Bir "dava" kavramıdır tutturmuş gidiyorlar.
"Dava adamı, dava arkadaşı","dava dostu",falan filan?
Davanız ne desen?
Hiç.
"Dava" işte?
Öyle ki, artık kusacağım!
Kötü bir kavram mı?
Hayır.
Öyle ise bu kavramla ne alıp veremediğin var, diyeceksiniz.
Haklısınız!
Bir zamanlarda "hizmet" kavramına çok kıl olmuştum.
"Hizmetin parası, hizmetin aracı, hizmetin adamı, hizmetin okulu, hizmetin yurdu, hizmetin dersanesi,hizmetin kanalı, hizmetin evi,?" say, say bitmiyor!
Bir tek, "hizmetin kerhanesi" yoktu!
"Hizmetin bankası" vardı bak!
Faize "haram" diyen bir dine, "hizmet" ettiğini iddia edenler, banka kurmuşlardı. "Faiz yuvası" kapanmasın diye, Yasin okuma timleri bile kurmuşlardı.
Faiz kuruluşuna hâşâ, "Allah için" para yatırılması gerektiğini iddia edenleri bile gördük. Ne rüyalar uydurmuştular, bankayı kurtarmak için? Yok, İmam Gazali'yi rüyasında görmüşte, Gazali "bankaya sahip çıkın!" demiş!
"Çüş!" demek az gelir, inanın!
Öyle naneler yendi ki, Müslüman'ı faiz müdafaacısı yaptılar. "Zaman imanı kurtarma zamanı" diye yola çık, sonra bankayı kurtarmak için ayetler başta olmak üzere, tüm kutsalları bozuk para gibi harca!..
"Hizmetin" içinde sadece faiz çıkmadı.
Papa çıkt!
Vatikan ve "Diyalog" çıktı!
Hem de 1997'de, Papa'ya verdikleri bir mektupla, "Papalık konseyi misyonunun bir parçası olmak üzere?" Papa huzuruna çıkmışlardı.
O zamanlar, bu yapıya karşı "din ve vatan müdafaası" veren, ülkede bir isim vardı: Prof. Dr. Haydar Baş?
Uyarıları dinlemeyip Papa'da soluğu alan Gülen'e, "yanlış yoldasın" diyen Baş Hoca, sayısız bedel ödemiştir. Devleti Gülen'e teslim eden iktidar ise ne yazık ki bu suça ortak olmuştu.
Bugün bu yapıdan şikâyetçi olanlar, önce Haydar Baş'tan özür dilemeliler. Olayı bir "iman-küfür" meselesi olarak görmekten aciz olanlar, "iki camia arasındaki kavga" olarak basite aldılar.
Bugün meselenin bir ulusal güvenlik meselesi olduğunu, kendileri söylüyorlar. Sayın Baş'ın bugünkü uyarıları içinde ileri de hak verecekler belki ama iş işten geçecek?
Neyse, konum Gülen değil, gülmeyenler aslında ama yeri gelmişken, sadece bir parantez açtım!
Hizmet kelimesinin içine ettiler!
Şimdi de "dava" kavramının içine ediliyor!
Necip Fazıl'ın "dava" diye efsaneleştirdiği, bu kavramın içine iktidar ediyor. Yaşama nasibinden mahrum, Allah vergisi bir kalem ile kitleleri etkileyen Fazıl'ın "dava" dediği, "kutu" sektörüne dönüştü adeta!
Ne davası?
"Kutu" davası!
Başka "gemi" davası!
Başka?
Neyse diğerlerini de siz söyleyin!
"Dava" kavramının içine eden bir başka kesim de, Bahçeli milliyetçileri bence?
Bunlarda "dava", Bahçeli'yi koltukta davasına dönüştü. İktidarda ise Saray'a bağlılığa dönüştü.
Kavramlar heybeye benzer. İçine neler konulduğu önemli? Kelime ve kavramların elbette suçu günahı yok. Bizi iğrendiren kavram heybelerinin içine konanlar.
Namazın birince farzı "Allah-u Ekber" kavramının içini IŞİD doldurduğu için, namazı bırakacak halimiz yok?
Bilmem anlatabildim mi?
"Dava" diyen kardeşlerim!
Sizin davanızın içinde;
Atatürk var mı?
Benim var.
Hünkâr Hacıbektaş Veli var mı?
Benim var?
Ehl-i Beyt var mı?
Benim var.
Sizin davanızın içinde;
"Kaynaklar" var mı?
Benim var.
Milli devlet-Sosyal Devlet var mı?
Benim var.
Sizin davanızın içinde;
İman ve İnsan var mı?
Benim var.
"İnsan gönüldür" gerçeği var mı?
Benim var.
"İş, Aş, Haydar Baş" var mı?
Benim var.
Sizin davanızın içinde;
Bağımsızlık var mı?
Benim var.
"Ne AB, Ne ABD, Bağımsız Türkiye" ülküsü ve inancı var mı?
Benim var.
Dava dediğin bir kutuya sığmaz!
Mideye inmez!
Eritilecek bir şey değil!
Kurda kuşa indirgenmez!
Ehl-i Beyit'ten başlar, aşka dönüşür, sonsuzluğa yol alır.
Benim davam ancak Nuh'un Gemisi'ne sığar.
Direkleri evliyaullahtan, gövdesi aşktan, okyanusu nübüvvetten, çeşmeleri velayetten?
Çok mu ileri gittim!
Vallahi inancım bu?
İnanca hudut konmuyor, biliyorsunuz.