Hakikate Adanmış Hayat’ın yankısı

Üstadım Prof. Dr. Haydar Baş’ı yazmak, anlatmak, konuşmak; gönülde derin bir huzur, ruhta ise tarif edilmez bir sükûnet sebebidir.
Hakikate Adanmış Hayat adlı eserle bu huzuru her sayfada yeniden hissediyor, kalbimizin en derin katmanlarında yankılanan bir sadâya dönüşen hatıralarla buluşuyoruz.

Bu kıymetli eseri ellerine alan dostlarımızdan gelen mektuplar, mesajlar, satır aralarında saklanan gözyaşları ve dualar; bu gönül yolculuğunun ne denli derin yaşandığını bir kez daha gösteriyor.

Ankara’dan bir kardeşimizin satırları şöyle:

“Yaklaşık bir saat önce eve geldim, kitabım gelmişti. Hemen heyecanla paketi açtım… O kadar güzel görünüyordu ki, öptüm, öptüm, yine öptüm.
Uzun zamandır evimize misafir gelmiyordu. Ne tuhaf bir duygu bu… Anlatılmıyor, yaşanıyor.
Allah sizden razı olsun… Evime Haydar Hocamı getirdiniz, misafir oldunuz bana.
Hemen birkaç sayfa okudum. Fakat fark ettim ki kitap çabuk bitecek. ‘Sakin olmalıyım,’ dedim kendi kendime.
Kelimeleri ağır ağır okumaya karar verdim. Çünkü yazdığınız kişi, bir gönül insanı…”

Bu mektup çok daha uzundu. Her satırında heyecan, hasret ve derin bir sevgi vardı. Gönlünde Haydar Hoca sevgisini taşıyan bir yüreğin saf ve samimi sesi…

İstanbul’dan bir başka gönül dostu ise şunları yazmış:

“Rastgele bir sayfa açtım ama oradaki cümleler beni derinden sarstı. Kitaptan kopamadım.
‘Haydar Baş’ın İslam anlayışında, İslam’a gitmek vardır; İslam’ı getirmek yoktur.
İslam’ın savunulmaya ihtiyacı yoktur; yaşanmaya ihtiyacı vardır.
Sen yaşarsan, İslam vardır. Yaşamazsan, yoktur,’ diyor.
Bu kitap ezberleri bozuyor…”

Aslında ezberleri bozan, kitap değil; kitapta anlatılan o büyük insanın ta kendisi…
İsim veremiyorum, çünkü bu dönemde, sadece selam vermek bile bazılarının gözünde suç sayılıyor. Ne hazin…

Bir başka kardeşimizin dilinden, rüyasına yansıyan şu sözler ise yürek burkuyor:

“Rüyamda Hocamı gördüm. Ona öyle bir sarıldım ki, öpmeye doyamadım.
Bu rüyayı, kitapları evime taşıdıktan ve onları evimin bir köşesine yerleştirip seyretmeye başladıktan sonra gördüm.
Henüz okumadan bile böyle duygular yaşadıysam… Okusam kim bilir neler hissedeceğim…
Eline, gönlüne sağlık hocam.”

Onlarca Haydar Baş gönüllüsü yazdı… Her biri Hocamızın bir başka yönüne dokundu.

Bir akademisyen ağabeyim şöyle dedi:

“Yusuf, kitabı görünce dedim ki: ‘Bu kalınlıkla ben bu kitabı bitiremem.’
Ama o kadar akıcı ki, anlatamam. Sayfalar sanki su gibi akıp geçti.”

Bir başka dostumuzun yorumu ise şöyleydi:

“Kitabı okurken kendimi 90’lı yıllarda buldum.
İcmal Gençliği dönemine, o heyecan dolu yıllara geri döndüm…”

Bir okurumuz şu derin tespitte bulundu:

“Bu kitap sadece Hocamızın şahsi hayatını değil, Türkiye’nin de son 73 yılını anlatıyor.
Hem de ekonomik, siyasi ve sosyal yönleriyle birlikte…”

50 yıllık bir matbaacının söyledikleri ise kayda değer:

“Hocam, yarım asırdır binlerce kitap gördüm.
Ama bu kadar titizlikle, bu kadar sevgiyle hazırlanmış bir eser görmedim.
Baskısını en mükemmel şekilde yapmak için elimden geleni yaptım.
Çünkü bu kitap, Haydar Baş’a duyulan hakiki sevgiyle hazırlanmış.”

Bir başka dostum da şunları paylaştı:

“Kitapta geçen bir konuşma, yıllar önce bizim evimizde gerçekleşmişti.
O anları tekrar yaşadım. Hatıralarım canlandı, gözümde o günler belirdi…”

Okuryazar bir dostumun ifadesi de dikkat çekici:

“Kitapta tam anlamıyla bir profesyonellik var.
Keşke Hocam görseydi… Ne kadar sevinirdi.
Ama inanıyorum ki, bu kitabın yazdırılmasında ilahi bir hikmet var.”

Evet… Bu kitabı yazmamın temelinde, Hocamın açık ve net bir talebi vardı.
Yani ben kendime görev çıkarıp kaleme sarılmadım. Bir emanetin taşıyıcısı oldum.

Yazmak yetmezdi; basılmalıydı.
Bu inançla, Peygamber’in hayatı üzerine kurulduğunu bildiğimiz bir kanalın yöneticisine kitabı götürdüm.

Dedim ki:
“Bu kitabı siz basın. Peygamber’in hayatı ile kurulan kanal, Haydar Hoca’nın hayatıyla nefes alsın.”

Ama reddedildim…
İyi ki de öyle olmuş. Çünkü onların soluduğu nefesin rengi başka bir yöne dönmüş artık.
Bizim yolumuz başka, istikametimiz belli.

Bu kitabın basımına destek olanlara ve olacaklara gönülden teşekkür ediyorum.
Haydar Baş’ın hayatını anlatmak, bir biyografi değil; bir imanın, bir duruşun ve bir millete adanmışlığın izini sürmektir.

Hayatının hikâyesi, sadece geçmişe değil, bugüne ve geleceğe de bir ışıktır.
Bu eser, gönüllerimizin aynasına tutulmuş bir hakikat dürbünüdür. Herkes gönül terazisinde kendini tartacaktır.
Bu kitap bir ölçüdür. Bir turnusoldür.

Diliyorum ki bu eser, kalplerde bir dirilişe vesile olur.
Ve dualarda buluşan gönüllerimizi, yeniden birleştirir, perçinler, sağlamlaştırır.

Hakikate Adanmış Hayat’ın yankısı
Başa dön