Son beş yıldır, Akdeniz’i çok yazdım. AB’ye “haçlı birliği” diye karşı olan Haydar Hoca, ne kadar haklıymış. İşte görün, haçlı ordusu Akdeniz’de…
Devlet adamı odur ki, ileriyi göre. AB, dağılacakken söz konusu Türkiye olunca, birleştiler. Fransızlar geldi. İtalyanlar geldi. Yunanlar zaten gelmişti. ABD de geldi. İngiltere Kıbrıs’ta bekliyor. Uçak sayısını artırdı, büyük yığınak yaptı, Ada’ya.
İsrail, sinsice her şeyi izliyor. Kürecik’ten bile gözetliyor. ABD, Dedeağaç’ta… Ayrıca içimizde, İncirlikte ve hatta NATO kılıfıyla yüzlerce noktada.
Türkiye, hangi alemde!
Ekonomisi bitmiş!
“Profesyonel orduya geçiş” adı altında, neye geçtiğini kendi bile bilmiyor. Sevr’in maddelerinden biri de harp okullarını kapatmaktı. Askeri hastaneleri kaptmaktı. Sevr gelmedi ama maddeleri uygulandı.
Her şeye rağmen asker bir milletiz, okulu kapatılsa bile askerlik ruhumuz ölmedi çok şükür. Akdeniz’in soğuk sularına hepsini gömeriz. Yunanlar yüzme öğrenmişlerdir. Yüz yılda bir bunları suya gömmezsek, rahat durmuyor meretler!
Bizimle savaşa tutuşturup, sıvışacak diğerleri. Belki bu vesile ile Eşek Adası gibi 18 adayı yeniden alırız. Eşekler sahip çıkmadı, ne de olsa “eşşek!”… Hatta “eşeoğlueşek!” …
Hayvan işte, nerden bilecek vatanı!
Tek derdi arpa saman, tek görevi anırmak!
O ada, tekrar eşeklere teslim edilecek!
“Kuzu çeviren” Yunanlar, yüzerek kaçacak!
Neyse “eşek” bahsini kapattım!
Alınganlık gösteren eşekler olur!
Yunanistan’ın karasularını 12 mile çıkarmasını Türkiye, “savaş” nedeni sayıyor. 8 Haziran1995’te meclisin aldığı karar böyleydi. Bu karar halen yürürlükte… Bugün 6 mil esasına göre Ege’nin yüzde 40’ı Yunanistan’ın.
Yüzde 12’ye çıkardığı an Ege’nin yüzde 70’i Yunanistan’ın oluyor. Bu durumda yüzde 10’nun altında bir kısmı Türkiye’nin karasuları olacak. Açık denizlerde yüzde 51’den yüzde 19’a düşecek. Bu durumda Türkiye’nin donanması, askeri uçakları, Ege’de serbestçe hareket edemeyecek. Tatbikat yapamayacak, balıkçılar balık avlayamayacak.
Deniz ulaşımında bile ciddi sorunlar olacak. İthalat ve ihracatımızın yüzde 80’ini Ege’den yapılıyor. Yani Türkiye’nin boğazı sıkılıp, boğulmak isteniyor. Akdeniz’den, Ege’den, belki Ermenistan’dan bile sıkıştırılan bir Türkiye var.
Batı’ya karşı verilen savaşta Atatürk, Rusya’yı yanına almıştı. Öyle ki AKP iktidarı Mısır’ı bile karşısına almayı başardı. Hatta İran’ı, Suriye’yi, Irak’ı… Batı, bir daha bu kadar mükemmel şartları bir arada bulamaz!
İçerden, dışardan, bin bir tehlike ve tehditi bir arada, rüyasında göremez. ABD, Yunanistan’ı ve hatta AB’yi Türkiye’ye saldırtmak istiyor. Yunanistan ve AB, ABD’nin oyununa geliyor. Akdeniz’de Türkiye ile kapıştırılan bir Yunanistan ve peşinde sürüklenen AB, ABD için bir taşla üç kuş vurmaktır.
ABD karşısında, AB güç olamayacak artık. Türkiye’nin kanatları kırılıp, Büyük İsrail için Irak ve Suriye’leştirilecek. Türkiye’nin borçlarına karşılık topraklarından başka verebileceği hiç bir şeyi yoktur.
Londra tefecilerine, Kıbrıs verilecektir.
İçerden isyanlar çıkartılıp, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye benzeri, Güneydoğu, elden çıkartılacak. Doğu ise Ermenistan’a verilmek istenecek. Anlayacağınız birinci Dünya savaşı kaldığı yerden devam ediyor.
Prof. Dr. Haydar Baş’ın 2002’den beri yaptığı bütün uyarılar, tam da bunlar değilmiydi. Hatta ilk Körfez çıkarması olduğunda, “hedef Türkiye!” dediğini de hatırlayın.
Ve son yıllarda yaptığı “zifiri karanlık” uyarıları… “Benim gördüklerimi görseniz, ağlamaktan uyuyamazsınız” demişti. “Silah olmadan savaşırsın ama buğday olmadan savaşamazsın” uyarısına ne demeli!
Bizi uyaran adam, gitti.
O’nun duymadık.
Türkiye’nin her ilini gezerek, milli kahramanları anlattı durdu. “Atatürk Vatandır” dedi. “Lozan Türkiye’nin tapusudur” dedi.
Bakın, dinlemedik Sevr geldi!
İtalyan’ı, Fransız’ı geldi.
Şahin Bey’i, Karafatma’yı niye anlattı, Haydar Hoca!
Haydar Hoca bunları anlatırken, millet, Londra tefecilerinin, Türkiye’ye sattıkları kredilerle araba, ev alıyorlardı. Sıcak para ile gevşiyor, “Köprü, yol” diye sayıklıyordu. Bakın, yapılan köprüler, yollar, gelecek düşman içinmiş.
Bu millet ve devlet için her uyarı, zamanında merhum liderimiz tarafından yapılmıştır. Bu gün gelinen bu noktada, “kol kırılır yen içinde kalır” mantığıyla olaya bakıp, düşmanı gözleyelim.
Geçen Şubat aylarında “Türkiye dağı taşı ekmeli” diye yazmıştım.Bu sözümü,Sayın Erdoğan tekrar etmişti. “Çiftçiye destek verilip ekmeyen çiftçi cezaladırılmalı” demiştim. Fakat eken çiftçi cezalandırıldı.
Düşman kapıda, aç mı savaşacağız!
Türkiye ile savaşarak istediklerini elde edemeyenler, aç bırakarak, bir birlerine düşürerek amaçlarına ulaşacaklar.