Eşrefoğlu al haberi

Eşrefoğlu’na gittik.

Çok zamandır ziyaret düşünüyordum, kısmet bugüneymiş. Hayatta iken bana, “Eşrefoğlu’na hiç gittin mi?” demişti Üstadımız. Güneşimizi kaybetmemizin ardından, “pandemi” süreci derken, ancak şimdi gidebildim.

Başta, yol arkadaşım Hasan Baş’a, sonra bize Orhangazi’de eşlik eden Ekrem ve Ziya beylere İznik’te katılan İsmail ve Ahmet beylere, çok teşekkür ederim. Güzel bir yolculuk ve ziyaret oldu.

Eşrefoğlu Rumi Hazretleri, büyük bir maneviyat erbabıdır. Aslında, “Eşrefoğlu Rumi” ismi ile tanışalı, çok oldu. Lise sonda Müzekkin Nüfus'u okumuştum. Bende, çok derin izler bırakmıştı.

Sonraları, daha doğrusu 90’larda, üstadımız Prof. Dr. Haydar Baş’ın verdiği konferanslarda, o diriltici hitabıyla şu mısraları dinlemiştik:

 

Eşrefoğlu al haberi

Bahçe biziz gül bizdedir

Biz de Mevla'nın kuluyuz

Yetmiş iki dil bizdedir

 

Erlik midir eri yormak

Irak yoldan haber sormak

Cennette on sekiz ırmak

Coşkun akan sel bizdedir

Bu mısraların sahibi olan zatı, ziyaret ettik. Bu zatların ölüsü ile dirisi arasında fark yoktur. Daha doğrusu bunlar ölü değiller. Ölü olan belki de bizlerin gönülleridir. Gönül diri olsun, gerisi kolay.

Eşrefoğu, Hacı Bayram-ı Veli’nin damadı ve talebesidir. Rivayete göre, Hacı Bayram-ı Veli’ye, “Seyrüsülûkün tamamı şimdiki makamımız mıdır, yoksa daha var mıdır?” diye sorunca Hacı Bayram-ı Veli, “Bir velinin bin sene ömrü olsa, envâ-ı mücâhedât ve riyâzet eylese henüz enbiyâdan bir nebînin kademi vardığı yere velînin başı varmak muhaldir” cevabını verir.

Damadını dinleyen Hacı Bayram sonra onu, Abdülkadir Geylani’nin beşinci, göbekten torunu Şeyh Hüseyin El Hamevi’ye gönderir. Bu zat Suriye’nin Hama kasabasında oturur. Bu zata talebelik ettikten sonra, tekrar İznik’e döner.

Geylani’den sonra ikinci pir bilinir Eşrefoğlu. 1470’lerde yüz yaşında vefat eder. Aslen Mekkeli olup, peygamberin soyundandır. Ailesi, Mısır’dan, Suriye’ye, oradan İznik’e gelmiş, hep evliya çıkarmış bir sülaledir.

Eşrefoğlu eserini halkı doğru yola sevk etmek için, bilhassa Türkçe olarak yazdığını yazmıştır. Eşrefoğlu Rûmî özellikle bu eseriyle(Müzekkin Nüfus), Anadolu topraklarını yurt edinen Türklerin tasavvufî, ahlâkı benimsemesinde asırlar boyunca önemli bir rol oynamıştır.

Tarîkatnâme adlı eserinde ise daha çok tarikat adabıyla müellifin, Ehl-i Beyt’e olan muhabbet ve bağlılığı anlatılmakta, Hz. Ali’nin üstünlüğünü gösteren delillere yer verilmektedir. Anadolu’yu Türkleştiren erenlerin, beslendiği pınar, Ehl-i Beyt’tir.

Çok ilginçtir, arada yüzyıllar geçse de, misyonları hep aynı olmuştur. Acizane, bir tavsiyede bulunmak isterim: Bu ülkenin her bir beldesinde yatan erenlerden haberdar olun ve mutlaka ziyaret edin.

“Hangi şehirde ne yenmeli!” den çok, hangi şehirde kimler ziyaret edilmeli, biraz da bunu araştırın. Yılda bir defa mutlaka Hünkar Hacı Bektaş’ı ziyaret edin derim. Abdal Musa asla unutulmaz. Yunus’u hiç unutmayın. Taptuk Emre’yi de…

Hacı Bayram-ı Veli.

Emir Sultan.

İsmail Hakkı Bursevi.

Malatya’da, Kocavaiz Baba.

Elazığ’da, Muhammet Baba, Ömer Hüdai Baba.

Trabzon’da Haçkalı Baba, Hayri Baba.

Türk’ün ruh kökü, maneviyattır. Emperyalistlerin ülke topraklarında kullandıkları din istismarcılar, sahte maneviyatçılar var diye, kimse gerçek erenleri inkâr edemez. “İngiliz şeyhleri” oldu diye Şeyh Galip’i inkâr edemezsiniz, ya da Şeyh Edebali’yi yok sayamazsınız.

Şeyh Sait çıktı diye, Atatürk’le olan Şeyh Sunusi’yi görmezden gelemezsiniz.

İskilipli Atıf’a, Mustafa Sabri’ye “hoca” diyerek, Rıfat Börekçi’leri, Elmalılı Hamdi Yazır’ları aynı kefeye koymazsınız. CIA ajanlarına “nur talebeleri” dendi diye, Allah’ın nuruna karşı duramazsınız. Allah, kitap düşmanlığı, yapamazsınız!

Atatürk’ün cumhuriyet kararını, Hacıbektaş dergâhında aldığını bilelim artık. “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuranlar Müslümanlardır” diyen Haydar Hoca’yı da asla unutmayalım. Ziyaret edeceğimiz mekânların başında görelim.

Hayatta olsaydı, “Eşrefoğlu’nu ziyaret ettim, selamınızı ilettim” derdim. Kim bilir nasıl mutlu olurdu. Sanki yaşayan birini ziyaret ettik veya yaşayan birinden selam getirdik. O kadar, olayı yaşar ve yaşatırdı.

Tam, 3 ay oldu o güzelden ayrılalı…

“Güzel seni çok özledim

Üç ay oldu yolunu gözledim…”

Eşrefoğlu al haberi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön