Kaşıkçı olayı, dünyayı salladı.
Suud, büyük tepkiler aldı.
Öyle ki, ABD bile Suud’a sahip çıkmadı. Pompeo Suudi Arabistan’a gitti, YPG/PKK için 100 milyon dolar “bağış” almasına rağmen, “yumuk gözlü” Prens’e, “kral olman zor” dedi.
Böylelikle, “ABD yokken Suudi Arabistan vardı” sözünü de yedirtti. Trump’ın “biz olmasak, bir haftada devrilirler” sözüne, Suud ailesi yeniden “iman” ettirildi.
Dünya gördü ki, Suud, Allah’a değil ABD’ye iman ediyor!
Eskiden İngiltere’ye “iman” ederlerdi. Yine de, Suud için ABD tanrı ise İngiltere peygamber!
Acı ama gerçek bu…
Kaşıkçı olayı, Suud’u suçüstü etse de, bu olay kapanır gider. ABD’nin Suud’u harcaması mümkün değil. Petrol için ABD, Suud’tan daha iyi bir “bekçi” bulamaz. Suud, ABD için petrol bekçisi, Suriye’deki YPG/PKK da silah bekçisi…
Onlarda ABD’nin silahlarını bekliyorlar. O kadar silah, bu çapulculara bırakılmaz. ABD, oraya yerleşmeye geliyor. Kandırılmış Kürtler’den kendine koruma tutmuş.
İktidar için bir şey diyemem ama Türkiye, eninde sonunda ABD ile savaşmak zorunda. Bunu burada, belirtmiş olalım.
“Arap Baharı”, her yere uğradı, Suud’u es geçti neden? Çünkü bu ”baharı” ABD üfledi, Suud’a zarar vermek istemedi. Şimdi sanırım herkes kabul etti artık, Arap Baharı’nın ABD işi olduğunu.
Bu oyuna, “bahar” deyip, kendini Nevruz’da sananlar ateş üstünde atlayıp durmuştular. “Ortadoğu’da bizden habersiz yaprak kımıldamaz” diyen Davutoğlu Ahmet nerede sahi?
Neyse!
ABD, hiçbir Müslüman ülkenin, demokratik kurumlara sahip olmasını istemez. Yasama, Yürütme, Yargı erklerinin tıkır tıkır işlemesini asla istemez. “Kral para gönder!” demek varken, demokrasinin işi ne bu ülkelerde!
Yani ABD, Suud’tan çok memnun.
Kaşıkçı vahşeti, gözlerin bu ülkeye çevrilmesini sağladıysa da, o gözler, yakında yeni bir ülkeye çevrilir. Kaşıkçı, kepçeci, hepsi unutulur. Böyle yönetimler, ABD’ye lazım. ABD bunların sayısını çoğaltmaya çalıştı, çoğalttı da.
Bir emirle, konsolosluğa gideni, anında parçalara ayırıyorlar. Dünyanın dudağı uçukladı resmen. Bu çağda, bu vahşet!
Oysa Suud, kendine muhalif olanı, anında çöle götürüp, zaten kurşuna diziyordu. Öldürdükleri milyonlar var. Komşusu, Yemen’de her gün, on binlerce masum Kaşıkçı katlediliyor.
Müslümanlar orada kurban kesiyorlar ama Yemen’de çocuklar açlıktan ölüyorlar. Üstelik hacıların kestiği etlerin ABD askerlerine gittiği, önemli iddialar arasında.
İşgal askerleri için sürekli para isteyen ABD, onlar için hacıların kestikleri kurban etlerini istememesi, hiç mümkün değil.
Kovboy “et” diye geberiyor!
Ülkeleri krallıkla yönetmeye bayılırlar, sonra onları ortadan kaldırmak için “diktatör” sakızları çiğnerler. “Kurtarıcı” rolüne bürünürler. Aslında ne oranın halkı, ne de yöneticileri umurlarında değil.
Sömürdükleri kaynaklar dışında, ilgilerini hiçbir şey çekmez.
Libya gibi bir ülkeyi ne hale getirdiler: Elektrik, su ve yakıtın, bedeva olduğu bu ülkede, yeni evlenen her çifte, 150 metrekare ev verirdi, Diktatör Kaddafi(!)… Öyle yanlış adamdı ki(!), petrolün yüzde 90’nını halkına dağıtırdı.
Libyalının bir eli yağda, bir eli baldaydı. Yüzbinlerce Türk, orada ekmek yerdi.
Kaddafi, Türkiye’de harp okulunu birincilikle bitirmiş, Kıbrıs harbinde, bütün imkânlarını Türkiye’ye seferber etmiş, bir delidir! Böyle bir deliyi insan, bir ömür sırtında taşır.
Biz ne yaptık?
Biliyorsunuz, anlatmaya gerek yok!
Bir ülkenin bağımsız olmasının ne kadar önemli olduğunu, Suud’a bakıp anlamak mümkün. Bir ülkenin bir aile tarafından yönetilmesinin, ne kadar kötü olduğunu, Suud’a bakıp görmek mümkün.
İnsan haklarının ve insan hayatının, iki dudak arasında olmasının, ne kadar kötü ve çağdışı olduğunu, Suud örneğinde yaşayarak dünya gördü.
İnsanlığın, ilk insan hakkı evrensel beyannamesinin, VEDA HUTBESİNDE İNSAN HAKLARI olduğu düşünüldüğünde, insan daha da kahroluyor.
İki cihan güneşi bu topraklarda çıktı ama ona da, gün yüzü göstermediler. Zehirleyerek, şehit ettiler. Evlatlarını kestiler. Sonra hayatta kalanlar, kendilerini Türk illerine attılar da, öyle kurtuldular.
Bu atış öyle bir rahmete dönüştü ki, sonunda, “Türk demek, İslam demek” oldu.
Nerede, namazda iken sırtından hançerlendiği halde, katilin haklarını oğullarına hatırlatan Ali adaleti?
Adaleti yıkmamak uğruna, kendini öldüreceğini bildiği halde, İbni Mülcem’e dokunmama anlayışı sadece kitaplarda mı yazacak?
İslam dünyasının buna ihtiyacı var. İslam dünyası Ali cahili ne yazık ki… İmam Ali konusunda cahil olan, kitap ve peygamber konusunda da cahildir. Çünkü ilmin kapısı Ali’dir. Ali, sadece bir isim değil, Kur’an’ın kendisidir.
Kur’an, Ali’yi anlatır, Ali Kur’anı…
Suud, ne Ali tanır ne veli, sadece ABD’yi tanır. ABD’yi tanımaktan Allah’ı unuttular.
Yeri gelmişken, İslam dünyasına, VEDA HUTBESİNDE İNSAN HAKLARI adlı eseri kazandıran, üstadımız, Prof. Dr. Haydar Baş Beyefendi’ye sonsuz teşekkürler. Bu eser, dünyada ilktir.
Suud ABDyi tanımaktan Allahı unuttu!