Rüyamda askerim ve kışlada Atatürk’ü gördüm.
Mavi gözleri ve oldukça sert bir bakışı vardı, bana “asker yanıma gel” dedi koştum. “Emret paşam!” deyip selam verdim.
“Git komutanını çağır “dedi. Baş üstüne diyerek koştum ve bölük komutanım Erhan yüzbaşıyı çağırdım.
Erhan yüzbaşı gelip selam verdi, “Emret paşam” dediler. “Evladım nedir bu memleketin hali? sizler ne iş yapıyorsunuz?” dediler.
Erhan yüzbaşı, “paşam, asker siyaset yapmaz diyorlar, biz de karışmıyoruz, memleketin halinden siyasiler sorumludur, siz onlara sorun efendim” dedi.
Paşa, yüzbaşıya sert bir bakış atarak sordu; “Senin komutanın nerede?” Yüzbaşı “Hapiste paşam.”
Paşa, “ne suç işledi?”
Yüzbaşı, “araştırılıyor, henüz bir suç bulunamadı paşam” sonra bana bakarak “evladım sen bana bir bardak su getir” dediler.
Ben su getirdiğimde polisler geldi, Erhan yüzbaşıyı da tanık sıfatı ile Hasdal’a götürdüler. Bana dönerek Erhan yüzbaşı, “emir komuta sendedir” dedi ve ayrıldılar.
Sonra ben Ata’ya sordum; “Paşam kurduğun devlet çok zor günler geçiriyor, dokuz Eylül’de göndere bayrak çekmemiz yasaklandı.”
Paşa: “neden Yunanlar mı geldi” dediler.
Ben “hayır paşam Yunanlar gelse çok iyi onlarla savaşırız, öyle bir şey geldi ki elimiz, kolumuz bağlandı.”
Paşa “İngilizler mi işgal ettiler” ben “hayır paşam.”
Paşa “Nerden geldiler? Nasıl geldiler evladım? Yoksa Çanakkale mi geçildi?
“Hayır paşam hayır, demokrasi ile geldiler” dedim.
Paşa “anlat bakalım neler yaptılar.”
Ben ağlayarak başladım anlatmaya “Paşam seçimle geldiler, öyle bir geldiler ki her şey demokrasiye uygun. Geldikleri ilk günden itibaren Avrupalı ecnebilere uydular, Uyum Yasaları adı altında çıkarılan yasalar ile, askerin terörle mücadele azmini kırdılar. Polisin, askerin eli kolu bağlandı, izinsiz ne araç durdurabiliyorlar, ne de evler aranabiliyor.”
“Sınırlarımızdan içeri giren teröristler, her yeri kan gölüne çeviriyor. Teröristleri besleyen ve destekleyen ülkeler ile bizim iktidarımız katılım ve stratejik ortaklık kurmuş.”
Paşa, “ben sizleri gençliğe hitabemde uyarmadım mı? Memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet, dalalet ve hatta ihanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleri ile tevhit edebilirler, demedim mi?”
Ben ağlayarak “dediniz paşam” dedim ve bana “devam et” dediler. Ben de “paşam ecnebilere topraklarımız satıldı, bütün gelir getiren kurumlarımız kasalarında para unutularak devredildi, tersanelerimiz satıldı, madenlerimiz satıldı, köprü ve yollarımız satılıyor, millet fakir ve çaresiz kalmıştır.”
Bana “sus yeter” dediler ve sordular “Evladım bunlar, İngiliz değil, Yunan değil peki kimler?” Ben “Akepe paşam, akepe” dedim.
Paşa, sustu ve bir süre sonra bana dönerek “Evladım bunlar şu an ne ile meşguller?” Ben “efendim bunlar şu anda komşumuz Suriye ile uğraşıyorlar, oraya demokrasi götürmeye çalışıyorlar” dedim.
Güldüler “ya hu ben gideli demokrasi de değişmiş olmalı, böyle demokrasi olmaz olsun, parçalanan bir ülkeye demokrasi gitse ne olur, gitmese ne olur? dediler.
Ben “efendim tam buyurduğunuz gibi, demokrasinin gittiği her yer kan gölü, parçalanmış topraklar, birbirine düşürülmüş halklar, sömürülmüş kaynaklar, etnik çatışmalar bunların hepsine demokrasi diyorlar, ulus devlet anlayışı eskiden kalmış, faşist bir yaklaşımmış diyorlar.”
Paşa tekrar sordu: “Ordu ne yapıyor, bütün bu olanlar karşısında?” Ben de “efendim ordu demokrasiye saygılıymış! Generallerin çoğu hapiste, kışlada olanlar da halı-kilim siparişi veriyorlar, bir de NATO diye bir ağaları var, o izin vermeden asla bir şey yapamazlarmış, geçmişte bu ağa bir çok darbe yaptırmış, ama şimdi de akepeye itaat edin uslu uslu oturun, ülkenizin bölünmesini izleyin diyormuş.”
Paşa üzüntülü ve ağlamaklı bir halde dedi ki, “Evladım milleti uyarın, devletinizi ve cumhuriyetinizi ilelebet muhafaza ve müdafaa edin, parçalanıp ayrılmayın, sivil-asker birlik olun, ülkenizi böldürmeyin, sizi yönetenlere selamımı söyleyin, eğer gittikleri yoldan dönmezlerse onların iki yakaları elimde olacak, yoksa şehitlerle birlikte gelir onlar ile savaşırım haberleri olsun.”
Ben de ellerinden öperek huzurundan ayrıldım, uyandığımda ağlıyordum.
Not: Bu çakma bir rüyadır, gocunma huyu olanlardan özür dilerim.