Sayın Çavuşoğlu, “Libya’da ABD ile birlikte çalışıyoruz” deyince, “eyvah!” dedim. Bir kere, “Libya’da ne işimiz var” sözüne katılmadığımızı, belirtelim. Libya’da, ta başından beri işimiz vardı ama ABD’nin yanında değil.
“Libya’da NATO’nun işi ne!” demiş ama daha sonra İzmir’i Libya’ya NATO’nun saldırısı için açmıştık. “Hatanın neresinden dönülse, kardır” diyelim. Ama dün Libya’yı yıkarken ABD ile olduk. Bugün niçin ABD ile oluyoruz!
ABD ile bir yer yapılmaz, mutlaka yıkılır. Akdeniz’de Libya ile yapılan MEB anlaşmasını korumak için, Libya’da meşru hükümete desteğe peki ama Libya’nın içine çekilmemeye dikkat edelim.
Ayrıca ABD ile birlikte çalışıyorsak, neden Mısır ile karşı karşıya geliyoruz. Bu işte bir yanlışlık var. Mısır başta olmak üzere BAE, ABD’nin izni olmadan konuşmazlar. Mısır, Türkiye ile karşı karşıya getirilmek isteniyor.
Ayrıca kendi menfaatine aykırı olmasına rağmen Rusya, Türkiye’nin karşı safında… Hatta Rusya, Libya’da Türkiye ile savaşıyor. Adı “paralı asker” de olsa, sonuç değişmez. Libya’da çatışıyoruz. Suriye’de de aslında Rusya ile çatışıyoruz.
Kısacası onlarca yazımda ifade ettim, “Akdeniz’de sular ısınacak” diye. Sular çok ısındı, kaynamak üzere. “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz ileri!” komutu, bugün tazeliğini koruyor.
Türkiye, Akdeniz’de Fransa ile de karşı karşıya… Hatta tacizlere karşı, çok sert tepki verdi Türkiye. Yani halk, Ankara’ya sokulmayan avukatları konuşurken, “çoklu baro” dayatmasının sonuçlarını tartışırken, yanı başında kaynayan Akdeniz’i görmüyor.
Türkiye, bir ülke ile çatışmaya sokulmadan veya içerden karışmadan parçalanması uzun sürer. “Parçalayıcıların/Emperyalistlerin aceleleri var. Libya’ya çok, gömülmeyelim. Çöle saplanmamaya dikkat edelim.
Libya’da taraf tutmak yerine, biran evvel barışı sağlamalıyız. Tabi Libya’da iç unsurlar, birer dış devlet tarafından kullanıldığından, böyle bir anlaşma elbette zor ama yine de Türkiye, birleştirici harç olmayı hedeflemeli.
Rusya’yı dengelemek için, Libya’da ABD ile çalışmayı mantık kaldırır fakat Rusya ve ABD Libya’da aynı tarafta ise olan, Türkiye’ye olur. Tıpkı Suriye örneğinde olduğu gibi… Suriye sınırımızda hem ABD hem Rusya bayrağı dalgalanıyor.
İki büyük güce Türkiye’yi komşu yapan aklı, Hüsnü amca sevsin ne diyeyim! Osmanlı, iki üç cephede savaşırken, topraklarını kaybetti. İç isyanlarla baş edemedi. İç cepheyi sağlam tutmadan, dışarıda başarı elde etseniz bile avuçlarınızdan uçup gider.
Mısır’la mutlaka ikili ilişkiler düzeltilmeli. “Dört Parmak” inadından vazgeçip, Mısır’ı Yunanistan ile hareket etmekten vazgeçirmeli. Türkiye’nin Mısır ile Libya’da kapıştırılması, en çok İsrail’in işine gelir. Mısır, böyle bir çatışma sonucunda parçalanabilir.
İsrail, bir taşla iki kuş vurmuş olur.
Öteden beri Mısır’ı çevre ülkeleriyle kapıştırmak istiyor. Nil üzerinde yapılan barajları, İsrail firmaları yaptı. Su kesildiğinde Mısır kuraklık ve kıtlık ile vurulacak. Etiyopya ile Mısır, su konusunda zaten gerilmiş durumdalar.
Mısır ve Türkiye’nin menfaatleri Akdeniz’de aynı…
Mısır’ı yanımıza alırsak, bu İsrail ve Yunanistan’a verilmiş bir ders olur. Ayrıca Akdeniz’de ayağımız, sağlamlaşır. Türkiye’nin Mısır ile tarihi bağları var. AKP’nin, ABD yanında “Arap Baharı”na dalmasının, cezasının çekiyoruz.
Türkiye artık “dört parmak” üzerinde yürüyemez. Türkiye, sokulduğu “Rabia” çuvalından çıkartılmalı. ABD adına ülkelerin içini karıştıran değil, ABD’nin içini karıştırdıklarını, kendi ve bölge adına düzelten olmalı.
AKP ile mümkün veya değil en azından “devlet aklı” bu yönden hareket etmeli. Zaten Akdeniz’de epeydir “devlet aklı” ile hareket edildiğini söylemem lazım. Bu aklı kısmen, Suriye’de de görüyoruz.
Yani istenirse olur.
İstenmek zorunda!
Olmak zorunda!
Bütün cephelerden kaybederken, Mustafa Kemal’in olduğu hiçbir cephede Osmanlı neden kaybetmedi. Çünkü orada bir “Kemal” veya “devlet aklı” vardı. “Bugün devlet mi kaldı ki, aklı kalsın!” diyenlere inat, bu aklı seyrediyorum ben.
Neyse!
Yani;
Çöle çekilmemeye dikkat!
“Ayıya” çarpmamaya dikkat!
ABD’nin ipiyle yeni kuyulara, inmemeye dikkat!
Aslında, Türkiye için şartlar, iyiye gidiyor.
Her şey, ekonomiye bakıyor. Ekonomisini ayağa kaldırsın, bölgenin ve hatta dünyanın yeni büyük gücü olur. Bunun için, içine sokulduğu “çuvalları” yırtmalı. Bu çuvalları ne iktidar yırtabilir, ne meclisteki diğer partiler.
Hepsinin kumaşı, ithal!
Haydar Baş tezleri, Türkiye’yi bir yılda, ABD’nin önüne geçmesini sağlar. Hüseyin Baş Beyefendi, bunu yapacak güçte ve kudrette birisidir. Bunun burada altını çizelim.