Yeni Başbakanımız Binali Yıldırım, " Esasında Suriye'de yaşanan dört yılı aşkın bu anlamsız savaş, yüz binlerce din kardeşimizin hayatına mal oldu" dedi.
Yani dört yıldır "Esad gidecek" diye "Tır'latan" iktidar, bir kez daha "kandırıldık" demeye hazırlanıyor.
Olsun!
"İkindiden sonra günaydın" dahi, demeyeceğim!
Yeter ki, dönsünler!
Yeter ki, bizim olmayan bu savaşın "anlamsız" olduğunu fark etsinler!
Yeter ki, "yüz binlerce din kardeşimizin hayatına mal oldu" diye üzülme belirtisi göstersinler.
Bu sözlerin numaradan söylenmesi bile, "belki" diye umutlandırır beni.
"Ülkenin içine ettikten sonra, fark etse ne olur?" demeyin!
Özürlü iktidarın, geri dönüş adımları dahi, heyecanlandırır beni.
BOP'un içinde bir iktidarın, yeni bir isimle, "temiz bir sayfa açma" emaresi göstermesi, önemli bir gelişme diye düşünmek istedim, o kadar. Üstelik de, "düşmanlarımızı azaltacağız, dostlarımızı çoğaltacağız" bile dedi.
Suriye'de düşülen ihanet çapında ki yanlışlardan, dönülmek istendiğinin işareti kabul etmek istiyorum.
Demiştim, değil mi İbrahim!
"Davutoğlu bizi kandırdı diyecekler" diye!
Bak, dediklerim çıktı yine!..
Ergenekon'da, "cemaat bizi kandırdı" dediler!
Süreç'te "PKK bizi kandırdı" dediler!
Suriye'de ise "Davutoğlu bizi kandırdı" demeleri, an meselesi diye demiştim.
Ha, bu arada, "Feridun İsrail'e çalışıyor" diye, İHH'ya açıklama yaptırmaları da, "İsrail dostumuz" lekesini silmek içindir, her halde?
Feridun'a sinirlenecekler!
Fidan'ı bahçeden sökecekler!
Demedi demeyin!
Fakat en etkili temizlenme yöntemi, olaya "paralel" deyip sıvışmak.
Çok sihirli bir kelime!
"Paralel" dedin mi, akan sular durur!
Ama ne derse desinler!
İşin bu boyutunda değilim!
Yeter ki, BOP'tan çıksınlar!
Suriye sınırımızı, meşru Suriye hükümeti ile birlikte güvenlik altına alsınlar. Rusya ile düşman olmaya son versinler. Barzani yerine, Irak merkezi hükümetini muhatap alsınlar.
İnşallah efendim inşallah!
Çıkmamış candan ümit kesilmez!
Yalnız, bazı ibnolara diyeceklerim var!
Onlar kendilerini bilirler.
İbnolar beni dinleyin hele!
Suriye ile savaşa, "hayır" diyen, "Şiiler bizim kardeşimiz, onlarla savaş, bizim savaşımız değil" diyen, Prof. Dr. Haydar Baş'tan özür dileyecek misiniz?
Çünkü avanesi olduğunuz iktidar, Suriye'de "yanlış yaptık" diyor. Sizler "Haydar Baş'a yanlış yaptık" diyecek misiniz?
Yeni Başbakan da Şiilere "din kardeşimiz" demiş oldu. Sayın Binali Bey sizce Şii olmadı değil mi!?
Hem, adı da Binali!
Belki ona da, "Şii oldu" dersiniz diye düşünmüştüm!
"Türkiye, Suriye'ye girmeli!" diyen "Cübbeli", nerelerde acaba?
Birkaç gündür sesi soluğu çıkmadı da?
Ha bu arada, düğün yapmış diye duydum. "Kızım beni dinlemedi" diye, "yanmaz kefen" ahalisine günah çıkarıyormuş. "Müslümanlar beni örnek almasınlar" demiş diye duydum. Doğru mu bilmiyorum.
Merak etmesin Sayın Cübbeli, Müslümanlar kendilerini örnek almıyorlar zaten.
Kızı da, bu çağrısına uymuş sanırım!
Kızını tebrik ediyorum. İslam adına racon kesmek, kıza bile işlememiş anlaşılan.
Yalnız onun tek derdi gördüğüm kadarıyla, "yanmaz kefen" ve "Nal-i Şerif" dediği, Çin terliklerinin satışlarındaki düşme korkusu?
"Mahalle"de itibar düşmesi demek, "yanmaz kefen" sektörüne büyük bir darbe inmesi demektir!
Bu telaş Cübbeli'nin, yüzünde okunuyordu.
"Suriye yönetimi Şii'dir, devrilmesi lazım" diyen bir zihniyetin, "Beyaz Gelinlik" yerine siyah çarşaf istemesi, hiç de yadırganacak bir şey değil.
İktidar sahiplerinin bundan sonra bu tiplerin aklına uyup ta, yeni "kandırıldık" itiraflarında bulunmamaları, öncelikli dileğimdir.
Çünkü bu iktidar her kandırıldığında, ülke gemisinde bir delik daha açılıyor. Haydar Baş'a kulak vermezlerse, kandırılmaya devam ederler.
Benden söylemesi!