Davutoğlu Ahmet; tarihe geçecek büyük değişimlere imza atan bir kişilik artık! Büyük İsrail, Davutoğlu’nun elleriyle gerçekleşiyor. Davutoğlu soy ismini nereden, nasıl almış bilmiyorum. İsrailoğulları ile bir alakası olduğunu ima etmiyorum sakın kimse yanlış anlamasın. Zaten olsa ne olur olmasa ne olur insanın soyunun değil, yolunun önemi vardır.
Davutoğlu’nun yolu Büyük İsrail’e çıkıyor, yani izlediği politikalar kendilerine ait değildir. Davutoğlu Ahmet, AKP hükümetinin dışişleri bakanıdır. İzlediği politikalar ise AKP politikasıdır, diyenlere de itirazım yoktur. Ancak önce kabine dışından atanarak gelmiş, sonra seçilerek aynı koltuğa oturmuştur.
Geliş tarzı tıpkı meşhur üçlü koalisyonunun “Derviş’ini” hatırlatıyor. Önceleri derviş koalisyona katıldı sanmıştık, icraatlarından sonra anladık ki meğer üçlü koalisyon Derviş’e katılmış. Derviş’in gücü “şeyhinden”, yani Atlantik ötesinden geliyordu tabi ki…
AKP’nin ilk beş yılı, AB’ye uymakla geçmiştir. Derviş’in getirdiği bütün yasalara ek olarak, kendileri yenilerini ekledi ve içişlerimizi AB’ye uydurdular. ABD’ye ise “Stratejik Ortak” olarak destek verdiler, üstelik tezkeresiz…
İkinci ve üçüncü beş yıllarında, yani Davutoğlu yıllarında ise Türkiye “Katılım Ortağı” sıfatı ile ABD adına yapılması gerekenleri yapmak gibi bir “mecburi taşeronluğa” sokulmuştur adeta. Bu ise ABD’nin birinci önceliği olan İsrail’i korumak ve kollamak amacına hizmet etmeyi gerektirmiş ve ülkemiz İsrail’e kalkan yapılmıştır.
Henry Kissinger; “Her şey planladığımız şekilde, böyle devam ederse Ortadoğu’nun yarısı İsrail toprağı olacaktır” demiştir. Irak bölündü, Suriye bölünmek üzere, Türkiye fiilen bölünmek için çıkarılacak anayasayı bekliyor. İran’a ise müdahale bekleniyor.
Davutoğlu’ndan önce özerk Kürdistan bir tane idi, gayretleri ve çalışmaları sonunda şimdi iki tane oldu. Suriye Kürdistan’ı tamamen Davutoğlu Ahmet’in eseridir. “Derin” stratejileri sayesinde silahsız, maliyetsiz bir sonuç almıştır PKK.
Adamın birinin çocuğu altını ıslatırmış, gitmedik doktor kalmamış çaresiz olunca bir gün nuskacıya gitmeye karar vermiş. Nuskacı ise bir sahtekâr, garibin bundan haberi yok tabii…
Nuskacı; çocuğun babasını dinler ve göstermelik birkaç sorudan sonra, adamı güzel bir soyar. Ardından nuska diye bir kâğıt parçası eline tutuşturur, evine sevinçle dönen çocuğun babası, eşinden hayırlı bir haber bekler ertesi günü. Ama ne mümkün heyecan içinde gelen eşi, ona daha kötü bir haber verir; “Çocuk artık sadece altını ıslatmıyor, büyüğünü de yapıyor.”
Demek istediğimiz şu ki; izlenen yol yanlış olunca sonuç daha da yanlış oluyor. Artık sorunlarımız daha da büyük, Suriye sınırındaki mayınlı araziler AKP tarafından İsrail’e verilmiş iktidarın çok şikâyetçi olduğu mevcut Anayasa ise bu ülkemiz çıkarlarına aykırı diye iptal etmişti.
İsrail kiracı olarak değil artık ev sahibi olarak gelmiş oluyor, Suriye sınırlarımıza. Urfa’da doğum yapan İsrail kadınlarını da hesaba kattığımızda ne büyük tehlikeler ile karşı karşıya olduğumuzu varın siz düşünün.
Davutoğlu’nun omuzlarında taşınan Büyük İsrail’den başkası değildir.
Not: Körler göremez, boşuna zahmet etmesinler!