Akdeniz’de beklenirken ateş, Kafkaslar’dan yükseldi. Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırması üzerine, işgal altındaki topraklarını kurtarmak için diş bileyen Bakü, toplu hücüma geçti.
Yıllardır bu günü bekliyordu Azerbaycan. Rusların arkasına gizlenerek Hocalı katlimamını gerçekleştiren Ermeniler, Karabağ’ı işgal etmişlerdi. Eğer Rusya ve İran faktörü, Azerbaycan’ın enerjisini dumura uğratmazsa, Karabağ kurtulur, bir iki günde.
Türkiye, çok dikkat etmeli. Milli bir benliği ve devlet kültürü olmayan Ermenistan, Azerbaycan’a saldırısı, kendi iradesiyle olan bir şey değil. Türkiye, Azerbaycan’a saldırının, Türkiye’ye saldırı olduğunun, pekala farkında.
Bu sebeple Azerbaycan’ın yanında, yerini aldı. Azerbaycan’ın işgal edilmiş topraklarını almak dışında, bir hedefi yoktur. İşin aslına bakarsanız Ermenistan diye bir ülke yok, onların üzerinde olduğu topraklar da Türk toprağı.
İsimlere bile baksanız, bunu anlarsınız.
Emperyalistler Türkiye ile Türk dünyası arasına bir hançer sokutular adı “Ermenistan” oldu. Olay bu… Ancak, bu hançer Türk’ün iliğine saplı halde ve sürekli de oynatılıyor, sapı ellerinde tutanlarca. Sap emperyalistlerin elinde, buna rağmen, büyük düşünüp, meseleleri soğukkanlı ve Türk’e yaraşır şekilde ele almak zorundayız.
Rusya ve İran’a dikkat ederek, Türkiye, İdlip ve Karabağ meselesini birlikte düşünmek zorunda. Yani Suriye ile Azerbaycan konusu, birlikte değerlendirilmeli. Hatta Akdeniz ve Ege…
Türkiye nelere dikkat etmeli;
Rusya ile karşı karşıya gelmek, ABD’yi çok memnun edeceği için, buna dikkat etmeli. Tabi ki bu dikkat karşılıklı gerekir. Rusya, Batı’nın çok istediği Türklerle kapışıp, Kafkaslar’ı ateşe vermemeli. Bunda ne Türkiye, ne Rusya asla karlı çıkmaz.
Türkiye, Rusya’yı da rahatlatmalı İran’ı da. Tıpkı Atatürk’ün yaptığı gibi. Ne karşısına almalı, ne de kucağına girmeli Rusya’nın. Lozan yapılırken Rusya destek için Türkiye’ye kuvvet göndermek ister, Atatürk bunun sakıncalarını düşünür, kibarca reddeder.
Kararlılığını göstermeli, alması gerekeni almalı ama asla ileriye gitmemeli. Mesela Türkiye, Ermenistan’ı da gözetmeli. Rusya ile mi komşu olmak iyi Ermenistan’la mı?
Ayrıca sürekli emperyalistlerin maşası olmuş bu topluma, yol da göstermeli, onlara maşa olmasını engellemeli. Yani büyük devlet olmak, “akıllı” ve “hesaplı” olmayır gerektirir. Devlet Hırant Dink’i korumalıydı.
Şimdi Hırant yaşasa, Ermenistan’a başbakan olsaydı, kötü mü olurdu?
Demek istediğim anlaşılmıştır.
Türkiye, yeri geldiğinde en keskin savaş dişlerini göstermeli ama amacı her zaman barış olmalı. Atatürk böyle yapardı. O kadar büyük bir savaşçı, neden “barış” derdi. O’nun bütün savaşları barış içindi.
Haklıya hakkını verir, hadsize haddini bildirirdi.
Türkiye, içeriye dikkat etmeli. 5 cepheye çekilip, içerden vurulmak istenebilir. Libya’dan Azerbaycan’a geniş bir alana dağıtır, sonra içerden patlatırlar seni!..
Silahlar Akdeniz yerine Kafkaslar’da ateşlendi!
Türkiye için zifiri karanlık çoktan başlamıştı. Kimseyi suçlama zamanı değil ancak, bu tehlikeler bağıra bağıra geliyordu. Bundan sonra savaş, kıtlık, yokluk, salgın, aklınıza ne gelirse, bizden eksik olmayacak.
Hatta dünyaya çarpacak meteor, gelip Türkiye’ye çarpacak!
Felaket tellalığı yapmıyorum.
Birinci dünya savaşı bitmedi. Atatürk engeli ile paylaşım, 100 yıllığına durmuştu. Şimdi yeniden başladı. Türkiye’nin yanında Pakistan’ı saymazsak, duran ülke yok. Azerbaycan’da yaşananlar, test hükmünde.
Kartlar yeniden açılacak…
Türkiye, ileride etmek zorunda kalacağı seferberlik hazırlığına başlasa çok iyi eder. Büyük ülkeler, buğday ve yakıt depoladılar. Bazıları Türkiye’nin sınırında tatbikat yapıyorlar. Lafın tamamı deliye söylenir!
Bütün hesap, Türkiye’nin parçlanması üzerinedir. Türkiye’nin vurucu gücü, farklı bölgelerde çarçur edilip, içerden isyanı bastıramayacak hale getirmek. Sonra da NATO’nun müdahalesine açıp, Türkiye’yi işgal etmek.
Sonrasını konuşmaya gerek yok.
İstedikleri Kürt-Türk çatışmasını çıkaramadılar, getirilen Suriyeliler ile bunu yapmaya kalkışabilirler. Bu açıdan, çok uyanık olmak gerekiyor. Yani olmamız gereken her yerde olalım, bu Karabağ olur, bu Libya olur ancak, içeriyi unutmayalım.
Sadece Kafkaslara değil, içeriye de bakın!