Türkiye, hiç olmadığı kadar tehlike içinde?
Sınırlarını koruyamaz halde?
İktidar ise kendi geleceğinin derdinde?
"Başkanlık" veya "partili cumhurbaşkanı" kılıflarıyla, kendi idari tipini "Türk tipi başkanlık" diye kakalamaya çalışıyor. Ana muhalefet kendi kalesine gol atması için iktidara sürekli paslar verirken, bir diğeri, sözde muhalefet koltuğuna yapışmış, iktidardan "hukuki" kılıf istiyor.
Mevcut meclis aritmetiği ile ne yazık ki ülkenin kurtuluşu mümkün görünmüyor. Her şeyden habersiz, günü kurtarma derdinde olan vatandaş ise yaşananlardan bihaber, kendilerini bekleyen yakın tehlikeyi görmeden "Allah'a emanet" yaşıyor.
Her türlü haber alma hakkı gasp edilmiş vaziyette, yalan ve yanlışlarla besleniyor.
Asker ve polislerin ölümlerine alıştırılmış, "teknik arızadan düştü" denilen helikopterin vurulma görüntülerini terör örgütü yayınlayınca bile bir tepki vermeyen yığınlara dönüşmüş. Kötülüklere karşı imanın en zayıfı olan "kalbi ile buğz etme" melekesinden dahi yoksun "Müslüman" kılıklı kitleler, kendilerini Allah yolunda sanmaktalar.
BOP yolu ile Allah yolunu, birbirine karıştırıyorlar!
Bazılarında ABD korkuları, Allah korkularını aşmış durumda!..
"Akletme" veya "sorguluma" melekelerini tamamen yitirmişler. "İsrail dostumuz" diyen ve attıkları her adımları İsrail'e yarayan, "Büyük İsrail" yoluna taş döşeyen iktidardan daha hala, "İslami" iz arayan, İslamsız ve izansızlar, "içimizdeki beyinsizler" olma özelliklerini devam ettiriyorlar.
Yüz yıl önceki haritalar elden ele dolaştırılırken, ülke tapusu Lozan içerde delik deşik edilip, taştan taşa vurulurken, insana; "kahpe içerde olursa, kapı kilit tutmaz" sözünü hatırlatıyor.
Ülkenin dışişleri bakanı, başbakanı olmuşlardan, " Öcalan'a mesaj" gittiğini duymak, öğrenmek, "ülkede terör niye eksik olmuyor?" sorusunun açık cevabıdır.
Ülkenin bütün kalelerine girilmiş.
En başta din kalesi ele geçirilmiş.
Ve ülke din kalesinden ele geçirildi.
Kur'an ile insan gafletten uyanır biliyoruz ama Kur'an gösterip her ne okuyorlarsa artık, ülkeyi ölüm uykusuna yatırdılar.
Patlıyoruz, yanıyoruz, yine uyanmıyoruz!
Başlarımıza roketler düşüyor, "geçici" sanıyoruz. Şehir düşmüş, kasaba boşalmış, esnafın prim borcu konuşuluyor.
Vah ki, vah!
Ülkenin Hal-i Pür Melali bu?
"Yok mu kurtaracak bahtı kara maderini?"
Var. İşte insanı çatlatan da, burası!..
Evin yanıyor, söndürülmesine müsade etmiyorsun.
Buna öküzlük denmez de, ne denir!
Ülke yandıktan sonra, en iyi sisteme sahip olsa ne olur?
Ülkenin şuan ne bir anayasaya, ne de bir sisteme ihtiyacı var.
Sadece iki şeye ihtiyacı var:
BİR: Kurtarıcıya?
İKİ: Kurtulmak isteyen çoğunluğa…
Kurtarıcı işi kolay!
Sorun, kurtulmak istemeyen çoğunlukta?
Denizde boğuluyor, dünya şampiyonu yüzücü onu kurtarmak istiyor,o yanaşmıyor.
Gel de kahrolma kardeşim!
Dünya onun modeline "Haydarizm" diyor, Rusya başta olmak üzere devletler "bizim Haydar Hoca'ya ihtiyacımız var" diyor, o burun kıvırıyor.
Türk ve dünya edebiyatının büyük devi Cengiz Aymatov, Kırgız Cumhurbaşkanı'nın ve bir Türk işadamının olduğu ortamda " Prof. Dr. Haydar Baş, Türk dünyasının yetiştirdiği en büyük değerlerden biridir" diyor.
Cengiz Aymatov böyle der, dünya onun için neler der, bizim hacı hoca takımı, arkasında Amerika yok diye görmezden gelir. Bir de Müslüman olacaklar!
"İsrail dostumuz" diyeni seçiyor da, "Türkiye İsrail'in Arz-ı Mev'ud projesine kurban ediliyor" diye, çeyrek yüz yıldan fazladır uyaranı görmüyor bile? Gözünü İsrail bürümüş, nasipsizin. Ama bir şey deydim mi?
Haydar Hoca var ya, "bizim" diye öküzleri bile kurtarıyor!
Böyle de bir ayniyet duygusu var. "Onlar, seni ve beni bilmezler, sen onları affeyle!" diyen Peygamberin ahlak ve terbiyesini hatırlatan, yüzlerce davranışına şahit oldum. Eninde sonunda, bu ülke, onun eliyle kurtulacak.
Çünkü laik-anti laik, Kürt-Türk, Şii-Sünni oyunlarını bozacak; devleti fabrika ayarlarına sokacak; Müslüman'ı İslam ayarlarına çekecek; kapitalizmin vahşisini, yeşilini, tümüyle sonlandıracak; ülkede ve dünyada ikinci bir isim yok.
Seçimden seçime, ondan çalarak artık ne ülke kurtulur ne de biz?