Haydin isyancılar üniversiteye!

Ya hu bu isyancılar Kadir gecesinde mi doğmuş diyeyim, dört ayaklarını üstüne düşmüşler mi diyeyim ne desek bunların keyfini anlatmaya kâfi gelmiyor.

Türkiye’de Suriyeli isyancı olacaksın, yemeklerin sıcak olması mı dersin, meyvelerin mevsimsel olması mı dersin, pirincin baldo olması mı dersin, etlerin dana veya kuzu olması mı dersin, her şey dört dörtlük…

Hatta öylesine besleniyorlar ki canlı yayınlarda güle oynaya çatışmaya gidiyorlar ve bunu dünyaya anlatıyorlar. Merkezleri, Türkiye’den Suriye’ye taşınmış bu arada…

Hani merkezleri Türkiye’de değildi?

İyi ki Başbakan yine “ispatlamayan şerefsizdir” demedi.

Hani PKK ile görüşme konusunda böyle demişti ya sonradan “ben değil, danışmanım görüştü” demişti. Yani Allah’tan girmedi böyle bir iddiaya!

Neyse konumuza dönersek; geçenlerde metrobüsteyim araç tıklım tıklım doluydu. Ayakta durana aşk olsun, bir birimize yapışık vaziyette gidiyoruz, hava da çok sıcak. Arkadan insanlar “şoför bey klimaları açar mısınız?” diye bağırıyor.

Şoför bey duymuyor ben de ortalardayım. Sonra “hey ortadakiler lütfen sesimizi siz duyurun, siz de çağrı yapsanıza ne susuyorsunuz?” deyince ben de “şoför bey kapıları açın” diye seslendim. Bir şaşkınlıktan sonra, insanlar gülüştüler ve “ne yapıyorsunuz, boğaz köprüsü üzerindeyiz neden kapı açılsın diyorsunuz?” diye bana sorunca…

Ben de “sizler Suriyeli isyancılar mısınız ki klima istiyorsunuz. Sizler bunu hak edecek ne yaptınız? Ama kapılar açılırsa bedavadan serinleriz, klima tasarrufu ile Suriye belki de özgürlüğüne kavuşacak, biraz sabırlı olun, nankör olmayın, şükredin…” dedim.

Metrobüste başladı gülüşme ve konuşmalar.

Yaşlı bir ağabey “devam et kardeşim söylediklerini bir daha tekrar et” dedi.

 Ben de tekrar ettim, “bir başkası, bize neden herkes bize biniyor? Ben anlamıyorum” dedi.

Genç bir delikanlı “eşeğiz de ondan “diye cevap verdi.

Metrobüs içi iyice ısındı bu sırada bizi hiç duymayan kaptan sohbetleri duymaya başladı ve klimayı sonuna kadar açtı. Metrobüste İnene kadar konuşmalar devam etti…

Şimdi iktidar, isyancıları belgesiz, bilgisiz sadece beyan ile üniversiteye alacakmış.

Suriyeli isyancı üniversiteye geldi dedi ki, “ben Hukuk öğrencisiydim, kaçıp geldim” hemen hukuk fakültesine kayıt yaptıracak.

Beyan yetiyormuş, Balyoz davasında koca, koca Generallerin onca delil ve belgeleri dikkate bile alınmadı ama isyancı beyanı belge yerine geçiyor.

Şehidin arkasında annesi dedi ki, “Ah evladım ben seni kuru ekmekle büyüttüm, ben buna yanıyorum.”

Kuru ekmekle büyütülen “birkaç Mehmet” ne kolay ölebiliyor. Onların babaları delikli ayakkabılarla oğlunun cenazesine katlıyor ya isyancı?

Onlar için yaptığımız bu fedakârlıkların yarısını şehit aileleri için yapsak olmaz mı? Bu ülke için canlarını veren askerlerin çocukları, üniversite sınavlarından muaf tutulsa, üniversiteye sınavsız alınsalar ve mezun olduklarında, sınavsız olarak kamu kuruluşlarına yerleştirilseler ne kaybederiz?

Tabii bu iktidara bu nasip olmaz, şehide sahip çıkmak…

Onlar ancak ölen ABD askerlerine dua eder, öldürülen elçiye feveran ederler. Kilise acarlar, kilise tamir ederler, isyancıya hizmet ederler.

Hizmet sözünü ecnebilere verdiler, onlara çalışıyorlar…

Millete böyle bir söz vermedikleri için, kendilerini hesap vermeye sorumlu görmüyorlar.

Haklılar da; kabul etmek lazım millet AKP’yi karşılıksız sevdi, karşılık beklememeli…

Neyse “haydin isyancılar üniversiteye”, AKP’nin rektörleri sizleri bekliyor.

Haydin isyancılar üniversiteye!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön