Herkes ettiğini bulacak!

"Dinsizin hakkında, imansız gelir" demişler.

Kimseye "dinsiz" de demiyoruz, imansız da?

Ama ülkede yaşananları özetleyecek, başka bir atasözü bulamadım.

"Zaman, imanı kurtarma zamanı" sloganıyla yola çıkanların, neleri kurtarma dertlerine düştüklerini, kimlere sırt dayadıklarını, Papa ve Vatikan dahil, kimlerle ne ittifaklar, ne "diyalog"lar kurduklarını hep birlikte gördük.

Şahin yazarları "Hıristiyan ve Yahudilerle amentü de ittifak içinde olduklarını" mı yazmadılar?

"Papalık konseyi misyonunun bir parçası olarak", Papa huzuruna mı çıkmadılar?

"Örtünmeye furuat" mı demediler?

"Akıl-vahiy çatışmasında aklı tercih ederiz" mi demediler?

İslam'dan başka hak olduğunu mu söylemediler?

Hem de "Allah katında din İslam'dır" ayetine rağmen.

Yine ayet ile bir Müslüman kadının Hıristiyan bir erkek ile evliliği yasaklanmış iken, bu nursuzlar, Urfa'da "diyalog'tan düğüne" manşeti ile Müslüman bir kadını, Hıristiyan bir erkekle evlendirdiler.

Papaz, haham ve çakma imam'ın nikâh şahitliğinde?

Neler dediler, neler yaptılar daha?

"İlahi dinler", "ibrahimi dinler" adları altında ne naneler yediler?

Bu "çok dinli" arkadaşlara "dinsiz" demek mümkün mü?!

Türkiye'de Papa'ya mektup veren ilk bunlar oldu. Birinci mektubu Nurslu Sait vermişti, ikincisini de ağlayan, af edersiniz, gülen hocaları verdi.

Bu eylemlere ve fiillere karşı bunlara yanlış içinde olduklarını, söyleyen tek insan, Prof. Dr. Haydar Baş Hoca oldu.

Sayın Baş, "Papa ile iman kurtulmaz, iman yok olur" dediği için, bu cenahtan atılmadık iftira ve açılmadık dava kalmadı.

Bu dediklerim olurken henüz iktidar doğmamış, ancak "28 Şubat Süreci" dediğimiz kuluçka dönemini yaşıyordu.

Haydar Hoca bir mektupla bunları uyardığı ZAMAN bunlar, Sayın Baş'ı Papa'ya şikâyet etmişlerdi. "Papalık konseyinin bir parçası olarak" diyalog çalışmalarına tam gaz devam ettiler.

Sonra "ak" diye bir iktidar doğdu. 

İktidar, bunlarla tam bir koalisyon yaptı. 

Devletin kılcal damarlarına kadar "sızma", hareketlerine destek oldu. 

Ne istedilerse verdi. Arsalar, okullar,müdürlükler, genel müdürlükler, vekillikler,bakanlıklar,? 

Öyle ki, "Ankara parsel parsel satıldı"

Merak ederdik: Yahu bunlar iktidar olduğu halde, niye Pensilvanya'da ikamet ederler diye?

Meğer iş içinde iş varmış!

Hükümet içinde, hükümet varmış!

"Ak" içinde Hocaefendi varmış!

İki ortak, on yıl sonra bir "Fidan" yüzünden, birbirlerine düştüler. Oysa ayrıldıkları hiçbir nokta yoktu.

Aynı Öz'e sahiptiler. 

Aynı davaya savcıydılar. 

Barzani'yi birlikte sevdiler.

Birlikte "açılım" Türkleri söylediler. 

Açılıma biri "kızılcık şerbeti" dedi içti, diğeri "baldıran zehri bile olsa içmekten çekinmem" dedi.

Papa'ya biri "Papa cenapları" derken, öteki, "kutsiyet penahları" dedi. 

Farkları çok özeldi!

Biri paraları kendi bankasına koyardı, öteki kutulara, filan "hayır" ve "eğitim" niyetine zulalardı!

Aman olan oldu işte.

Parçalara ayrıldılar.

Biri Tır'lattı, öbürü her şeyi fırlattı!

Dostluğu, yoldaşlığı, ortaklığı, her şeyi fırlatıp attı.

"FTÖ" diyerek başlarına adeta "balyoz" indiriyor, eski ortak.

"Etme bulma dünyası", veya "eden bulur" diye boşuna dememişler.

İnanın, zerre acımıyorum.

İlahi adalete edecek sözüm olamaz.

İlahi intikama ancak şükür çekerim.

"ETÖ" diye suçlarsanız, "FTÖ" diye suçlanırsınız!

 "Cemaatin hakkında, hükümet gelir" bu atasözü de, benden olsun!

Hükümette bulacak, az sabredin!

İktidar ve cemaatin birlikte koştuğu BOP'tan yol konusunda hem bu ikili hem de vatandaşlar, Prof. Baş tarafından binlerce kez uyarıldılar, Ne hükümet, ne cemaat, ne de vatandaş ne yazık ki yola gelmedi.

O yüzden, herkes ettiğini bulacak!

Herkes ettiğini bulacak!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön