Türkiye gerçek gündemiyle karşı karşıyadır. Her gün gelen onlarca şehit karşısında hükümet yetkililerinin açıklamaları, şehit acısı kadar insanın dünyasını yıkıyor.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Devlet her zaman terörle görüşür, belki şu anda da görüşüyordur” şeklinde açıklama yapıyor, ardından ölen polis memurunun üç aylık bebeği ile çaresiz eşinin görüntüsü ekranlarda yerini alıyor.
İnsan sormak istiyor; “iyi de kardeşim çok genç yaşta bu kadını kocasız koyan, bebeği babasız bırakan eli silahlı canilerle Bülent Arınç’ın devleti ne görüşüyor?” Görüşüp de “iyi mi yaptınız diyor?” böyle diyeceğine inanmıyorum. “Silahı hangi şartlarda bırakacaksınız?” diye soruyor diyelim. Caniler de diyor ki “Özerk Kürdistan’ı kurduktan sonra…”
Karşılığında AKP devleti ne diyor olabilir?
Ne dediklerini zaten Başbakan’ın Fidan’ları söylüyor, bunları tekrar konuşmaya gerek yoktur. İktidar terörle ne mücadele ediyor, ne de müzakere ediyor. Öyle ise ne yapıyor?
AKP, terör karşısında Genelkurmay Başkanı ile birlikte çömelmiş durumdalar. Arazide geçen yıllarda verilen çömeliş resmi, Türkiye’nin terör karşısında gerçek durumunu göstermiştir.
Ancak terör karşısında “bir şey yapılamaz, Müzakereden başka bir çare kalmamıştır” noktasına milleti getirerek, milletten “Bu sorunu çözün de nasıl çözerseniz çözün” cevabı almak istiyorlar.
Kısaca PKK karşısında çömelen devlet, milletin çömelmesini beklemekte ve tamamen iktidar, zamana oynamaktadır. Yaklaşan seçimlerde “Bi daha” diyerek küresel güçlerin hayalindeki Türkiye’yi kurmak istiyorlar. Bunların “yeni Türkiye” dedikleri yeni Anayasa ile bölünmüş Türkiye’dir.
Erdoğan’ın söylem olarak sadece şivesi farklı, ancak eylem olarak aynı olan parti ve görüş sahibi “Kurtulmuş!” kişileri, tüm yedek parçaları piyasadan çekip AKP çatısı altında toplamaktadır.
Hepsinin dilinde “Yeni Türkiye” sloganı ama yeni bir şey yok, yeni dedikleri bölünmüş Türkiye’nin yeni adı “Türkiye Birleşik Devletleri…”
Bu yeni isme bakıp da “Amerika gibi büyük devlet mi oluyoruz?” diyen, kuş beyinlilere sakın inanmayın, büyüyen bir şeyimiz yok, derdimiz dışında…
Türk milletinin şunu iyi bilmesi gerekir; terörü bitirecek tek insan Prof. Dr. Haydar Baş’tır. Bugüne kadar bunu görseydik şu anda evlatlarımız tabutlar içinde bize dönmeyecek, hayatta olacaklardı. Çünkü o bugün yaşadığımız tüm sorunları, seçim meydanlarında tek tek söylemiştir. “Bu hükümeti yeniden seçerseniz çayınız ot bile etmeyecek, evlatlarınız sizlere tabutlar içinde gelecektir…” gibi sözleri binlerce defa söylemiştir.
Terörün bitmesi için gerek ve yeter şart Bağımsız Türkiye politikasıdır.
Bunun üç ayağı vardır:
1-Milli Ekonomi Modeli; bu modelde vatandaşlık maaşı, ev hanımı maaşı ve çocuk maaşı ile tüm Türkiye’de her aile hiçbir iş yapmadan yaklaşık üç bin Türk lirası para alacaktır. Her ay bu parayı alan bir Kürt delikanlısı, dağa ölmek için çıkmak yerine “Ne mutlu Türk vatandaşı olana…” diyecek ve devletine sırtını asla dönmeyecektir. Bataklık kendiliğinden kurumuş olacak…
2-Milli devlet olmanın gereği olarak, küresel güçlerin taşeronu olmaktan vazgeçip, karşılıklı menfaate dayalı bağımsız bir dış politika uygulanacaktır. Milli olmayan dış politikalar terörü azdırmıştır. Geçmişte Çekiç Güç, şimdi Kuzey Irak Kürt oluşumu ve çiçeği burnunda Suriye Kürt oluşumu hep yerli olmayan politikaların sonucudur.
3-Teröristle mücadelede güvenlik güçleri tam yetkili olmak zorunda, “çivi çiviyi söker” adam elinde silah seninle müzakere yapıyor. Nasıl olacak? “Silahlar gömülecekmiş, devlet silah bırakacakmış”, dünyanın neresinde silahsız bir devlet var acaba?
Bütün bunları yapacak iradenin bağımsız olması gerekir, Haydar Baş olması gerekir. Millet bunu gördüğü zaman kurtulacak, görmediği takdirde yok olup gidecektir.
Dün Atatürk’ü gördü kurtuldu, görmese şu anda yok olmuştu. Bugün de Hoca Atatürk’ü görmesi, fark etmesi gerekir. Atatürk bugün yaşasaydı, mevcut basın yayın organları ondan tek satır yazmaz ve gündeme asla getirmezdi. Ancak milletin azmetmesi ve görmesi gerekir. Çünkü milleti, milletin azim ve kararı kurtaracaktır.