Bu defa seçim sonuçlarını tartışıyoruz. "Atı alan Üsküdar'ı geçti" ama zenginin malı züğürdün çenesini yormaya devam ediyor. Seçim oldubitti, o yüzden rahat konuşabiliriz.
Bu seçimde ilk defa, Sayın Erdoğan'ın kazanmasını istedim. Bunca yanlış icraatları, 16 yıldır, bir değil, binlerce kez eleştirmiş, birisi olarak söylüyorum. "Erdoğan mutlaka kazanmalı" dedim.
Çünkü 16 yıl ülkenin anasını ağlatan bir irade, bir zihniyet, bir anlayış, bir iktidar, bu çöküşün altında kalmalı. Memleketi bu hale getirenler, bedelini ödemeli. Düşünün ki, 25 Haziran'da İnce gelmiş ve büyük bir enkaz devralmış.
İki ay sonra tepetaklak?
İktidar, "bizi seçmediniz, 'Bay Muharrem' sizi batırdı" der mi, demez mi?
Peki, bu tutar mı tutmaz mı?
Kurtulduk zannederken, mevcut iktidar, tekrar hiç gitmemek üzere, gelir mi gelmez mi? Fakat şimdi bırakın "kazandık" zannetsin, bir süre daha eğlensinler.
Nasıl olsa gidecekler!
Kazanırken kaybetmek nedir herkes görecek.
Bilmece gibi konuştuğumu düşünmeyin. Sayın Erdoğan, AKP'den büyük bir enkaz devraldı ve artık hiçbir bahanesi kalmadı.
Belediye başkanı olmak istedi, oldu.
Başbakan olmak istedi, oldu.
Cumhurbaşkanı olmak istedi, oldu.
"Başkan" olmak istedi, oldu.
Artık resmen tek adam oldu. Her şey ondan sorulur. Her şey onun isteği ile yapılır ve her şeyin faturası, kendisine çıkarılır. İster istemez, halka kızıyor, darılıyoruz. "Ülke soğana muhtaç edilmişken, neden 'bir daha' seçti" diye, veryansın ediyoruz.
Emin olun halk, tekrar vererek Erdoğan defterini kapattı. Halkın bir ek derdi var, o da geçim. İkinci derdi ise huzur ve güvenlik. Medyayı eline geçirmiş, halkı gerçeklerden ve doğrulardan kopartarak, "ayak dininde" tutmayı başarmış bir iktidarın akıbeti çok kötü.
Stalin, "halkı yoldukça tavuk gibi yolanın ayan dinine sokulur" görüşünü, yolduğu bir tavuk ile danışmanlarına ispatlar. İşte, bu son seçimde, birazda bunu gördük.
İktidar, kazandığı halde ağzını bıçak açmıyor, neden?
Denizin bittiğini görüyorlar. Sonlarının geldiğini de? Üç ayda bir seçim yapsın ve yüzde 70 alsınlar, değişen hiçbir şey olmaz. Batı, Erdoğan'ı son kez destekledi, bu yeni sistem hayata geçsin diye. Halk destekledi, bozduğunu düzeltsin diye.
Batı, amacına ulaştı. Bundan sonra, Erdoğan'a "diktatör" diyecek ve onu bahane ederek, Türkiye'nin üzerine gelecek, iç savaş çıkartmak için elinden geleni yapacak. Erdoğan sevgisini ve Erdoğan nefretini kullanarak, yeni tezgâhlar peşinde olacaktır.
Herkes uyanık olsun lütfen!
Alevi- Sünni meselesini kaşıyacak, Kürt-Türk fitnesini yayacak ve ekonomik olarak sıkıştıracaktır. İran'a cephe ülkesi yapacak, Rusya ile zıtlaştıracak. Türkiye'ye içerden ve dışarıdan parçalanması için kuvvetli bir basınç uygulayacaktır.
Önlerinde öncelikli olarak, İran konusu var. Türkiye'yi bu işte kullanabildikçe, kredi musluklarını açacaklar. O kadar ki, ölmesin yeter.
Her yıl, 200 milyar dolar ödemesi olan Türkiye, ABD-Rusya arasında gidip gelecek, iki tarafı da "idare" ettiğini sanacak ama sonunda, bir yerden çökecek. Keşke yalan çıksam, keşke söylediklerim boşa çıksa ama ne yazık ki, dediklerimiz hep çıktı.
Gelişmeleri okumasını bilmeyenler, komplo ürettiklerimizi sanmıştılar ama gerçekleşince de "nerden bildiniz?" sorusunu sordular. Biz, her şeyi bilen adamı okuyoruz. Biz, Prof. Dr. Haydar Baş'ı çalanlarla değiliz, bizzat ondan alanlarlayız.
Dünyada yeni bir dönem başladı. Bunun adı Haydar Baş dönemi. Bakın, bütün partiler Sayın Baş'tan çalarak seçime gittiler ama artık çalarak değil, bizzat alarak seçime gidecekler. Haydar Baş'tan kaçanlar, onu çalmaktan geri durmuyorlar, neden sanıyorsunuz?
Dünyada Haydar Baş dönemi yaşanırken, Türkiye buna direnemez. Hele de, çökerken, hele de batarken? Son nefesinde bile olsa, Türkiye mutlaka "Haydar Baş" diyecektir. Çünkü başka çaresi yok. İsterdik ki, ülke ölüm yoluna girmeden desin.
İsterdik ki, ülke operasyonlara maruz kalmadan desin.
Parçalanmanın eşiğine gelmeden, BOP kapsamında rejimi ve haritası değişmeden, "Haydar Baş" demeliydi.
O, Ehl-i Beyt tezi ile ABD'nin mezhep oyununu, ekonomi teziyle dolar-faiz oyununu, Atatürk teziyle de "rejim" oyununu bozacaktı. Şimdi anladık mı, rejim değişikliğini kim için yaptık?
Görünüşte Erdoğan için ama değil.
Rejim değişikliği ABD istediği için oldu.
Hatırlayın lütfen, ABD'nin siyahî eski dışişleri bakanı Condoleezza Rice, "BOP kapsamında 22 Müslüman ülkenin rejimleri ve haritaları değişecek" demişti.
İşte Türkiye'nin, 2010 ve 2017 referandumlarının ardından, 24 Haziran seçimleriyle nihayete erdirilen rejim değişikliği, Rice'ın sözünü ettiği o değişikliktir işte. Bundan sonra ki gelişmeler, harita değişikliği amaçlarına yönelik olacaktır.
Türkiye, rejimi ve haritası değiştirilmek istenen ülkeler listesinin başında gelmesine rağmen, listenin sonuna konması, bizi asla şaşırtmadı.
Anladık mı bu ülkede, ABD'nin her türlü planını bozacak, sadece bir adres olduğunu. Onun da, Haydar Baş-Bağımsız Türkiye olduğunu?
Anlamayanlar "kek" yiyip, "millet parkından yuvarlansınlar", ne yapalım!