Şeker fabrikalarının satışı, bir sonuçtur. Ve mutlaka satacaklar. Önce kar edenleri elden çıkaracaklar, sonra da zarar edenleri. Ülkenin satılmamış neyi kaldı ki, şeker fabrikaları satılmasın. Kimse kusura bakmasın, biraz Türkçe konuşacağım!
O şeker fabrikalarını çiftçiler sattı!
İşçiler sattı!
Köylüler sattı!
Pancar üreticileri sattı!
Şeker fabrikası işçileri sattı!
İktidarın onca yanlışına "bir daha, bir daha" diyerek, oy veren herkes sattı. Şimdi, kimsenin bağırmaya çağırmaya hakkı yok.
OHAL'de isteyen bağırsın!
Ne değişir.
Bütün güçleri, bir insana teslim ettin. Kuvvetler ayrılığı vardı, bunu yok ettin. Eskiden olsa, Danıştay durdururdu yanlış kararları. Hatırlayın lütfen iktidar Suriye ile aramızdaki mayınlı araziyi nedense(!) temizlemek istemiş ve bunu yine nedense (!) İsrailli bir firmaya vermişti. Hem de temizleme karşılığında 49 yıllığına kiraya.
2004 yıllarında, Türk hukuk sistemi "memleket menfaati yok" diye durdurmuştu. Elindeki bu gücü 2010'da referandum ile hükümete, hükümet de "cemaat" denilen illete vermişti. Hükümet, millet herkes yanılmıştı.
"Hayır" diyen, Haydar Hoca yanılmamıştı.
Her şey senin sayende, ey vatandaş!
Prof. Dr. Haydar Baş, seni çok uyardı.
"Toprağını satıp şehirlerde sürüneceksin," dedi, umursamadın. "Bunlar Avrupa'ya söz verdiler, tarımda ekmek yiyen nüfusu yüzde 35'ten, yüzde 15'e düşürecekler. Çiftçiyi şehirlerde, kapıcı yapacaklar" dedi.
Kulağının bir tarafından girdi, öbür tarafından çıktı. "Haydar Baş'ın gücü nedir?" dedin. Haydar Baş sizi satsaydı, doğruları söylemeseydi, ABD'nin teklifini elinin tersiyle çevirmeseydi, Başbakan da olurdu, Cumhurbaşkanı da.
Ama o dedi ki: Benim satılık vatanımda yok, dinim de!
"Ben, son nefes için siyaset yapıyorum" dedi.
Satılan sadece şeker fabrikaları mı peki?
Ülkenin bütün gelir getiren şirketlerini, POAŞ, PETKİM, TÜRK TELEKOM, TÜPRAŞ, TEKEL, aklıma gelen bazıları sadece. Bir yıllık gelirlerinin değeri altında, bazılarının kasalarında para unutarak(!) sattılar.
Satılmayan bir şey kalmadı.
Bak, sıra dini satmaya geldi!
İki İslam ülkesinden biri, "Ilımlı İslam'a geçtik" dedi, bir diğeri "İslam'a 'güncelleme' yapmak gerekir "dedi. Bunun biri Suudi Arabistan, diğeri Türkiye. Birinin lideri, Trump ile görüştü bu kararı aldı, diğeri Papa ile görüşüp bu kararı aldı.
Sen, "şeker" diye ağla!
Sanki şeker gitti de, çay kalacak!
Seneye de "çay" diye bağıracaksınız. Bu dediğimi unutmayın lütfen. Çaydaki oyunlar, şekerdeki oyundan az kalır değil. Şekerde ilk oyun, ABD Türkiye'ye bir Derviş gönderdiğinde başladı.
Ardından da, bu çok "Müslüman parti" iktidara geldi.
O kadar Müslüman ki(!) zinayı suç olmaktan çıkardı, domuz eti satışını serbest etti. Bunu her fırsatta hatırlattığımız için bazı hacıların(!) canları sıkılır, "AB istedi, ne yapalım!" savunması yaparlardı. Ama ben o hacıların, Allah yerine AB'ye, Kâbe yerine Brüksel'e bağlı olduklarını bilmiyordum!
Geçenlerde , "AB istedi zinayı suç olmaktan çıkardık, yanlış yaptık" dedi de Reis'leri, belki bundan sonra onlarda artık kabul ederler, olayın yanlış olduğunu!
Bunlara biri "güncelleme" yapmazsa, olayı görmüyorlar. Ayarları İslam'a, kitaba göre değil galiba.
Neyse, derdimiz bağcı dövmek değil.
Kıymetli okurlar!
Demedi demeyin!
Bu iktidara verilen oylar, herkesin burnundan, fitil fitil gelecek.
Neden mi?
Çünkü Allah, intikam sahibidir.
Şimdi bedel ödeme zamanı.
Allah, yardımcımız olsun ama olmaz. "Bir kavim kendini değiştirmedikçe, Allah durumlarını değiştirmez", bu böyle biline.
Dolar, "Rabia" oldu bakın!
Dört parmak kaldıra kaldıra, sonunda doları dört lira yaptılar!
Üretmeyen bir ülke, ürettiğini tüketmeyen bir ülke, başkalarının ürettiklerini yine başkalarının paralarıyla tüketirler. Adamlar hem mal satarak kazanırlar, hem para satarak kazanırlar. Biz ise tükettikçe batarız.
Çünkü elin malını elin parasıyla tüketiyoruz.
İktisat matematik işidir, "Rabia" işi değil. "Bozkurt" işi de değil. Bu toplum artık parmakları yerine, kafasını kullanmalı.
"Osmanlı" dizileri izleyerek, öyle batıyoruz. Ekonomisi bitmiş bir ülke, sınırlarını koruyamaz topraklarını da. Seni Kıbrıs'tan bile çıkarırlar.
Ekonomi böyle bir şey?
Sovyet Rusya'sı, onca silahına rağmen ne oldu?
Dağıldı.
Adamlar Haydar Baş'ı dinlediler, şimdi çok daha güçlü oldular. Rusya meclisinde Prof. Dr. Haydar Baş'ı konuşturdu, sen ise Bush'u, Obama'yı, Netanyahu'yu konuşturdun. Gelse Trump'ı da konuşturacaklar.
Gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi gözüne Kur'an tutulmuş, kıpırdayamıyorsun. Elinden giden sadece "şeker" değil. Ülke gidiyor, ahlak ve din dahi gidiyor, haberin yok. Kaynaklarını saymadım bile? Bor madenlerinden, altınlarından, petrolden bahsetsem de, anlamazsın.
Sen "şeker" diye ağlıyorsun!
Şekerin tadı ABD Derviş'ini gönderdiğinde, "Şeker Yasası" bozulmuştu. Bahçeli'nin olduğu o koalisyon ile tarımı "şeker tadında" bitirmenin yolu açıldı. Sonra AKP geldi, seni, Cargill'e değişti.
Neslini zehirlerdi.
NBŞ kotalarını yüzde 5'ten peyder pey, yüzde 35'lere kadar çıkardı. Geldik bugünlere, şekere, Şeker Kurumu'na gerek kalmadı.
"Tarım stratejiktir" diyen, köylüyü yeniden Atatürk gibi "efendi" yapmak isteyen Baş Hoca'yı "arkasında Amerika yok" diye seçmedin.
Arkasında Allah vardı, O'nu da görmedin
Şimdi,'ilahi adalet' zuhur ediyor.