Sen git "Evet-Hayır" oyna!

Millet bir anda "EVET" ve "HAYIR" diye ikiye bölündü. "Seferberlik" ve "Kurtuluş Savaşı" söylemleri, geride kaldı.

Allah akıbetimizi hayretsin!

Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete!

Adamın biri hocaya rüyasını anlatmaya gitmiş: Hocam ben rüyamda deniz gördüm. Ama deniz mi desem, ırmak mı desem, akarsu mu desem? Biraz ileri de bir ev gördüm. Ama ev mi desem, villa mı desem, konak mı desem? Az ilerde de bir orman gördüm. Orman mı desem, ağaçlık mı desem, yeşillik mi desem? Şimdi sen bu rüyayı yorumla!

Hoca cevap vermiş: Allah belanı verecek ama bugün mü desem, yarın mı desem, öbür gün mü desem!

Dostlar!

Bizim de millet olarak Allah belamızı vermiş. Ama dün mü desem, önceki gün mü desem veya daha önceki gün mü desem!

Veya 5 yıl önce mi desem, 10 yıl önce mi desem!

Vermiş sürünüyoruz. Peki, Allah'ın bize vereceği bela bitti mi, hiç sanmam!

Çünkü ne ders çıkarıyoruz, ne sorguluyoruz, ne de muhasebe ve muhakeme yapıyoruz. Bu belalar; bu sene de mi yağacak, gelecek seni de mi veya daha sonra ki sene de mi yağacak, bilmiyoruz.

Biliyoruz da, bilmiyoruz diyelim!

Neyimize lazım!

Demedik, ne kaldı?

Uyarmadık, hangi konu kaldı?

Ders alındı mı?

Asla.

Hak verildi mi?

Tövbe.

"Gülen konusunda herkes 'kandırılırken', kandırılamayan bir kesim vardı" diyerek bir hak teslimi, oldu mu?

Yine tövbe!

"Siyaseti son nefes için yapıyorum" diyen Baş Hoca için elbette hep kazanç var. Kayıp hiçbir zaman söz konusu olmadı. O hep haklı çıktı. O hep, doğru çıktı. Bu tamam.

Eyvallah. Bur da bir sorun yok.

İyi de, kardeşim!

"EVET" dese de zarar eden, "HAYIR" dese de batan, dünya da başka böyle müflis bir toplum var mı ya!..

Soruyorum var mı?

Bu kadar avucunu yalayan, yetmedi, koltuk ve makam yalayan, neye "EVET" ve neye "HAYIR" dediğini bilmeyen, böylesi bir halk var mı?

Gezegende yalnızız farkında mısınız!

Yoksuluz, "seni zengin yapacağım!" diyeni görmüyoruz. Ölüyoruz, "sizi kurtarmaya geldim" diyeni duymuyoruz. İşsiz ve aşsızız, "size İşte ben vereceğim, Aş ta ben vereceğim" diyeni, yok sayıyoruz.

Allah bela vermez de ne verir, soruyorum!

Allah, hak ettiğimiz tüm belaları perakende veya toplu vermeden, bizi bu dünyadan almaz. "Allah intikam sahibidir" çünkü. Allah'ın intikam aldığını, kimse kurtaramaz. Bu böyle biline?

Hindistan Maliye Bakanlığı, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Vatandaşlık Maaşı projesini uygulama kararı aldı. Dünyaya bu kavramı Haydar Hoca kazandırdı. Milli Paralarla Ticaret kavramını da öyle?

Finlandiya bu maaşı verdi. İsviçre, halka sordu vermek için. Yani Vatandaşlık Maaşı için bir "EVET-HAYIR" referandumuna gitti. 15 bine yakın asgari ücret alan halk, "HAYIR" dedi. İhtiyacı olmadığı için?

2010 yılından beri pilot bölgeler seçip, Vatandaşlık Maaşı veren Hindistan, 1 milyar 200 milyon nüfusun tamamına, bu maaşı verme kararı aldı.

Vatandaşlık Maaşı verilen bölgelerden ilginç sonuçlar aldı Hindistan. Bu maaşın verildiği bölgelerde çocuklar okullarında daha başarılı olmuşlar. Asayiş berkemal olmuş ve ekonomiye ciddi bir canlılık gelmiş. Üretim artmış. İşsizlik azalmış. Haberi, internette okuyabilirsiniz.

Bu kadar büyük bir nüfusa, ayda yüz dolar dağıtıldığını düşünün. O paranın 16 kez dolaştığını hesap edin. Ekonomiye verdiği canlılığın yanı sıra, ne kadar vergi dönüşümü ve üretimi ne kadar tetiklediğini düşünün.

Sonra bir de, boşa  "EVET-HAYIR" çeken bizleri düşünün!

Türkiye sen akıllanmazsın ya!

Nasibin kesilmiş!

Bela olarak bu sana yeter!

Elin Hindlisi, Finlisi, Haydar Hoca'dan nasiplenir, sen böyle hava alırsın! Üzerinde oturur, "Kaynak yok" dersin!

Gözlerin bağlanmış görmüyorsun!

Dizlerin bağlanmış, Haydar Baş'a gidemiyorsun!

Sen git, "EVET-HAYIR" oyna!

Sen git "Evet-Hayır" oyna!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön