Önceki gece, dolar nerdeyse 5 lira oldu. Hem de Sayın Erdoğan'ın yurt dışında görüşmeler yaptığı sırada? Türk lirası hızla erimeye devam ediyor. Gözler Damat Berat'a çevrildi ama Sayın Berat ortada yok.
Bilindiği gibi İngiltere'de yapılan görüşmeler sonunda, edinilen intiba, paranın başına Mehmet Şimşek ve hatta Babacan gibi isimlere yer verileceği şeklindeydi. Bu olmadı. Olmayınca uluslara arası piyasalar, kabiliyetlerini sergilediler.
Ekonomi fay hatlarında, sarsıntılar oluşturdular. Yani, "ekonomi iyi ama şu yabancı güçler yok mu!" bunu mu demek istiyoruz? Tabi ki hayır? Sizin ekonominiz, çürük raylar üzerinden ilerlerken, yağmurdan bile etkilenir, düşmana gerek yok ki!
O kadar kötü durumdasınız ki, Trump öksürse ekonomi tepe taklak. Küresel piyasalar, sıkışan Türkiye'nin borç istediğini görüyor, istedikleri "adamlar" ekonomide sorumlu olursa ve yüksek faiz garanti edilirse, para kazanmak istiyorlar.
Yani, 20 yıl kazandıkları gibi bolca götürmek istiyorlar. İştahları kabarıyor. Olayı görüyorlar. Türkiye'nin parasının bittiğini, ödenmesi gereken büyük borçları olduğunu, para satan küresel tefeciler, bunu bilmezler mi?
Türkiye'nin gündemi ise ne yazık ki, "yeni sistem"? Kimsenin umurunda değil, içinde bulunduğumuz ekonomik sorunlar. Elimize tutuşturulan "Türk tipi" bir "başkanlık" oyuncağıyla, oynayıp duruyoruz.
Yani şuan Sayın Erdoğan'a biz "başkan" da desek, "cumhurbaşkanı" da desek, "Türk tipi başkan" da desek, faiz-döviz-borsa üçgeninde, kıvranmaya devam ediyoruz. "Başkan" dediğimizde, soğan 1 liraya inmiyor. Veya patates, 50 kuruşa gerilemiyor.
Piyasalar, "patron benim" diyor. Duymadığında ise seni güzel bir, sallıyor. Öyle bir "patron" ki hem de, kimi bakan yapacağınıza bile karışıyor. Siyasilerin çoğunun, "Büyük Türkiye" diye söze başladıkları görülür, zaman zaman.
Peki, bugün ihtiyacımız olan, "Büyük Türkiye" mi, Bağımsız Türkiye mi?
Bağımsız Türkiye olmadan, bırakın Türkiye'nin "büyük" olmasını, kesinlikle parçalanmasını, önleyemezsiniz. Birileri Türkiye'yi önce "büyütüp", sonra parçalara bölmek istiyor. Büyüme algısı vererek, parçalamak istiyorlar.
Allah, muhafaza eylesin.
NATO ile el sıkıştık. Macron ve Trump ile "kanka" pozları verdik. Aynı günün akşamı yandaş ekranlarda, "S-400'den vazgeçebiliriz" tarzı konuşmalar yapıldı. Bu çok manidar değil mi? İranlı "Türk" lidere, ABD'de üst düzey karşılama, tesadüf mü mesela?
Yani enteresan şeyler dönüyor.
Ekonomi kapanına sıkışmış Türkiye'ye eğer bir miktar para verirlerse, anlayın ki iktidar, İran konusunda "görev" aldı. İşte bu, bölge için tam bir felaket? Yok, eğer kredi muslukları açılmazsa, Türkiye içerden daraldıkça daralacak.
Bir bakın lütfen;
İç piyasa dolar borçlusu ve dönemiyor. İç piyasaya yeni yatırımcılar gelmiyor. Elde olanı bile kaybediyoruz. Dolara talep, fazla olduğu için sürekli yükseliyor. Piyasaya dolar girişi olduğunda, leşe koşan köpekler gibi anında bazı ellerce toplanıyor.
Dışarısı, borç vermek için yüksek faiz istiyor. Yüksek faiz vererek bu paralar alındığında, ekonomi geçici olarak rahatlasa bile sonu çok daha büyük bir felaket. Türkiye'nin ihtiyacı olan dolar miktarı ise üstelik sadece Çin'de var.
İktidar, seçime gitme nedeni olarak ekonomik göstergeleri göstermişti. 24 Haziran'ı kim alırsa, intihar yeleğini, o giymiş olacaktı. Bu hükümete nasip oldu!
İntihar yeleği hükümetin sırtında!
Hükümet, şuan üzerindeki patlayıcılardan habersiz, yeleğin cicili bicili düğmeleriyle meşgul?
Eğer Türkiye, yönetim sistemini değiştirmek yerine, ekonomik sistemini değiştirseydi, durum çok farklı olurdu. BTP lideri Haydar Baş, seçim sonrası, hükümete "Türkiye sabit kura acilen geçmeli" tavsiyesinde bulunmuştu.
Ekonomi derdi olan bir kişi var bu ülkede, neden dersiniz?
Türkiye, kapitalist ekonomiden, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'ne geçseydi. Şimdi çok farklı şeyleri konuşuyor olacaktık. İngiliz para verir, açılım ister. "İran'a cephe ol" diye baskı yapar.
Baş Hoca'yı dinlersek eğer;
Faiz-Borsa-Döviz darboğazındaki Türkiye'yi ezemezler. Önümüzdeki günlerde eğer Şimşek gibi adamlar işin içine girerse, S-400 alımı sonlanırsa(kaparo vazgeçerek), İran konusunda "kem-küm" edersek, anlayın ki sizi geçici olarak yine fonladılar.
"Önümüzdeki günler döviz düşecek" sözü, inşallah, "önümüzdeki günler dediklerini yapacağım" anlamına gelmez.
Öyle ki, para verseler de bittik, vermeseler de?
Verirlerse, bazı şeyler biraz ötelenmiş olacak sadece. Türkiye oy vererek bütün sorunlarından kurtulacaktı. "Haydar Baş" diyerek, her şeyi düzeltecekti. Fakat bunu ısrarla, bu millete yaptırtmadılar.
Dünyanın nüfus ve coğrafya olarak yarısı tarafından kullanılan Baş tezler, ok sayıldı, görmezden gelindi. Haydar Baş'ı görmeyenler, gözlerinde birer Atlantik bandajı olduğunu görmezlerse eğer, hiçbir oyunu göremezler.
Hedef, Türkiye!
Hedef, Türk vatanı!
Hedef, Türk milleti!
Ekonomi, kullanılan metotlardan sadece bir tanesi? Düşman parası ile düşman askeri arasında fark yok. Para kabul etmenin bir adım ötesi, asker kabul etmektir.