Sakın bu fil terbiyecilerine inanmayın!

Allah, insanı yarattı.  
Sonra ona, "sayısız nimetler" verdi. 
"Ye, iç ama israf etme…" dedi. Açgözlüler için de bir uyarıda bulundu: "Allah'ın nimetleri sonsuz, onları sayarak bitiremezsiniz" dedi. 
Yani ekmek, herkese yetecek kadar mevcut. İş ve aş sorunu yok aslında… 
Tabi ki;
Tarlaya kuş dadanmasaydı. Ambara fare girmeseydi. Fırına hırsız dalmasaydı. Ve yöneticiler kukla olmasaydılar. 
Kapitalist sistemin ne faresi eksik olur, ne hırsızı, ne haramisi, ne de kuşu… Çünkü sistem, bunları doğuruyor. Fareler sistem için gerekli, "nimetler" sayılı olmalı ki, "talep" olsun. 
"Sistemin kuşları" tarlaya dadanmalı ki, ekmek kavgaları doğsun. Gücü olanlar, tarlaya çöksün veya fırını gasp etsin. "Sınırlı" gösterdikleri ekmek için, kavgalar çıksın. İnsanlık "kaynaklar sınırlı" yalanına inansın. 
Nimetlerin sayısız olduğunu unutsun, kıt olduğuna inansın. Kıtlık kendini vurduğunda ise sorgulamayıp, “şükretsin” sadece. Kapitalizm şükrettirmeye bayılır ama aklettirmeyi hiç sevmez.
Mesela, Afrikalıların “Müslüman” olmasından kapitalizm çok memnun! Değerli taşlar üzerinde oturdukları halde yoksul olmalarını “kadere” bağlıyor, sorgulamayı neredeyse “günah” sayıyorlar.
Ben “Afrika” dedim siz anlayın artık!
“Türkiye” diyecek halimiz yok ya!
“Bor, altın, toryum” üzerinde Afrikalılar!
Neyse!..
Kapitalizm kandan, gözyaşından beslenir. Demek istediğim, lütfen olayın künhüne vakıf olalım. Suçu sadece ambar farelerine, fırın hırsızlarına atıp işin kolayına kaçmayalım. 
Yoksa değişen sadece kuşların ve farelerin rengi olur. Hırsızların elbise değiştirmeleri çok mu zor!
Bu ülkede 24 Ocak kararları uygulansın diye, 1980'de darbe oldu. Bu kararlar altında memur olarak imzası olan kısa boylu, tombul bir herif, darbeden sonra Başbakan oldu. 
Var mı kapitalizm belasından bizi kurtaracak?
Var.
İşte o kurtaracak olanı, işin başına getirmedikçe, bu ülkede değişen hiç bir şey olmaz. Herkes yazıyor sosyal medyada işte, "ekmek var ama adalet yok." Çok doğru, peki elinde çözümün ne?
Çözüm olarak herkes, kapitalizme bir renk giydiriyor. Kimisi kırmızı, kimisi yeşil veya mavi… Partilerinin isimlerini söylüyorlar. Hepsi kapitalizmin farklı renkleri… Bir tek kuşların, farelerin renkleri farklı, hırsızların elbise rengi farklı…
Fil eğiticileri, filleri siyah elbiselilere dövdürüyorlar. Sonra aynı kişiler beyaz elbiseler giyerek filleri dayak yedikleri çukurdan çıkarıyorlar. Siyah elbiselilerden işkence gören bütün filler, beyaz elbiseli işkencecileri artık “kurtarıcı” olarak görüyorlar.
Durum aynen böyle…
İyi de kardeşim, biz insanız, fil değiliz ki!
Haklısınız, o zaman fil gibi davranmayalım.
Allah, "aklediniz!" diyor.
Neden akletmeyiz!
Kapitalizmin fil terbiyecilerine kanmayalım!
Bu ülkede bir insan çıktı, paraya yeni bir tanım getirdi. Dünya o para tanımı etrafında, "Milli Para" gerçeğinde bir araya geldi. Kapitalizmin dolar ile soyma oyununa karşı, "Milli Paralarla Ticaret" formülüne sarıldı.
ABD hegemonyasını çökertti bu insan.
Sen hâlâ, “gücü ne” diyorsun, kapitalizmin oyuncak sandıklarına bakıyorsun.
Sisteminin adına dünya, "Haydarizm" dedi ya… Denendi, uygulandı. Sistemin matematiğini çıkaranlar "Ne Mutlu Türküm Diyene" dediler. Bir kısmı Müslüman oldu. Sen, birbirini yiyen fil terbiyecilerinden medet umuyorsun!
Hepsine saygım sonsuz, ayrı konu…
Ne demek istediğim anlaşıldı mı?
Yani bütün partiler mevcut kapitalist sistemi savunurlar diyorum. Sadece bir parti, kendine ait, dünyaya mal olmuş, bir sistem ile siyaset meydanına çıktı. Eğer elinde böyle bir sistem olmasaydı çıkmazdı meydana.
Şimdi, Haydar Baş'ı ve partisini bu ülkede neden gizlediklerini anladınız mı? BTP İstanbul adayı Selim Kotil konuştukça, Haydar Baş sistemi anlatıldıkça insanlar, "yahu siz bugüne kadar neredeydiniz!" diyorlar.
Biz 18 yıldır Türkiye'de siyaset yapıyoruz ama asıl sizler bizleri neden görmediniz?
Neden, gözlerinize bağlanmış kapitalizm bandajını sökmediniz?
4 milyar insan Prof. Dr. Haydar Baş'ı gördü de, sizler görmemeyi nasıl başardınız!
Suçlamıyorum.
Dinlediğiniz kanallar, okuduğunuz gazeteler, sizlerle aramıza perde oldular. Şimdi, perdeler aralanıyor. 
BTP'ye el verin, diğer hepsine yol verin!
Tarlamız kuşlardan, ambarlarımız farelerden,  fırınlarımız hırsızlardan, ülkemiz küresel haramilerden, kurtulsun. 
"Kaynaklar Sınırsız" diyen insan, "nimetler sonsuz" demek istiyor. Sizler, Allah'ın dediğini diyeni mi dinlersiniz, "kaynaklar sınırlı" diyen kapitalizmi, Papaz Malthus'u mu dinlersiniz!
Müslüman, Müslüman'ı dinler, papazı dinlemez. 
Şimdiye kadar kimleri dinlediğinizi, yüzünüze vurmuyoruz. Türkiye'nin altını, boru, toryumu, boşa akan denizleri var. Toprağı kurutan güneşi var. Ormanları deviren rüzgârları var. 
Haydar Baş Bey, bunları enerjiye çevirip evlerinizi aydınlatacak. Sizlere “ampulü” gösterip, elektrikle çarpanları terk edin artık. 
"Şimdi ders verme zamanı değil" diye yalvaranlara değil, kendinize acıyın!
Unutmayın, Haydar Baş’tan başkası sizleri kurtaramaz. Vallahi taassup değil, billahi hamaset değil. Ağrı dağı kadar gerçek. Marmara Boğazı kadar hakikat…
Sakın bu fil terbiyecilerine inanmayın!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön