“Körün istediği bir göz Allah verdi iki göz” AKP’ye gün doğdu. Suriye’den seken mermiyi dahi NATO’ya şikâyet eden Başbakan’a gün doğdu. Şimdi savaş uçağımız düşürüldü “ne olursun artık gel, müdahale et şu Suriye’ye” diye kendimizi yırtıyoruz ama bizi duyan yok.
Bu arada vatandaş öğrenmiş oluyor, “ya hu madem biz NATO üyesiyiz bize komşudan gelen bir saldırı var, bunu halletmek için NATO’dan yardım isteniyormuş, neden yıllardır PKK saldırıları için davet etmedik, ya da yardım almadık?” diye soruyor.
Tabii hem NATO hem AKP, PKK ile mücadele etmek yerine müzakere yolunu benimsedikleri için, birinci gündem PKK olmuyor. Her gün üç, beş şehidin gelmesi artık normal karşılanıyor. Eğer şehit sayısı ondan aşağı ise mühim değil, ondan fazla ise, “Terör açılımlara zarar veremez” diyerek açılım politikaları koruma altına alınır.
ABD başta olmak üzere batının eski bir hayali var, o da Ortadoğu’nun iki büyük devleti olan İran ve Türkiye’nin kapıştırılmasıdır. Önce Türkiye ile Suriye’nin kapışması, onlar için daha da güzel olur. Çünkü Suriye ile çarpışma zaten peşinden İran’ı da sürükler bu işe.
Böyle bir savaş için açıklama yapanlara bakın lütfen! Amerika Türkiye’yi sonsuz destekliyormuş, buna ancak NATO kafalar inanır. Her gün şehitlerin geldiği, terör yuvası Kandil’e operasyon için izin vermeyen ABD, Suriye’ye misilleme yapmamız için sonsuz destekliyormuş! Sevsinler sizi…
Ortak tatbikat yaptığımız halde ABD bizim gemimizi vurdu, bedel ödedi mi? Şehitlerin ailelerine para ödedi mi? Bu ülke ile savaştık mı? Suriye ile savaşmamızı isteyenler bundan neden bahsetmez? Çuvalın hesabını verdiler mi? Özür dilediler mi?
Hayır, hayır, hayır…
İnşallah Türkiye bu oyunlara gelmez, ilahi bir hesap bu oyunları bozar ve ülkemiz kurtulur. Hükümetin bu olaylardan ibret alarak, nasıl bu durumlara düştüğümüzün sağlıklı bir muhasebesini yapması gerekir. Şu ana kadar gittikleri yol hepimizi felakete götürür.
Malum “nursuz” grubun basın-yayın kuruluşlarının yaydığı fitne ve fesatlara aldırmadan her şeye rağmen birlik berberliğimizi müdafaa etmeliyiz. Bu gruptan bazı kişilerin yaptıkları “nur’suz” sohbetlerde “İran Müslüman değil, olsa idi Türkiye’yi tutar” türü açıklamalarla halk arasında “Şii-Sünni” kavgası istemekteler.
Hatırlanacak olursa; ABD Başkan Yardımcısı “İslam dünyasını Şii-Sünni diye ayıralım, birbirlerini yesinler bizim askerlerimiz de ölmekten kurtulsun” demişti. İşte bu ayrımı yapanların kimlerin ajanları olduklarını asla unutmayalım.
Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın bir yıl içinde düzenlemiş olduğu dört adet Ehl-i Beyt sempozyumları birlik beraberliğimiz için ilahi bir lütuf ve kurtuluş yolu olmuştur.
Allah, O’nun sesi ile bize “Müslümanlar kardeştir” ilahi gerçeğini hatırlatmıştır. Bizler de bu gerçeği görüp duyduktan sonra; aksini söyleyen Atlantik’in sözcülerine “sizler kalleşsiniz!” diyoruz.
“Kandil’e bak, Suriye’ye çak” diyenlere inat, “Suriye’ye bak, Kandil’e çak” diyoruz. Çünkü Kandil’den her gün saldırı var. Üç yüz, beş yüz kişilik gruplarla gelip saldırıp gidiyorlar. Hem de bu bölge bizi Suriye ile savaşmamız halinde sonsuz destekleyecek olan ABD’nin kontrolünde bir yer.
Suriye hatasının bedelini öyle veya böyle ödeyecektir. Şimdi olmaz birkaç yıl içinde mutlaka öder. Onların iç işleri bizi ilgilendirmez, hem Esad kötü biri olsa ABD ve İsrail onun gitmesini ister mi? “ABD ölen Suriyeli Müslümanlara acıyor, Esad’ın gitmesini istiyor” NATO kafalar buna inanabilir. Müslüman kafası nasıl inanır bu yalana?
Esad, Obama’dan da mı kötü?
Esat ölünce Müslüman mezarlığına gömülecek, ya Obama nereye gömülecek?
Saddam ve Kaddafi nereye gömüldüler, diktatör oldukları halde?
Müslüman nasıl Obama’nın, ABD’nin ve İsrail’in safında olur?
Oluyorsa nasıl Müslüman kalır?
Bu mümkün mü?