Bir Mavi Marmara olayı vardı, hatırladınız mı? İsrail askerlerinin, vatandaşlarımızı katlettiği, gemiden söz ediyorum. Organize edenlerin planlarını bilmesek de, gemide şehit edilen 10 vatandaşımızın niyetinden şüphemiz yok.
15 AKP'li vekil, o gemide olacakken, "İsrail gemiye saldırabilir" denilerek, bizzat dönemin başbakanı tarafından uyarıldıkları iddia edilmişti.
Dönemin başbakan yardımcısı Bülent Arınç, Mavi Marmara'nın ardından gazetecilerin sorularına şöyle yanıt vermişti: "Milletvekillerimiz gemide yer almak için başvurdular. Güvenlik gerekçesiyle izin vermedik."
Ve nitekim İsrail saldırdı. Hem de uluslararası sularda? Aslında bir gemiye değil, İsrail, Türkiye'ye saldırdı. Günlerce, aylarca, bu gemi üzerinden ne propagandalar yapıldı.
Sonrası malum: İsrail'le anlaşma yapıldı. Artık nasıl bir anlaşmaysa, bu anlaşma sonunda bakan Çelik "İsrail Türkiye'nin dostudur" dedi. Oysa Barzani'nin arkasında İsrail var, MOSSAD var" diyen de, yine bu iktidar.
Neyse geçtik işin bu kısmını.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, operasyon talimatını veren İsrailli dört üst düzey komutan hakkında 9'ar kez müebbet hapis cezası istemiyle dava açmış, kırmızı bülten çıkartılmasına karar vermişti. Ancak kırmızı bülten kararları Interpol'e gönderilmedi.
Anlaşma imzalandıktan sonra da İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen dava düşürüldü. Fakat saldırıyı gerçekleştiren ve kimlikleri belirlenemeyen askerlerle ilgili soruşturma ayrı yürütülüyordu. Başsavcılık isimleri bile belirlenemeyen askerler hakkındaki soruşturmanın da kapatılmasına hükmetti. Takipsizlik kararında davanın da aynı anlaşma gereğince, düşürüldüğü hatırlatıldı.
Yani, İsrail askerleri ak'landı!
İsrail-Türkiye arasında yapılan anlaşmaya göre, şehit yakınları açtıkları davalardan vazgeçmek şartıyla, İsrail'in ödediği(!)tazminatı alabilecekler.
Aslında bunun anlamı şu: İktidar, bu şehitleri sattı, şehit yakınlarının da, şehitleri satmalarını istedi. "O gemiye binerken, kimden izin aldınız!" denmişti ya hani, işte bu çıkışın nedeni, İsrail askerleri hakkında açılmış davalardan vazgeçilmesi içindi.
Şehit yakınları vazgeçsin veya geçmesin, mahkeme, İsrail askerlerini temize çıkardı.
İş burada bitmiyor.
Türkiye, İsrail'den 20 milyon dolar aldı ama vatandaşlarını kaybeden Türkiye, şimdi bu davanın muhatabı oldu. Suçlu İsrail iken, suçlu Türkiye olacak ve çok büyük tazminatlar ödeyecek.
Saldırıda yaralan Zeki Kaya, Türkiye'ye 260 bin dolar tazminat davası açtı bile.
İsrail konusunda, mangalda kül bırakmayanların, kapalı kapılar ardında, nasıl İsrail korumacılığı yaptıklarını, belki bu sonuç açıklar.
Belki, meşhur "Van Minıt" olayının, BOP'u gizlemek için bir kurgu olduğu da görülür.
Burada maksat iktidarı kötülemek veya şehit yakınlarını haşa kışkırtmak değil. İsrail ile bizim davamız hükümetleri aşan milli bir dava olmalı. İsrail ile dost olmamızı gerektiren hiçbir şey yok. Katili "dost" görmek, bittiğimizin ilanıdır.
Ortadoğu'da yaşanan ve Türkiye'nin sınırlarını tehdit eden terörün kaynağı İsrail'dir. İsrail varken, Türkiye kendine düşman aramasın. ABD, İsrail'in güvenliği için, İslam dünyasının altını üstüne getirdi.
İşgaller, Arap Baharları, hemen hepsi İsrail için'di. Irak'ın İsrail için parçalandığını, İsrail bayraklarını Irak'ta görmeden önce anlamalıydık. Suriye'nin neden bu hale geldiğini, Netanyahu söylemişti.
"İsrail'in baş düşmanı Suriye" diye kaç kez söylediler. Biz İsrail'in düşmanlarına düşman, dostlarına dost olduk. İsrail'i "Sünni" bile yaptık.
Türk milletine, tekrar geçmiş olsun.
"Mavi Marmara" mağdurlarına, tekrar baş sağlığı dileriz. "İsrail gemiyi vurdu, AKP ise batırdı" sözüne katılıyorum.