Merhum liderimiz Prof. Dr. Haydar Baş’ın “Türk milleti için yazdım” dediği, Milli Ekonomi Modeli, bazıları tarafından aşırılmaya devam ediyor. Gerçekten, uygulanmak için bunu yapsalar, can feda!..
Tek dertleri, seçim almak!
18 yıl kilise açıp, 19’uncu yılda Ayasofya’yı hatırlamak ne ise bu da aynı. Ayasofya ibadete değil ama siyasete açıldı.
İbadete açabilirler mi?
Asla.
Çünkü ne böyle bir niyetleri var, ne de dünyayı karşılarına alabilirler. Ama Atatürk Ayasofya’da, Çanakkale şehitleri için her yıl, mevlit okuturdu. “Atatürk dinsiz!” ya, ondandır!
Neyse!
“Milli Paralarla Ticaret”i Rusya ve İran mecbur edince, “biz tavsiye ettik” dediler. Baktılar ki, Haydar Hoca adına tescilli, bu defa “yerel paralar” diyerek, işi kotarmaya çalıştılar. Liderimizin vefatı sonrası, tezi hamuduyla götürmeye başladılar.
Hop dedik!
Eller havaya!
Bu kadar aleni hırsızlık, meşru müdafaaya girer!
Ulan, bu nasıl götürme!
Kitap sayfa sayfa götürülür mü!
Götürdün, buna nasıl “İslami” dersin!
Eser, “İslami” tabi ki… Haydar Hoca’nın attığı her adım İslami… Milli Ekonomi Modeli’ni aşırmak, hiç ‘İslami’ değil ama!
Sayın Cumhurbaşkanımız, yoğunluktan olanları görmüyordur. Yoksa oturduğu makamın gereği olarak, aşırma işine razı gelmez, diye düşünüyorum. Ne İslami, ne insanı olmayan bu aşırma durumuna dur demesini, vatandaş olarak istirham ediyorum.
Merhum liderimiz, “benim tezi gayri meşru yollarla alırsanız, yılan kılçığı gibi boğazınıza oturur” diye uyarmıştı. Vallahi oturur, hayır görmezsiniz!
Türkiye’yi değil, dünyayı kurtaracak tezi alıp “İslam ekonomi modeli” diye yutturmak mümkün değil. Kapitalizmi “yeşile” boyayıp “Adil Düzen” demişti merhum Erbakan. Çok zaman geçmeden “adi kapitalist düzen” olduğunu, dünya gördü.
İktisada getirdiği tanımdan tutun da, paraya getirdiği tanıma kadar, her şeyi farklı olan, dünyada ilk ve tek olan “tüketim eksenli” modeli, AKP’nin veya diğerlerinin uygulaması imkânsız.
Çünkü uygulayabilmeleri için, “Ne AB, Ne ABD, Bağımsız Türkiye” demeleri gerekir. NATO’yu karşı olmaları gerekir. Atatürk dışında bir şemsiye edinmemeleri gerekir.
Bunu deseler, zaten mecliste olamazlar. Ne alaka mecliste olup olmamakla, diyecekler beni iyi dinlesinler: Atatürk’ün, “saban kılıçtan üstündür” sözünü hatırlayın. Atatürk, kılıç ile aldığı ülkeyi, saban ile koruma altına aldı.
Atatürk’ten sonra, kılıç ile alınan ülke, süt tozu gibi Marshall yardımları ile tekrar teslim edildi. Eğitim anlaşmalarıyla Atatürk’ü ülkeden çıkardılar. Neden “Hoş Geldin Atatürk” dedi, Haydar Baş merhum.
Heykellerini diktiler Atatürk’ün ama görüşlerini tezlerini gizlediler. Tam bağımsızlık yanlısı, antiemperyalist duruşu, Türk tarih tezi ne varsa yok ettiler. Gardırop ve rozet Atatürkçülüğünü yerleştirdiler.
Atatürk’ü İslam’ın, İslam’ı Atatürk’ün karşısına diktiler. Atatürk ile millet arasına, yüksek duvarlar ördüler. Ta ki, Haydar Hoca çıkıp, bu duvarları yıkana kadar.
Konuya dönersek eğer;
“Milli Ekonomi” demek için “Atatürk” demeniz gerekir.
Yetmez!
Özelleştirme yerine, devletleştirme yapmanız gerekir.
Bunu yapabilecek misiniz!
Bunları yapabilecek bir iktidar, şeker fabrikalarını kapatıp, Cargill’i kazandırmamalıydı. Şeker pancarı üreticilerini düşünmeyen bir iktidarı, bu “köylüler” 18 yıl, başımızda tuttu. Cargill şeker tadında zehirlemeye devam ediyor.
Atatürk’ün açtığı fabrikalar, tekrar, devlete ve millete ait olacak mı? Milli Ekonomi Modeli’nin gerekleri nedir. İyi okuyun bence, sayfa sayfa aşırmak yerine sayfa sayfa gerekleri yerine getirilsin!
Ülkenin yeraltı kaynaklarını ecnebilerden alınıp, millete ve devlete verecek misiniz? Milli Ekonomi Modeli, bunu istiyor sizden! “2023’e kadar dokunamayız” yalanı ile Milli Ekonomi Modeli bir arada olmaz.
Yalanla İslam da bir arada olmaz ama oldu sandınız!
Türk Lirası emek ve üretim karşılığında basılacak mı mesela? Pandemi sürecinde parayı basıp maaş verdiniz, sonra ne olacak?
Milli Ekonomi Modeli, emek ve üretim karşılığında para basmayı savunur ama iktidar, dışarıdan alınan borç paralar karşılığında para bastı bugüne kadar. Bütün bunlara ne diyorsunuz? Sayın Erdoğan, danışmanlarını tümünü göndersin, Meltem TV binasının danışmanında oturan İsmail’i alsın, vallahi bunlardan daha iyi çözer konuyu.
Bu kadar söyleyeyim!
Bugüne kadar faize “nema” diyerek, “helal hoş olsun” diyerek vatandaşı, batıran iktidar müntesipleri, şimdi faizin haram olduğundan söz ediyor. Baş Hoca’dan aşırdıkları sayfalara “İslami” veya “İslam Ekonomisi” diyor.
Bu modelin sahibi ilahiyatçı olmasına rağmen kendi modeline “İslami” demedi. Bunlar çaldıklarına “İslami” diyorlar. Milli Ekonomi Modeli’ne “İslami model” demeyi, Haydar Hoca bilmiyor muydu? Neden demedi?
Çünkü Haydar Hoca İslam’ı yaşayan biriydi, kullanan biri değildi. Onun buna ihtiyacı yoktu. Onun için bir şeyin İslami olup olmaması, sadece vicdanında ve kalbinde önemliydi, meydanlarda değil.
Bir sisteme, “İslami” demekle İslami olmaz. İslami dememekle de, İslam dışı olmaz. İslam’ı istemlere giydirmek yerine, artık nefislere giydirsek, ne dersiniz!
Artık İslam’ı bir rahat bıraksak!
Herkes, İslam’dan çıkıyor sayenizde!
Acıyın bu millete! Lütfen!
Ayrıca kul hakkına girmeyin!
“30 yılda yazılan tez”i, 30 günde çalmayın!
İsteyin yardım edelim. Bu ülke hepimizin… Liderimiz bizleri bu ülke için yetiştirdi. “Beni kaçırdınız, bari kadromun kıymetini bilin!” diyen Baş Hoca’nın, evlatlarına kulak verin. BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş’a sorun.
Dediğim gibi maksat uygulamak olsa, meşru yol izlenir. 50 bin kilise evi açıp, sonra “Ayasofya” denmezdi.
Belli ki, seçim yakın!