Lafın değil Türkiye'nin bittiği yerdeyiz!

Türkiye'nin düşürüldüğü şu duruma bakın. 

AB ne isterse ver, ABD'nin bir dediğini iki etme, sonra da bu hallere düş!

Pes vallaha? 

Buna rağmen, AB'ye mülteci bekçisi ol;  toprağını "NATO toprağı" ilan et, bütün üsleri teslim et, havanı, karanı onlara emanet et!

Dillerinde Allah'ı düşürmeyen iktidar sahipleri, bu konu da, Allah'ı bile dinlemediler.

Dinleselerdi "sen onların dinlerine girmeden onlar senden asla memnun olmazlar" ayetine, bir kez kulak verirlerdi.

Soruyorum: 

Batı ne istedi de, Türkiye vermedi?

"Uyum yasaları" adı altında Türkiye'den en hayati konularında taviz koparan AB, Türkiye peş peşe yasalar çıkardığında AB'nin dönem başkanı "Türkiye tarih yazıyor" demişti.

Türkiye tarih mi yazdı, mezarını mı kazdı? Şimdi daha iyi anlıyoruz. O zamanlar AB'ye girmeyi bu iktidar nerdeyse, dinin ve İslam'ın şartı yapmıştı.

İktidarın Adıyaman şıhı bile, "AB'ye girmeden olmaz" diyordu. Zinayı ve domuz eti satışını suç olmaktan çıkarmaya, iktidarın hocaları, hoca efendileri, cübbelileri, cübbesizleri, bu kötülüklere "tam icma" ile destek sağlamış, "imanın en zayıfı olan buğzu" bile göstermemişlerdi.

Hepsi birden, "Ne AB, Ne ABD, Bağımsız Türkiye" diyen, Baş Hoca'ya, yani Prof. Dr. Haydar Baş'a, bulundukları mahzenlerde karşı çıkmışlardı. Çünkü memleketin cümle hocası AB'ci olurken, Baş Hoca'nın AB karşıtı olması, aşılmaz bir kale gibi duruyordu.

Şimdi ülke vicdanı, akıl almaz fuhuş, ensest ilişki ve cinayetlerle kanarken, "ne oldu bize?" diye birde utanmadan soran, hele şu bazılarına bakın.

Elinin körü oldu!

Duydun mu?

Bunca insan, kuzu etimi tüketiyor sandınız, kod kafalılar!

Domuz eti yemekten, deyyusluk başladı, anlamıyor musunuz?

AB ne isterse verirseniz, bugünkü Türkiye olur işte. AB'ye girmeden Hans veya Acel yaptılar baksana!

Hem AB'ye niye alsınlar, oraya girmeden her şeyini veren bir toplumu, alıp da ne etsinler?!

AB'ye girmeden gümrük birliğine giren ve AB bakanlığına sahip dünya da tek ülkeyiz.

Ya ABD:

ABD için ne yapmadık?

"Ey ABD! Biz mi senin dostunuz, yoksa PYD mi?" sorusunu Türkiye'de sormuşlardı. ABD'ye gidince cevabını aldılar. Ama yine akıllanmadılar. Ne dediler: PYD için ABD'ye küsmeyiz!

Vah ki, vah!

Ülkemi bu kafalar idare ediyor.

ABD'ye "durmak yok, kullanmaya devam" dediler anlayacağınız. 

Resmi olarak "Başkomutan" sıfatı bulunan Sayın Erdoğan'ın bir ABD onbaşısı tarafından karşılanması, Türkiye'ye yapılmış çok büyük bir hakarettir.

Halen bekliyorlar ki, Obama vicdana gelede, bunlarla görüşe?

Lafın değil, Türkiye'nin bittiği yerdeyiz!

Her şeyini veren bir ülkenin, verilecek şeyleri kalmayınca liderlerini onbaşı ile karşılıyorlar demek ki!

Obama'nın sesini özleyenlere ders olsun.

Bir zamanlar yandaşlar ABD ziyaretlerini nasıl allayıp pulluyorlardı.

Batı basını hele, "Selahhattin Eyyubi" benzetmeleri yapmışlardı, 'dünya lideri'ne.

Şimdi "istifa et" diyorlar. 

Kendileri getirmişler gibi!

Yoksa getirmemişler miydi?!

Sadece sordum!

Sayın Erdoğan "Batı bizi yalnız bıraktı" diyor. Sayın Cumhurbaşkanım, 15 yıldan sonra günaydın!

Batı iktidarınızı tuttu, Türkiye'yi tutmadı ki. Batı, Türkiye ile ne zaman birlik oldu, söyler misiniz?

Batı tarafından, sürekli sıkıştırılan Sayın Erdoğan'dan istedikleri şey bence istifası değil.

Batı, Erdoğan'ı indirmek değil, koltuğunda tutmak istiyor. Üst üste hatalar yapmasını bekliyor. Hatta diktatör olmasını arzuluyorlar. Saddamlaşsın diye dört gözle bekliyorlar.

Umarım tüm bunların farkındadır.

Bugün bile hatadan dönsek, yarına göre karlıyız. 

ABD'ye üsleri kapatıp, NATO'dan çıkmalıyız.

Bu işler "Ey Batı", "Ey Amerika" demekle olmuyor. Modeliniz ve projeniz olmalı. 

Türkiye, Haydar Baş'a dönmeli, Bağımsız Türkiye'ye ve Milli Ekonomi Modeli'ne dönmeli.

Zaten dönecek ama hemen dönmeli?

Ekonomik dönüş olmadan, siyasi dönüş olmaz. Ülke de, kurtulmaz. Ülke Prof. Dr. Haydar Baş'sız kurtulmaz.

AB ile ABD ile değil, Haydar Baş'la olun! 

Lafın değil Türkiye'nin bittiği yerdeyiz!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön