Pazar günü, Rize'deydik. "Atatürk Vatandır" Sempozyumu'nda, BTP'nin ağır toplarını ve Yeni Mesaj yazarlarını dinledik. Hepsi, birbirinden önemli konuları değerlendirdiler. İlahiyatçı Hasan Aydın dostumun anlattığı fıkralar ve çok veciz konuşması, unutulacak gibi değildi.
Hukukçu Lütfullah Önder beyin, bir gece sabaha doğru, herkes uykuda iken çıkarılan o olaylı yasa hakkında anlattıkları, hepimizi şoke etti. Sayın Önder'i dinledikten sonra, Türkiye'de seçimleri kaldırmak en doğrusu diye düşündüm.
"Sayın Erdoğan ömrünün sonuna kadar, bu ülkede başkandır" diye bir yasa çıkarılsın, olsun bitsin. Emin olun böyle. Hasan Aydın Hoca'nın anlattığı fıkra, tam da bu olayı özetler nitelikte:
Birisi bir hocaya gelmiş. "Hocam bir inek var, bunu aramızda pay etmek istiyoruz" demiş.
Hoca da, "Yedi hisseden beşi hocanın, ineğin başı ve döşü hocanın, kalan iki hisseden de, işi var hocanın" diye cevap vermiş. Tabi adam anlamış ki, hoca ineğin tamamını istiyor. Hocaya "Bari ineği sen olduğu gibi al da, buralar kirlenmesin" diye cevap vermiş.
Gerçekten, son çıkan yasa ile Türkiye'de seçim, fıkralık.
Irak'ta halk, yüzde 95 ile Saddam'ı seçerdi.
Türkiye son gelişmelerle adeta ırak'laştı.
Emin olun Batı'nın istediği de bu. Parlamenter sistemden, "Türk Tipi Başkanlık" sistemine geçiş öncesi, " Batı, Türkiye'ye müdahale hazırlığında " diye, bu köşeden uyarılarda bulunmuştum. Okurlarım hatırlar, "Sayın Erdoğan, bir tuzağa çekiliyor" diye yazdım. Saddam'ı bahane ederek Irak'a müdahale eden Batı, Türkiye'ye "demokratik değil" bahanesiyle müdahale etmek ister, demiştim.
Türkiye artık eski Türkiye değil.
Meclisin bir önemi kalmadı. Güçler, bir tek insanda toplandı. Bugün bu insan Sayın Erdoğan, yarın başkası olacak. Her gelen bu sistemi sevecek ve asla bırakmayacak. Yüzde 92 ile bu millet, Evren'e "EVET" dedi.
Sonra ne oldu?
Sembolikte olsa, son nefeste yargılandı.
Geçtik işin bu kısmını!
Bakın yüzde 10 seçim barajını Evren getirdi ama sonra, gelen bütün iktidarlar bu barajı korudu ve savundular. Çünkü çok sevdiler.
Sayın Erdoğan'ın hiç yanılmayan, yanlış yapmayan bir insan olduğunu düşünelim!
Peki, ya Erdoğan'dan sonra Türkiye ne olacak?
Türkiye, Atatürk gibi bir kurucusunu kaybetti, buna rağmen ülkeye bir şey olmadı, neden? Çünkü Atatürk, "Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir" düsturuna sahip bir insandı ve Türkiye'ye sağlam bir sistem bırakmıştı.
Meclis kültürü, Cumhuriyetten önce bile vardı. Kurtuluş savaşında dahi, açıktı.
Atatürk istese padişahta olurdu, halife de. Ama o bunların hiç birine tevessül etmedi. "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacak ama Türkiye Cumhuriyeti ebediyen yaşayacak" dedi. Bu dünyada bir tek çöp edinmedi.
Türkiye için düşmanları, "Erdoğan rejimi" diyorlar.
Bu ne demek?
Bu asla kabul edilemez. "Saddam rejimi", Kaddafi Rejimi", "Esad Rejimi" der gibi. Ama düşmanlarımıza bakarak, vaziyet almak zorundayız. Türkiye, içerde ve dışarıda büyük tehditlerle karşı karşıyadır.
İktidar derdinde mi olmalıyız, yoksa istiklal derdinde mi?
Hangisi olmalı, siz söyleyin!
Tabi ki, istiklal derdi.
Merakım mazur görülsün, dedemin dedesi yaşıyor görünüyor, önümüzdeki seçimde oy kullanacak mı?!
Aynı binadakiler, aynı sandıkta oy kullanmayacağına göre, dedemin dedesi hangi adreste oturuyor olacak?
Öyle ya, 55 milyon seçmen için, neden 500 milyon zarf basılsın. Demek ki, dedemin dedesi oy kullanacak. Bunun başka izahı yok. Bu kadar zarf, boşa mı gitsin!
Mühür derdi de yok.
Dedemin dedesi de yaşıyor madem. Üstelik eşi de yaşıyor. Daha başka yaşayanlarda var. Kim bilir nerdeler!
Ne yer, ne içerler bu yaşta!
Neyse.
Gülüyoruz ama halimize ağlamak lazım.
En temizi, ineği olduğu gibi vermek!
Hiç olmazsa, etraf kirlenmez.
Son bir şey: 18 Mart'ta Afrin'e girildi ya, sakın ola Çanakkale Zaferi'ni örtme işinde kullanılmasın. Afrin'den bir Çanakkale çıkmaz, zorlamayın.
Bu arada, Rize'deki "Atatürk Vatandır" sempozyumuna, Üstadımız Prof. Dr. Haydar Baş bey katıldılar. Lütfettiler, sağ olsunlar. Hepimiz için süpriz oldu. Verdiği mesajlar ve hissettirdikleri, bizde kalsın. Üstadımıza, sonsuz teşekkürler.