Delileri çeken bir yapım var galiba. Aynı ortamda yüzlerce insan olsun, içlerinden bir de deli olsun. O deli, ne eder eder, o yüz kişi içinden gelir beni bulur!
Tecrübeyle sabit!
Bir kere değil, onlarca defa tecrübe ettim.
2008'de hacca gittim, anne ve babamla beraber. Kafilemizde bir deli vardı. Deli hacca gelir mi diyeceksiniz ama gelmişti işte. Evlatları göndermiş, belki kendine gelir diye.
İnanır mısınız hacdan dönene kadar, peşimi bırakmadı.
Babam, bayağı sıkılmıştı durumdan. "Oğlum ne yapacağız bu delinin elinde, nereye gitsek peşimizde" diye sıkıntısını ifade edince, babamı "belki bu adam yüzünden haccımız kabul olur" diyerek, ikna etmiştim.
Fakat suçun delilerde olmadığını, ben biliyorum!
Neyse, yaradan bizi böyle yaratmış!
Elde değil, delilere şirin etmiş!
Keşke velilere şirin etseydi. Düşünsene gittiğin türbede, kalkamayıp oturuyorsun!
Onlarca deli hikâyem var:
Bundan 18 yıl önce, baraj altında kalmış köyümü ziyarete gittim. İki çocuk, hanım ve kardeşim? Tarlamız, bağımız ve bahçemiz sular altında kaldığı için, bir göreyim dedim.S ular altında kalmış dedemin, nenemin, ruhuna okuyayım dedim.
Yalnız, köyün ve özellikle mezarlığın olduğu yere, ancak bir kayıkla gedilebiliniyor.
Kıyıda beklerken biri, yanımıza geldi. "Sizi ben karşıya geçireyim" dedi. Peki dedim. Baraja biraz açılıp, kıyıdan uzaklaşınca, dikkat ettim adama, sanki deli?
Tuhaf hareketleri var. Kendi kendine bir şeyler söyleyip gülüyor. Hanım ve kardeşim yüzüme baktılar. Çocuklar küçük o zaman, tehlikenin farkında değiller.
Onlara, "Allah büyük" dedim ama kayık küçük, kaptan deli!
Yüzme bilmiyorum. Hem, bilsem ne olur. Velhasıl, ecel terleri döküyorum. Deli korktuğumu fark etti, sandal üstünde oynamaya başladı. Aklınca beni korkutuyor.
Adama bir tane indirsem, sandal devrilir. Veya ben suya düşerim. Düşündüm tek çaresi var. Bildiğim duaları okuyup, ayağım karaya basıncaya kadar, deliye hoş görünmek!
Sandal batarsa, batacağız çünkü.
Tek hesap var: Sandalın batmaması?
Neyse, baraj ortasına geldik. Okumaya devam ederken, korkmadığımı da belli etmeye çalışıyorum. "Sen yerinden kıpırdama, sana iki kat para vereceğim" dedim, bizim deli kaptana.
"İstersen hiç verme" deyip güldü. Deli için para ne ki?
Para, akıllılar için çok önemli!
Neyse vardık karşıya. Tabi bir de dönmesi var. Ama tövbe? Ya bir akıllı bulacaktık, ya da yaya olarak baraj etrafını dolanacağız ki, en az yirmi kilometre?
Neyse, gezdik eski mekânları. Akşam yaya olarak döndük. Bu bana bir ders olsun desem de, ders olmuyor. Çünkü deli gelip beni buluyor!
Yalnız şuan, ABD gemisinin öyle bir deli kaptanı var ki, sormayın!
-Trump.
Zır deli resmen!
Telefonla başbakanlar fırçalıyor. Tivit ile talimatlar yağdırıyor. İran'a çattı bile?
Belli ki, İsrail delisi herif!
Aman Türkiye dikkat!
İsrail için yapmayacağı delilik yok, bu adamın. Buna değil nükleer kod, eline mantar tabancası verilmez. Bu Amerikalılar da sıyırmış!
Yapılan bir ankete göre, ABD vatandaşlarının yüzde otuzu, bu delinin tanrı tarafından gönderildiğine inanıyormuş. Anlayacağınız, insanlık dünya sandalında, ecel terleri dökecek.
Yalvarıp, yakarmak ta, işe yaramaz.
Atlantik delisi? Bizim komşu köyün delisine de benzemez!
İmana da gelmez!
Merhamet yanından geçmemiş!
Deliler beni sever ama yerli olursa?
Atlantik delisine hiçbir şey yapamam!
Kimse kusura bakmasın!
Yalnız Çavuşoğlu'nun yerinde olsaydım, bir denerdik!
Trump peşime takılır mı diye!
Hiç sanmam!
Bana takılan delilerden, bir tane imansız görmedim.
Takılsa, doğru bizim baraja götürürdüm ama!
O arkadaşa teslim ederdim. Barajın tam ortasında, istediğin deliliği yap derdim.
Dünyayı sen kurtar derdim. Dünyayı bir deliden asla bir akıllı kurtaramaz!
Hadi bana eyvallah!
Delilerle iyi geçinin!