Türkiye, ABD ile zıtlaşıyor. ABD, vize vermiyor Türkiye'ye, ama uçakları İncirlik'te vızır vızır uçuyor. Neyse, bekleyip göreceğiz.
Türkiye, eninde sonunda ABD ile zıtlaşacak ve kopacaktır. Bunun başka çaresi yok. Çünkü Türkiye ile ABD çıkarları, her alanda çatışıyor. Bu yeni değil, 2003'te de böyleydi, 2017'de de böyle, bundan sonra da böyle olacaktır.
"Dost" veya "müttefik" hiç olmadık ancak, iktidar veya iktidarlar "dost" ve "müttefik" gördüler. Onlarda iktidarlarının devamı için, tabi. Yalnız görünen o ki, artık iktidarla da, ABD "dost" değil. İktidar derken, Sayın Erdoğan'ı kast ediyorum.
İşlerin buralara kadar geleceğini, çok söyledik. Bizi okuyanlar, biliyor. Yeni Mesaj takipçileri ve Prof. Dr. Haydar Baş'a kulak verenler, çok iyi biliyorlar. İktidar ve de Türkiye, her konuda Sayın Baş'ın dediklerine geldi.
Gülen konusunda, ne dediysek bugün iktidar, bizim eski yazdıklarımızı tekrar ediyor. "Ver Papaz'ı, al Papaz'ı!" diyecek noktaya geldi. Tabi henüz, "diyalog" fitnesi konusunda, fikri ve dini bir atılımda bulunmadı.
Bulunmak şöyle dursun, "diyalog" tam gaz devam ediyor.
Suriye konusunda, dediklerimize geldi. Rusya ve İran konusunda, komşularla ilişkiler konusunda, hep tezlerimize geldi. Öyle ileri gitti ki "Milli Paralarla Ticaret" dahi dedi. Demek zorunda kaldı? Kısacası, iktidarın yanlışlarından dönmesi, ağır bedeller verdikten sonra da olsa, sevindirici bir gelişme.
İran ile dostluk kurmak, ABD'nin ve İsrail'in en çok rahatsız olduğu bir konudur. Çünkü onlar, Şii dünyasının başı olarak İran'ı, Sünni dünyasının başı olarak Türkiye'yi, iki koç gibi tokuşturmak, istiyorlardı. Hatta "Şii-Sünni savaşı çıkmazsa, battık!" dediler.
Bu konuda da, Türkiye'de sadece Baş Hoca, "Şii-Sünni Kardeştir, ayıranlar kalleştir" diyerek, kolları sıvadı ve fitnenin gözünü çıkardı. ABD'ci ve Brazani'ci, Gülenc'ci unsurlar "Siz Şii oldunuz!" fitnesini çıkardılar ama tutmadı. Hiç bir kınayıcının kınamasından korkan olmadı.
Kendiler ABD-İsrail projesine hizmet ederler, olurlar "Sünni" ama Baş Hoca ve arkadaşları "Müslümanlar kardeştir" dedi diye, oldu Şii? Bunlar Allah'a bile "Şii" deseler şaşmam!
Çünkü Şii, Hz. Ali'ye taraf olmaya denir. Hz. Ali'ye Allah ve Peygamberi taraf? Çünkü "Hak Ali ile ve Ali hak iledir" sözü, Peygaber sözüdür, nokta.
İşte dostlar!
Müslümanlar, "Ehl-i Beyt" gemisine binmedikleri sürece, böyle ABD-İsrail gemilerine binip, bel altı vuruşlar yapıyorlar ve bunların sadece adları Müslüman? Bakın ABD elçisi Türkiye'yi IŞİD ile tehdit etti. "Biz istemediğimiz için IŞİD Türkiye'ye dokunmuyor" dedi.
Şimdi soruyorum:
IŞİD kimin emrinde?
Şii düşmanlarına IŞİD denmiyor mu? Yani bu özellikleriyle, öne çıkmıyorlar mı?
Yine soruyorum: Elinde silah olan Şii düşmanı ile kalem veya sosyal medya olan Şii düşmanı arasında fark ne?
Biri ABD'nin silahlı askeri, diğeri ABD'nin kalemli, sözlü askeri? Avrupa ülkeleri dahi, Suriye'ye katılan IŞİD üye sayısını açıkladı ama Türkiye bir rakam vermekten çekindi.
Neden?
Çünkü Türkiye'deki IŞİD, Nakşîlik ürünü de ondan.
Bugün Sayın Erdoğan, ülkemizi saran tehlikelerin farkında ve bu sevindirici bir durum. Türkiye, ABD'nin Ilımlı İslam tuzağına düştü 15 Temmuz oldu. Radikal İslam tuzağına düşerse, başka dertler çıkar.
Türkiye'nin önünde Hacıbektaş, Yunus ve Mevlana, Abdal Musa gibi örnekler var. Türkiye'den IŞİD kafanın varlığı, ancak ajan faaliyetleriyle mümkün. Başka türlü, bu toprağın insanı bu kadar büyük bir yanlışın içine çekilemez.
Soruyorum:
CIA "Nurcu" oldu, "Nakşî" olamaz mı?
Barzani dahi "Nakşi" olduktan sonra, gerisini varın siz düşünün. Az tarihe bakın, İskilipli Atıf neydi? Şeyh Sait kim adına isyan etti? Eğer o isyan olmasaydı bugün, Musul ve Kerkük Türkiye'nin şehirleriydi. Bugün bir Barzani belası kapımızda olmayacaktı.
Türkiye'nin birliği, her şeyden önemli ve Sayın Erdoğan'ın korunması, sağlığı, şimdi çok daha önemli. Hep söylerim:"Erdoğan nefreti gözleri kör ederse, Irak oluruz" diye. Hele de şuan da, hatalardan kurtulmak istiyorken, emperyalizmin eğmeğine yağ sürmeyelim.
ABD'nin topunu, Sayın Erdoğan'ın tırnağına değişmem.
Kol kırılır yen içinde kalır.