Oyunlara gelmeyeceğiz

Karantina kalkınca, Trabzon’a doğru yola düştük.

Dört arkadaştık. İstanbul’dan iftardan sonra çıktık. Ertesi günü, saat 15 civarı vardık şehitlik tepesine…  Yol arkadaşlarıma, teşekkürler. Yusuf ve Özkan beylere, Mahmut abiye…

Üstadımızın nurlu kabirleri, güllerle donatılmıştı. 

Cennete, açılan kapıdır mezar. Tabi Allah’ın sadık kulları için. Ziyaret ettiğinizde, cennete açılan kapı da dua ettiğinizi, yaşarsınız. Burnunuza, dünyaya ait olamayan kokular gelir. 

Yeter ki kalpler, diri iken olduğu gibi şimdi de,  gönül testiniz, gönül pınarının altında dursun. Cebindeki telefona gelen sinyali anlayan kafanın, kalplerden de gelen sinyaller olabilineceğini anlaması için “gönül” sahibi olması gerekir.

 Mevlana,  “Gönlün ne olduğu ancak gönül sahipleri bilir” diye boşuna dememiş.

Üstadımız, Prof. Dr. Haydar Baş, milyonların gönül sultanıdır. Bütün bir Türk ve Müslüman coğrafyada, sevenleri var.  Artık, bütün ülkelerden gelenleri olur.

O, gönüllere tevhidi işleyen bir gönül işçisiydi. Gönül işçiliğini kutsal gören,  büyük bir ustaydı. Yanlışa ve batıla karşı celal, hak ve hakikate karşı ise cemal, onun temel vasfıydı.

 Kendini anlamadan saldıranları da düşman görmez,  “mahallenin delisi” sayardı. “Bize düşen, onu eğitmektir” derdi. Şimdi hayatta olsa cahilce saldıranlara dahi “a benim eşek oğlum!” diyerek, üzerindeki ” İrşad Gömleği”nin gereğini yapardı. 

Ona göre bu ülkenin her bir ferdi,  eğitilmesi gereken talebelerdi. Kimi talebe cam kırar, kimi kafa, kimi gönül kırar… Hepsini bir şekilde, idare eden, eğiten “adam”  eden,  öğretmen olmak, onun işiydi.

Başkalarının yaptığı hata ve yanlışlar için, “suç benim, ben onu eğitmeliydim!” diye, kendini suçlayan, biriydi.

Her hali, irşat ediciydi;

Susması, konuşması, fırçası, gülmesi veya gülümsemesi…

O, yüksek bir dağa benzerdi. Dağın bir tarafı güneşli iken, öbür tarafı kar ve borandı. Bazen fırtına ve kasırgaydı. İrşadı için, kimini kasırga karşılarken, kimini güne karşılardı. Bir gönülde, aynı anda birkaç iklim yaşatırdı.

“Dünyaya bir daha gelsem, yine eğitimci olmak isterdim” diyen, gönül, nefis ve kafa eğitimcisi artık aramızda yok. Ancak tezleri, ahlakı ve duruşu, hepimiz için bulunmaz hazinedir. Sorumluluğumuz artmış, bıraktıkları davamız olmuştur.

O, aynı zamanda, bir devlet adamıydı. Hakikat insanı olduğu kadar, ilim ve siyaset adamıydı. Bu kadar vasıf, hiçbir zaman, birbirine karışmadı. Birbirine engel teşkil etmedi.

12 Eylül öncesi, sağ ve sol grupların duvarlara yazdıkları bölücü sloganları, kireç ve boya ile geceleri silen bu insan,  tanıdığım günden beri, bir ney gibi ayrılıklardan şikâyet etti, durdu. Her türlü ayrılığı

 “milli bütünlük- dini bütünlük” boyaları ile boyadı.

“Aleviler Müslüman’dır” dedi.

“Türkiye cumhuriyeti devletini Müslümanlar kurdu” dedi.

“Bu cumhuriyet, iddia ettikleri gibi içki masasında değil, Hacıbektaş dergâhında kuruldu” dedi. Çakma tarikatların, sözde cumhuriyetçi ve Atatürkçülerin hedefinde olması, oldukça normal. 

Bu ülkede kimin Atatürk ile kiminin dinle problemi var. Dinle problemi olan da, saldırıyor, Atatürk’le problemi olan da… Çünkü hem din istismarcılarının, hem Atatürk istismarcılarının, ellerinden “malzemelerini” aldı.

Şer güçlerin ülkede çıkarmak istedikleri karışıklıklara tetikçilik yapanların, kıyafetleri ne olursa olsun, hangi mahfillerin hizmetçileri olduklarını biliyoruz. 

BTP kadroları, bu oyunlara gelmeyecekler.

 Enerjilerini; ülkenin birliğine, beraberliğine ve kalkınmasına, harcamak üzere eğitim aldılar.  Ülkeye İş ve Aş getirmek için liderleri Hüseyin Baş etrafında,  “Bağımsız Türkiye” demeye devam ediyorlar. Türkiye’yi bir iç savaşa çekme oyunlarına, alet olmayacağız. 

Biz, liderimizin bize yaşattığı kardeşlik duygularıyla, 82 milyonu kucaklıyoruz. Alevi-Sünni hepimiz kardeşiz. Bu, kardeşliği bozacak, her türlü kalleşliğin karşısındayız.

 Ehl-i Beyt, her türlü mezhep ayrılığının üzerinde, Allah’ın ipidir. Dileyen şeytanın ipine sarılsın, dileyen Allah’ın!

“Atatürk Vatandır”. Bu vatan üzerinde yaşayan herkese, Atatürk’ü anlatmaya devam edeceğiz. Atılan iftiralar, bizleri yolumuzda durduramayacak.

Oyunlara gelmeyeceğiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön