Çorba olan aşura değil zihinlermiş!


Dün aşura günüydü.

İlk defa aşura, bir “çorba” olmaktan öteye geçti. Yarım ve eksik dahi olsa “Ehl-i Beyt” konuşulmaya, tartışılmaya başlandı. Hz. Hüseyin gerçeğini örtmek için, ta Nuh’a kadar çıkanlar, oradan aşağı düşmeye başladılar.

Yalan mumu, sönmeye yüz tuttu.

Hz. Hüseyin, Peygamberin evladı, onu anmak, onu hatırlamak, Alevi- Sünni her Müslüman için, şarttır. Namaz kılan Sünni, namazda peygambere ve Ehl-i Beyt’ine salât ve selam okur, ama bundan haberi yok.

Çok şükür ki, bir karanlık daha aydınlanıyor. 

Türk Milleti, aslına dönüyor ve dönmek zorunda. 

Kendilerini Müslüman yapanların, Aleviler olduğunu, Şiiler olduğunu, Anadolu’yu Müslümanlaştıran ve Türkleştiren Hacıbektaş’ı Veli’nin, Musa Kazım’ın torunu olduğunu, bilmek durumunda.

Kim ne derse desin, Prof. Dr. Haydar Baş, bir devrimi daha gerçekleştirdi. "Bana Kur’an’da Ehl-i Sünnet veya Sünnilik ile ilgili bir ayet gösterin” çıkışı, taşları yerinden oynattı. İnsanları düşünmeye sevk etti. Allah’ın kitabını, doğru okumaya yöneltti.

Kur’an’da namaz var, biliyoruz.

Oruç var, biliyoruz.

Hac, zekât var, onu da biliyoruz.

Ama Kur'an'da Ali var, neden bilmiyoruz. Fatıma, Hasan ve Hüseyin var. Nasıl duymayız, duymadık?

Yani Kur’an’da, Ehl-i Beyt var.

İster inkâr edilsin, ister kabul edilsin, bunu Sayın Haydar Baş’tan öğrendik. Baş hocaya sonsuz müteşekkiriz.  “Bana bir harf öğretenin, kırk yıl kölesi olurum” Ali aklına, gel de kurban olma.

Bundan birkaç yıl önce, kendini bilmezler alay ederlerdi. Şimdi herkesin dilinde Milli Ekonomi Modeli. Dünya, ekonomiyi artık Baş Hoca’nın kavramlarıyla, ekonomi kurallarıyla tartışıyor.

"Milli" hiç bir şey bırakmayanlar bile Rusya, Çin'e uyup "Milli Para" dediler, yalan mı?

Devrim,  budur işte!

Atatürk, Hoş Geldin Atatürk ile yeniden keşfedildi. Anıtkabir, tarihinde görülmedik kalabalığı yakaladı. 

Türk Milleti bugün, Ehl-i Beyt’i yeniden keşfediyor. Kendini binlerce yıldır besleyen feyz kaynağını, yeniden buluyor. Müslüman-Türk yapan kapıyı, tekrar fark ediyor. Hacıbektaş kapısını, yeniden çalıyor.

Bu aşurada bende matem de var, sevinç var:

Matem var, çünkü şehitlerin efendisinin, hunharca katledildiği bir gündeyiz. Ayrıca, Yezit, bir anlayıştır, Yezit bir sıfattır. Bir isim veya bir sadece bir şahıstan ibaret değil. Her devrin Hüseyin’i de var, Yezit’i de…

Sevinçliyim, Müslüman-Türk’ün kodlarını öğreniyoruz. Emevi’nin ördüğü duvar, yıkılıyor. Emevi’den Osmanlıya geçen ve Osmanlının son dönemlerinde devletin resmi "mezhebi" ve "tarikatı" olan Muaviye anlayışı, sorgulanmaya başlandı.

Bu ülkede padişahlara verilen kıymet, Peygamber evlatlarına verilmedi. Allah aşkına, bu Hanefilik mi?

Hayır.

Şafilik mi?

Yine hayır.

Öyle ise ne?

İşte bu sunilikler, dökülüyor artık.

Bu din kimin?

Allah’ın.

Hayır, Muaviye’ninse söyleyin!

Allah, dinin Peygamberini seçmiş mi?

Seçmiş.

Dileyen kabul eder, dileyen etmez.

Allah, Ehl-i Beyt’ini seçmiş mi?

Seçmiş.

İsteyen kabul eder, isteyen etmez.

Allah, ayet ile emretmiş, "Ehl-i Beyt’i sevmeyi" ve İmam Şafi, bu ayete dayanarak, “Ehl-i Beyti sevmek farzdır” diyor.

"Ben sizi hidayete dâvet ettiğim için hiçbir ücret istemiyorum. Ancak yakınlarıma (Ehl-i beyt'ime) muhabbet etmenizi isterim.” ŞURA-23

Hakkında ayetler olan Ehl-i Beyt gerçeği yok sayıldı. Peygamberden tam üç asır sonra ortaya çıkan, hakkında ne bir ayet, ne de bir hadis olan “Ehl-i Sünnet” ise cilalandıkça cilalandı, niçin?

Haklarında onlarca ayet, binlerce hadis olan, "seçilmişliklerinden" asla şüphe olmayan, Allah’ın “tertemiz” dedikleri, bizim için önemli olsaydı, çuldan-çaputtan veya sarıktan-cübbeden "medet umar" halde olmazdık.

Kendi seçtiklerine taparlar, Allah’ın seçtiklerine burun kıvırırlar, Muaviye sünepeleri!

Bunlar, Müslüman dışında bir şey olsa gerek. Ehl-i Beyt’in 5 kişi olduğu da, bilinen bir hakikattir. Sulandırmaya gerek yok.

Peygamberimizin mübarek eşleri buna dahil değiller. 

Efendimizin abası altına aldığı 5 kişi, tam 6 olmak üzereyken efendimiz, Ümmü Seleme annemize “sen zaten hayır üzeresin, bu özel bir şey” diyerek nazikçe, aba dışına çıkarması, olayı özetliyor. Kimse Peygamberden daha kuşatıcı olmaya soyunmasın!

Peygamberin abası altında bütün kainat var, o başka, özel bir şey. Özel bir gece gibi, özel bir gün gibi, özel bir kitap, özel bir ay gibi seçilmiş özel 5'li…

Ehl-i Beyti sevmek, imanımızın ve inancımızın gereğidir. Ehl-i Beyti sevenleri sevmekte, birliğimizin ve bekamızın gereğidir. 

Bugün eksik ve yanlış tartışılsa dahi, Ehli Beyt gerçeğini yazdığı 14 cilt eser ile Türk milletinin ve İslam dünyasının gündemine oturtan, Baş Hoca’ya, sonsuz teşekkürler.

Elbet bir gün, Türk milleti, onun açtığı kapıda, Atatürk’e, Ehl-i Beyt gerçeğine ve de Milli Ekonomi Modeli’ne koşar adımlarla yürüyecektir. Başka kapı da yok zaten. Kafayı gözü dağıtmadan, o kapıda buluşacağız!

Bu artık aknun oldu!

Birkez daha gördük ve anladık ki, çorba olan aşura değil, zihinlermiş!

Çorba olan aşura değil zihinlermiş!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön