Düşünmek en tehlikeli şey oldu!

Sosyal medya, yaygın medyanın pabucunu dama attı. Artık koca koca televizyon binalarının dev ekranların, bir önemi kalmadı. Herkes cebinde taşıdığı telefonu ayna gibi karşısına tutup, istediği konuşmayı yapabilir.

Büyük miktarda uydu kiraları, ağır vergiler, cezalar, kabarık elektrik faturaları, medya işi yapanlar için kısa sürede tarih olacaktır. “İktidar yandaşı” veya “iktidar karşıtı” şeklinde bir medya konumlanması da olmayacak.

“Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu” denir ya, aynen böyle. Sosyal medya icat oldu, mertlik değilse de bozulan bir düzen oldu. Gazeteler, tıklanma derdine düştüler. Önceleri tiraj dertleri vardı, şimdi tıklanma dertleri var.

Yazılar veya haberler tıklanırsa, bir anlam ifade ediyor. 

Tıklan, gerisi önemli değil!

Durum bu olunca, eğitici ve öğretici olmak yerini, tıklandırıcı olmak aldı. Önemli buluşları veya tezleri olan bilim insanları oracıkta durur görmezsin, bir manken veya şarkıcı çıkar, tıklanma rekorları kırar. 

Sosyal medyanın faydaları olduğu gibi böyle ciddi zararları da var. Kontrol edilemez bir kontrolsüzlüğü var. Gücü var ama kontrolsüz bir güç… En azından belli konularda kontrolsüz… Bazı konularda da, acayip kontrol görürsünüz.

Mesela iktidar sahipleri, “kaynakların 2023’e kadar kullanılamayacağı” yalanını dillendirirler Sosyal Medyada.

Bor, altın, toryum başta olmak üzere, petrol ve doğalgaz yatakları bakımından dünyanın en zengin ve bakir ülkelerinden olduğumuz gerçeği, nasıl örtülür, hayret edersiniz. 

Vatandaş geçimden şikâyet eder ama tekrar kendini açlığa mahkûm edeni seçer. Karga dahi basit eğitimlerle, belli konularda insan gibi davranış kazanırken, insan nasıl oluyor da, karga kadar bir davranış sergileyemiyor, en azından çektiği açlık konusunda!

Bunlar, çok düşündürücü gerçekten!

Sokakta geçen insanlara kamera uzatıyor, açtıkları sosyal medya hesabının tıklanması için. Dikkat edin buraya lütfen;

Başörtülü bir hanım, Atatürk’e olan sevgisini ve bağlılığını dile getiriyor. “AKP’li zannettik ama şok geçirdik” diye de itiraf ediyorlar. “Bu konuşma kaçmaz” veya “Abla herkesi ters köşe yaptı” tarzıyla mesele haberleştiriliyor.

Tabi ablayı tanımayız etmeyiz ama görüşleri dinleyince “bu abla, BTP’li” dedim. İnsan kendine ait görüşleri tanımaz mı? Size ait bir mal pazarda satılsa, tanımaz mısınız?

Ben de dinler dinlemez tanıdım. Hem başörtülü olacak hem Atatürkçü olacak hem Ehl-i Beyt’i savunup “Aleviler kardeşimiz ve Müslüman” diyecek. Bunları kim söyler, merhum liderimiz Prof. Dr. Haydar Baş’ın tez ve görüşlerine gönül vermiş insanlar söyler.

Bu ablamız, kaç yerde, “Haydar Baş” demişse kesmişler. 

Bu nasıl bir rahatsızlık acaba? 

İmansızlık diyeceğim, kızacaklar!

Vatansızlık, diyeceğim gücenecekler!

En iyisi “kansızlık” diyeyim!

Kan uyuşmazlığı var!

Haydar Baş, Atatürk demek.

Haydar Baş, vatan demek.

Haydar Baş, gerçek İslam demek.

Bunlardan biriyle problemi olan, o ismi siler. Yine Halit Albay diye bir arkadaşımıza denk geliyor bu tür bir kamera. Bak, bu arkadaş kesmeden vermiş. Aynı şekilde “namaz, oruç, zikir” diyen Halit bey “Atatürk ve Anıtkabir” vurgusu yapıyor.

“Aleviler, candır, kardeştir. Bu vatanı birlikte kurtardık” diyor. “Atatürk olmazsa, namaz, oruç olmazdı” diyor. Haydar Baş hoca, öyle tohumlar ekip gitti ki bu dünyadan feriştahı gelse sökemez artık.

Haydar Baş tezleri, halka mal oldu. Bunun önünü kesmeye kimsenin gücü yetmeyecek. Yaygın medyanın sonu gelirken, sosyal medyanın yanlışlarıyla birlikte faydalarını da görmekteyiz. Artık insanlar ne düşünüyorlar, bunu yayabilirler.

Düşünmek en tehlikeli şey oldu!

Fakat düşünmenin, insanda bıraktığı muazzam bir lezzet var. İnsan olmanın tadı, düşünmekle fark edilir. 

Allah’ın “oku!” emriyle, “düşün!” veya “aklet!” emirleri, ne muazzam şeyler. İnsan olduğunuzu anlıyorsunuz. Allah, canlılar içinde sadece insanı muhatap aldı. “Oku” dedi, okumuyoruz. “Düşün” dedi düşünmüyoruz.

“Düşünenler için ibretler var” oysa.

Okumayı ve düşünmeyi bize öğreten insanı kaybettik. Sadece yazdıklarını değil, kendisini de okuyorduk. Canlı bir kitaptı o… Sonsuz rahmetler olsun. 

Baş’ımızı kaybedeli düşünemiyorum!

O, düşündü, “Milli Para” formülünü buldu. Vatandaşlık Maaşı’nı, Ev Hanımı Maaşı’nı buldu. Düşünmeden çalanlar, kendi görüşleri gibi söyleyenler, çarpılırsınız bak!

Sen de o paraları verecek, ne kafa var, ne gönül var, bunu hepimiz biliyoruz. Patentli fikirleri çalmak suçtur.

Düşünmek en tehlikeli şey oldu!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön