağ sürmektir.
Yanlış yapılmadı mı?
Yapıldı.
Yolsuzluk olmadı mı?
Oldu. Olmazsa 4 bakan gitmezdi. Ancak bunlar ABD'nin değil, bizim iç işimiz.
Türkiye Batı'nın yeni hedefi!
Bakın AB'si, ABD'si bizi yiyecek.
Sarı öküzü versek de kurtulamayız!
AB üyeliği askıya alınacak, belki NATO'dan atılacağız. İşte bunu inşallah derim. AB bizi kapıdan kovmazsa, bu iktidar o kapıda beklemeye devam eder. NATO'dan çıkarılmazsak, NATO kafalar, asla NATO eşiğini terk etmezler.
"Ne AB, Ne ABD" demek, Bağımsız Türkiye işi? Prof. Dr. Haydar Baş'ın işi? Bunlar kim, bağımsızlık kim!
Soruyorum: Bir ambargo olsa, Türkiye ne yapacak?
Barzani'ye mi "hayır" diyecek?
PYD'nin Suriye'de devlet olmasını mı engelleyecek?
Önce Türkiye, ekonomide bağımsız olmalı. Allah aşkına böyle bir şey görüyor musunuz? Kurbanlıklar için samanı dahi, ithal ettik.
İmamlara "İsraf" hutbeleri okutan Diyanet'in, 6,5 miyar bütçesini şimdiden bitirdiği söyleniyor. Maaş vermesin bir ay, bütün hocalar iktidara, güzel bir sala okurlar!
İktidarın, namazını bile kılmazlar!
Gerçi bu iktidara, namaz da kılınmaz ya!
Neyse?