Karşılaştığım bir öğretmen arkadaş " Bursa'da dün, 'Milli Ekonomi Modeli' sempozyumu vardı hocam, dinledim de, müthiş gerçeklerdi" dedi ve ekledi: "Yetkililer nasıl görmez, nasıl duymazlar, ben anlamıyorum".
Onların kulakları "İngiltere'ye ayarlı, seni ve beni duymazlar" dedim. Nerde kaldı ki, Haydar Hoca'yı duyalar. Zaten iyice kafayı yediler!
"Milli Ekonomi Modeli" için "benim" demeye başladılar. "Isparta'ya gittiler, üniversiteyi iktidarımız açtı" dediler. Oysa Isparta'da üniversite, 1992'de açılmıştı. Yakında "ramazanı biz getirdik" derlerse, şaşmam!
Olay, klinik bir vaka'ya doğru gidiyor.
"Kurmuş, murmuş, anlamam!"a kadar geldi mesele, bundan sonra nerde dururlar, bilemiyorum artık.
Gülmeyin, ağlayın ağlanacak halimize!..
İktidar böyle de, diğerleri farklı mı, Sayın Meral Akşener, gittiği her yerde "Vatandaşlık Maaşı" vereceğini söylüyor. Kılıçdaroğlu, "asgari ücret 5 bin" diyecekken, az altında durdu. Kara bin molla "asgari ücret 5 bin 600 olmalı!" dedi.
Gerçekten bunlar güzel "ittifaklar"!
Haydar Baş'ı çalmada tam bir "ittifak" içindeler. "İttifak" dediğin böyle olur, tezin sahibi ittifak dışı tutulur, tezin ise dibi bile sıyrılır. "Seçmen" dediğin de böyle olur!
Tezin sahibini dinlemezler ama tezi çalanlara bayılırlar. Hırsızlık toplumun genlerine işlemiş. Fikir ve sanat eserlerini koruma kanunu var. Tescillenmiş, birisine ait olan fikirler çalındığı zaman, bunun cezaları var.
Tabi hukuk ve adaletin yaşatıldığı ülkelerde? Tüm genel başkanlara, dava açılmalı, buradan Bağımsız Türkiye Partisi, hukuk işlerinden sorumlu arkadaşlara çağrıda bulunuyorum. Lütfen bu tezleri çalanlara karşı, hukuki işlem başlatın.
Rusya, bugün dünyanın en güçlü ülkesi, "Vatandaşlık Maaşı" diyebilmek için, 10 yıl Sayın Haydar Baş'ı dinledi. Meclisi, Duma'da ağırladı. Sonra "Milli Para" dedi, "Milli Paralarla Ticaret" dedi. Bizimkiler ise müsaade ve izin almadan, atıp tutuyorlar.
Aydın'dan beni arayan mühendis bir okurum, meydanda Meral hanımı dinlerken, "bu tez Haydar Baş'a ait" dediğimde, "etrafımda bulunan onlarca kişi, 'evet bunları Türkiye ilk defa Haydar Hoca'dan duydu' dediler" diye anlattı.
"Ve lütfen, bu liderleri dava edin" diye yalvardı.
Türkiye değil, dünya bu kavramları ilk defa Haydar Baş'tan duydu.
Biz yazarlar, birine ait bir cümleyi kullandığımızda, ismini vermek zorunda kalıyoruz çünkü her şeyden önce kendimize saygı bunu gerektiriyor. Peki, bir insana, "30 yılımı verdim" dediği tezi için, bu çok büyük bir saygısızlık olmaz mı?
Geçtik saygısızlığı günah olmaz mı?
Yoksa hepsinin elinde bir Karaman fetvası mı var?
Sayın genel başkanlar!
Çalıntı tez ile mi ülkeyi kurtaracaksınız?
Onun kodları Baş Hoca'da, yapamayacağınız şeyleri söylemeyin!
Bakın ramazan ayındayız, yapamayacağınız şeyleri söylemekten, helak olursunuz. "Seçimde söyler geçeriz" diyemezsiniz.
İktidarı, 16 yıl tutan neydi de şimdi "milli para" diyor. Prof. Dr. Haydar Baş, sisteminin gereği olarak tüketicinin cebine para koymayı taahhüt ediyor, hem de noterden.
Peki, sizler kapitalizmde kalarak, bu paraları nasıl vereceksiniz?
Mevcut ekonomik şartlarda, emekliler maaşlarını dahi alamayacakken, bu nasıl bir atma? Bunu hangi para ile vereceksiniz?
Bari Haydar Baş'ın gösterdiği kaynakları okusaydınız. Çektiğiniz kopya bile eksik!
Hem "kaynak yok" dersiniz, "Lozan'da verildi" dersiniz, hem de "Vatandaşlık Maaşı" dersiniz. İnsafınız kurusun, bu kavramı dünya 2005'te duydu. Tezin her bir cümlesi, Türk Patent Enstitüsü'nde tescillenmiş, hepiniz uzayın bakayım şimdi!..
Kıymetli okurlar!
Diyebilirsiniz ki: Yahu hem duymuyorlar bizi, hem de Haydar Baş tezini uygulayacağız dediklerinde kızıyorsunuz!
Bu gün, Haydar Baş'ın tezlerini çalanlar, seçildiklerinde neleri çalmazlar sizce?
Haydar Baş'ın korumalarına açılan meclis kapısı, Baş Hoca'ya ve tezlerine kapalı tutuluyor, neden?
Çünkü korkuyorlar!
Ancak korkunun ecele faydası yok. Kapitalizmin vadesi doldu ve öldü. Çağ Haydarizm çağı? Çatlasanız da böyle, patlasanız da? Dünya onun tezlerini uygularken, seçimden seçime onu çalmak zorunda kalanlar, olayı görüyorlar.
Kapitalizm ile birlikte sonlarının geldiklerini görüyorlar. Türkiye dün, asker Atatürk ile kurtuldu, bu gün hoca Atatürk ile kurtulacak. Hamaset yapmıyoruz. Türkiye, ancak yeni bir ekonomi model ile iktisat alanında, bir kurtuluş savaşı vererek kurtulur.
Bunun dünyada hocası, bir kişi?
Haydar Baş, vatandaşın peşinden koşmadı, onlara mavi boncuk dağıtmadı. Hep hakikatleri söyledi, hep uyardı. Her konuda onun dediklerine gelindi. Gülen konusu başta olmak üzere? AB ve ABD konusu, Suriye konusu, İsrail konusu?
Baş Hoca vatandaşa vaatlerde bulunmadı. "Ben oy dilenmeye gelmedim, seni kurtarmaya geldim" dedi. "Kurtulmak istiyorsan, beni seçersin" dedi. Bakın seçime bile gitmedi. Nasıl olsa bana gelecekler dedi.
Liderleri geldi bak, uzaktan "Haydar Baş" diyorlar.
Seçtikleri takdirde ise neler yapılacağını, Sayın Baş noterden taahhüt etti. Yani vaat etmedi, taahhüt etti. Atatürk'ün yetki istemesi gibi "ben ülkeyi kurtarmazsam beni asın!" dedi, Atatürk. Bunu ancak Atatürk diyebilir. İşte noterden taahhütte bulunmayı da ancak Haydar Baş yapabilir. Çünkü tezine bu kadar güveniyor.