İş, Sarraf işi değil!

ABD, Sarraf'ı tutukladı.

Veya Zerrab'ı?

Her neyse?

Doğru dürüst adını bile bilmiyoruz. 

83 doğumlu bir genç.

İranlı ve bu kadar zengin?

Milyar dolarlara hükmediyor.

Ortağı devleti zarara uğratmaktan, İran'da asıldı.

Sarraf'sa bizim ülkede "hayırsever işadamı" oldu!

Plaket dahi aldı.

Türk bayraklı demeçler verdi. 

"Cari açığınızı ben azalttım be!.." diye havalar attı! 

Bakanın biri, önüne yattı!

O kadar "hayırsever" olunca, dayanamadı herhalde!..

Düşün yani, bizim bazı bakanlara bile bakmış. 

Adı üstünde bakan!

Benim bildiğim, bakan herkese bakar ama bu bakanlara Sarraf bakmış!

"Saat saat" bakmış!

"Kutu kutu" bakmış!

Bayramda bakmış, seyranda bakmış!

Bakmış da, bakmış!

Böyle bir adama biz bakamadık, şimdi elin ABD'si bakıyor!

Ama bu iş içinde bir iş var!

Yani İranlı bu gencin ABD'ye gidince yakalanacağını bilmemesi mümkün değil. Eşi Gündeş, niye yaban ellerde kocasını bırakıp geldi, doğrusu kafam almıyor.

Sanki bu delikanlı ABD'ye teslim olmaya gitmiş gibi geliyor bana. Tabi bir anlaşma karşılığında. Çünkü Sarraf'ın ortağı İran'da asıldı. İran'a gidemez. Türkiye, artık onun için güvenli sayılmaz.

Koca iş adamı bizim gibi "bi yer patlar" diye evde oturamaz ya!..

Bence kendi bir şeyler patlatmaya gitti.

17-25 Aralık'ta, iki gün daha içerde kalsaydı, bildiklerini burada anlatacaktı nerdeyse.

ABD'de önüne yatan da olmaz!

Kesin konuşur.

Hem burada anlatsaydı, şey yoluna gidecekti.

Ama ABD'de anlatır. Hem kefaretle serbest kalırsa, hem İran ambargosunu deldiği için, bozuştuğu ABD ile arasını düzeltir hem de, kazandıklarını(!) Miami'de yer.

Türkiye'den gitmeden, ABD ile anlaşmışta olabilir.

Çünkü ABD'ye Sarraf bilgisi çok lazım…

Hem İran için lazım, hem Türkiye, hem de bizimkiler için lazım.

Sözün özü, ABD'nin yakaladığı Sarraf değil, kısa vadede Türkiye, uzun vadede Sayın Erdoğan'dır.

İyi de, ABD, ne istiyor?

Bu iktidarı, ABD işbaşına getirdi.

Liderini "dünya lideri" diye Ortadoğu'ya kendi pompaladı.

Sonra bir şeyler oldu, havası verdiler. Aslında hiçbir şey olmadı.

ABD desteklerken de yararlanır, kösteklerken de. 

ABD'nin tarzı bu!

Saddam'ı hatırlayalım.

Sayın Erdoğan'ı operasyonlarla korkuttu ama devirmedi, dikkat ederseniz.

7 Haziran'da sendeler gibi oldu, yeniden destek sağladı, iktidarına.

"Şimdi araları bozuk, bir kaşık suda boğmak istiyor" diyebilirisiniz.

Veya bir "ak" gibi düşünüp, "ABD, Erdoğan'ı yemek istiyor" da, diye bilirsiniz.

Buna karşılık Akdoğan'laşıp "seni yedirmeyeceğiz" veya Numan'laşıp, "ABD istemese de 3. Köprü yapılacak" diye konuyu başka bir mecraya da çekebilirsiniz.

"Geliştik, büyüdük, tam uçak gemisi yapacaktık ki, başımıza 'paralel' çaktılar, terör çıkardılar" diye, bol keseden ata da bilisisiniz.

Ama öyle değil.

ABD, bir taşla iki kuş, üç kuş, vuran bir ülkedir.

ABD'nin yemek istediği Erdoğan değil, Türkiye'dir.

Aynı anda hem ABD karşıtlarını korkutuyor, terbiye ediyor, hem ABD yandaşlarını?

İçerde hem Erdoğan nefretini lehine kullanıyor, hem Erdoğan sevgisini?

Aslında olay yandaşların iddia ettiği gibi "ABD, Erdoğan'ı indirmek için, Türkiye'yi karıştırıyor" şeklinde değil. 

Tam tersi bence: ABD Erdoğan'ı tutmak için Türkiye'yi karıştırıyor.

Soruyorum: ABD ne istedi de, bu Sayın Erdoğan vermedi?

Asıl sorulması gereken: ABD, daha neyi almadı da Erdoğan'ı tutmaya çalışıyor?

Sonuna kadar tutar mı?

ABD, kimseyi sonuna kadar tutmaz.

Etrafını kuşatır, sıkar, sıkıştırır. Tüm alacaklarını aldıktan sonra, gönderir.

İş, Sarraf işi değil!

Sadece Erdoğan işi de değil.

İran, Türkiye ve bölge işi?

Mesela, Türkiye bir daha "Çin Füzesi" der mi?

Tövbe!

Çin oyuncağı bile istemez!

"Bizi Şangay beşlisine alın" der mi?

Yine tövbe!

Türkiye, tövbesini ABD'ye ispat için, Rus uçağını bile vurdu.

Peki, yaranabildi mi?

ABD, Türkiye'nin üslerinden PYD'ye silah balyaları attığını dahi gizlemedi. Erdoğan'ın "biz mi senin dostunuz, PYD mi?" sorusunu, kale bile almadı.

İş, Sarraf işi değil!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön