Türkiye, Sakarya'da gerçekleşen vahşeti tartıştı.
Daha doğrusu, tartışmadı.
Tartışamadı.
Vahşet saptırıldı.
Suriyeliler üzerinden, herkes birbirlerine girdi. Olay, çok büyük bir vahşet ama saptırmalar daha da vahşet.
Hamile bir kadın, komşusu tarafından dağa kaçırılıyor, 10 aylık çocuğuyla birlikte, başı ezilerek öldürülüyor. Karnındaki bebe ile birlikte, üç can alınıyor.
Sakarya, ayağa kalkıyor. Bu katili veya katilleri, istiyor. Cezasını kendileri vermek için. Adalete, şüpheleri var belli ki?
Devlet bu katil veya katilleri, bu aşağılık mahlûkları, vatandaştan aldığı vergiler ile muhtemelen ömür boyu tutacağı delikte, besleyecektir. Tabi orada, şişlenmeseler?
Bu olayda, farkında mısınız, asıl tartışılması, konuşulması gerekenler konuşulmadı. Yanlış Suriye politikasını şuan eleştiren, direk o sapıkların safında yer alır!
AKP'ye karşı olan nasıl direk, FETÖ'cü ilan ediliyorsa, "Suriyeliler niye ülkemizde?" sorusunu soranlarda, anında "Sakarya Sapığı" ilan edilir!
Bize ne olduğu, buradan belli değil mi?
Bir şeyi normal tartışamayacak mıyız?
Kamplaşmadan, ayrışmadan, kutuplaşmadan?
İnsanlar, bu hale nasıl geldiler?
Veya insan nasıl bu kadar tehlikeli bir varlığa dönüşür?
Bir kadını, hem de ülkemizde misafir olan, namuslarını ve canlarını korumak için bize sığınan, bir zavallıyı ve zavallıları, hangi nefis ve ruh haline sahip yaratıklar, önce namusunu kirletip sonrada katlettiler.
Üniversiteler, ilahiyatçılar, diyanet işleri, psikiyatristler, psikologlar, sosyologlar, ekonomistler, ilgili herkes, her boyutuyla konuşmalıydı.
Oldu mu böyle bir şey?
Hayır.
Bu olay, ilk mi?
Yine hayır.
Kaç böyle olay dinledi, Türkiye son yıllarda. Geçen hafta bir başka yaratığın, kendi öz kızını hamile bıraktığı haberini dinlemedik mi?
Beyler!
Türk toplumu, "esfele safilin"e sürüklendi. Koskoca Diyanet Reisi "bize ne oldu?" diye soruyor. Sayın Reis değil de, normal bir vatandaş dese, "zıkkımın dibi oldu!" veya "elinin körü oldu!" diyeceğim.
Sayın Reis'e, saygım sonsuz!
Toplum, "nefsi emare"de yaşıyor, Reis'im!
Bunu en iyi siz bilmelisiniz!
Nefsi emarenin ne olduğunu, kaportacı anlatacak değil ya. Araç bozulunca, servise veya tamirciye götürülür, peki insan bozulunca veya hayvanlaşınca hangi servise götürülür?
Diyanet'e mi?
Kaldı ki, hayvan olmak bile bir seviye. "Hayvandan aşağı olan bir nefis" sahibi, nasıl insan yapılacak, düşündük mü, hiç?
İnsanın içinde her türlü hayvanlık var. Allah böyle yaratmış çünkü. İnsan içinde kötülük barındırdığı için insan zaten, yoksa melek olurdu. Marifet, o kötülük duvarını yıkıp, insan olmakta.
Matematikte "artı sonsuz" ve "eksi sonsuz" kavramları var. İnsan eksi sonsuzda olabildiği gibi artı sonsuzda da olabilir. Artı sonsuz ile eksi sonsuz arasında, insan gidip gelebilen bir varlık.
Melekten üstün olmakla, hayvandan aşağı olmak arasında, dönüp dolaşan bir varlık. Bir, sayı doğrusu düşünün ortasında sıfır var. Sağı artı sonsuza, solu eksi sonsuza giden, bir sayı doğrusu?
Eksiden kurtulup, önce sıfıra gelecek, sonra artıya doğru gidecek? Yani sıfır bile, ciddi bir seviye?
"Hep kötülüğü emreden nefis" makamı "nefsi emare", sıfırın altıdır. İnsanın hayvandan bile aşağı olduğu, "esfele safilin" makamıdır. "Mutmain" olmuş nefis makamı ise daha sıfıra veya altına düşmeyecek "emin" bir makam.
Allah, cümlemize bu makamı ihsan etsin. İşte bu makama insan, bir servis hizmeti, bir "el" ile gelir. Bir gönülle taşınır. Sarıkla, cübbeyle, lafla, siyasetle, politikayla gelmez.
Çakma tarikatla, uyduruk silsile ile rüya ile "ölü yardımıyla" hiç gelinmez.
İslam'ın ahlak boyutu tamamen unutturulup, İslam, siyasal bir görüşe indirgenirse, kendini insan sanan, "Müslüman" sanan, hayvandan aşağı yaratıklar, toplum içinde işte böyle tehlike saçarlar.
Sen komşu bilirsin, adi bir şerefsiz çıkar, katil çıkar. Belki İslam'ı bile savunur, "şeriat gelsin" ister. Ama o, içine İslam girmemiş, nefsine ahlak giymemiş, bir canavar.
Olay, "Suriye" veya "Suriyeli" olayı değil. Olay, özde insan ve özde Müslüman olma, olayı. Herkes, özde insan olmaya gelecek. Herkes, içinde "kâfir" arama seferberliğine girecek.
Kendi nefsinde arayacak!
Kendi içinde arayacak ve bulacak!
İçindeki kâfiri Müslüman edecek. İçindeki canavarı ıslah edecek. Hünkâr Hacı Bektaş felsefesine, Mevlana, Yunus, anlayışına ve terbiyesine dönecek.
"Bir can almanın, ebedi cehennemlik" olduğu gerçeği, her yaş insanın kafasına kazınacak. "Önce insan" anlayışı, ders kitaplarına girecek.
Çocuk boğmada "padişahı" istisna tutarsan, can almayı kıytırık bir fetvaya indirgersen, "vatanına göz dikeni" diye koltuğa göz dikeni, punduna getirmeye "İslam" kılıfı geçirirsen, ülkende katil ve canavar enflasyonu yaşarsın.
Kurban bugün Suriyeli, yarın Urfalı, Edirneli olur.