Ekonomimiz deli katıra döndü!

Türkiye'yi büyük bir ekonomik kriz bekliyor. Kriz demek yanlış olur aslında, çünkü krizler gelip geçicidir. Ekonomik çöküş demek daha doğrudur. Maliye bakanı "ya borç alacağız, ya vergileri artıracağız" dedi.

Yolun sonu göründü, deniz bitti!

"Elimizden başka bir şey gelmiyor" ilanıydı bu…

Bağdat'ın "Sınır kapılarını kapatın!" talebi üzerinden bunca gün geçti. Barzani'ye kapılar kapanmadı, ne demişti Barzani: Bize kapıları kapatamazlar!

Olay bu?

Varsa ekonomik gücün, borun öter, yoksa, Büyük İsrail borusu öter. Demiştik değil mi, Türkiye bu ekonomi ile Büyük İsrail oluşumunu önleyemez. Biliyoruz da konuşuyoruz. İktidar iş başına geldiğinde Türkiye'nin dış borcu 130 milyar dolar iken, 30 Haziran verilerine göre 432,4 milyar dolar oldu.

Hazine müsteşarlığı verilerine göre dış borç stoku ilk kez, milli gelirin yarısını aştı.

İç borç ile beraber Türkiye'nin 1 trilyon dolar borcu var. Sadece önümüzdeki beş yıl içinde 245 milyar dolar dış borç ödemesi var.

Bu yılsonuna kadar, 46 milyar 67 milyon doların ödenmesi gerekiyor.

2018 yılında 64 milyar 787 milyon dolar,

2019'da 51 milyar 36 milyar,

2020'de 39 milyar 622 milyon dolar,

2021'de, 38 milyar dolar,

2022 yılında 47 milyar dolar ve sonrasında ise tam 187 milyar dolar borç ödeyecek, tabi yeni borçlar almazsa. Soruyorum bu kadar borçlu bir ülke, hangi çıkarını koruyabilir. Satılacak hiçbir şey kalmadı, tüm sattıkları 70 milyar dolar etti ama bu para ortada yok.

Yeni yaptıkları yol ve köprüleri satacaklar, satamıyorlar çünkü henüz bize ait değil. Eski iki köprü geliri, yaptıkları üçüncü köprüyü bile karşılamıyor. Garanti verdikleri 8 milyon araç geçiş ücreti, hazineden ödenecek.

Yani Artvin'de oturan dahi, geçmediği o köprü için, cebinden para ödüyor. 

Olay bu!

Sayın Bakan, "ya borç edeceğiz ya vergileri artıcağız" demişti ya, bunu "vergileri artıracağız olarak kabul edin şimdiden çünkü artık borç veren yok. Avrupa bankalarından borçlanan Türkiye'ye güven olmadığı için para da vermiyorlar.

MTV'yi yüzde 40 yükseltme hiçbir şey. Yılsonu gelsin gökten ne "ince" vergiler yağacak, fakirlerin üstüne. Fakirler ancak akıllanır o zaman. Evlerine ayda bir kilo et girmeyenler, üçüncü köprü ile övünüyorlardı. 

Japon'un yaptığı köprüden sana ne!

Akıllı olsa zaten böyle fakir olmaz!

Artvin dağında Cengizler altın çıkarıyor, akılsız fakirler, "Madenler Lozan'da verildi!" diye ajanlık yapıyorlar. Lozan nerde ve hangi madde de böyle yazıyor diye sor "Gizli madde var" diyiveriyor. Gizli ise sen nerden biliyorsun oğlum!

Lozan'da gizli madde yok ama Türkiye'de gizli bir soygun var, akıllım!

Olan aklını da üçüncü köprüde asılı bıraktın veya tünelden uçurdun. 

Vah zavallım vah!

Neyse demem o ki, Türkiye'nin işi çok zor.  Türkiye, izlemiş olduğu yanlış dış politikalarının ağır sonuçlarını, büyük bir ekonomik çöküşle birlikte asla kaldıramaz. Bu ekonomik tabloya, iktidarlar dayanmaz.

Elinde ekonomi projesi olmayan, ekonomiden anlamayan, kapitalist ekonomide borç bulmayı "başarı" sayan anlayışlar, siyasi mevta olmaya mahkûmdurlar. Ekonomimiz, üzerinde iktidar tutmayacak deli katıra döndü!

Amcam rahmetlinin bir deli kara katırı vardı, sırtına kim binse, atardı. Bir tek amcamı atmaz, sessizce taşırdı.  Türkiye ekonomisi sırtında bir tek, Bağımsız Türkiye liderini taşır. Başka kim gelirse gelsin, sert çiftelerle gider.Bu böyle biline…

Ekonomi öyle etkili bir silah ki, orduların yapamayacağını yapar. Kıbrıs, Ege başta olmak üzere tüm bölgesel sorunlarda, ancak iyi bir ekonomi ile baş edersiniz. İktidar, İran ve Rusya'ya gidince Haydar Baş Tezi ile mecburen yüzleşip "milli para" diyor ama Türkiye'nin milli parası yok.

"Milli Paralarla Ticaret" yapsa, kazanan yine Türkiye olmayacak, borç veren para sahipleri olacak. Türkiye ne yapsa,  Prof. Dr. Haydar Baş'a varmadan olmuyor. Bunun bir kez daha altını kalın bir çizgi ile çizelim.

Ekonomimiz deli katıra döndü!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön