Türkiye anonim şirketi battı!

Sayın Erdoğan,  "Ben bu ülkenin anonim şirket gibi yönetilmesini istiyorum" demişti. El hak, aynen dediğini yaptı. Türkiye'yi bir şirket gibi yönetti. 

Ve " şirket" sonunda battı.

 İflas etti.  

Ünlü ekonomist ve finans tarihçisi Russell Napier'in "Türkiye iflas etti, 400 milyar dolar borcunu ödeyemiyor" diye, Avrupa basınına mülakat verdiğini, geçen hafta yazmıştık. İktidar, seçime gitme nedenini de zaten "ekonomi" diye açıklamıştı.

Görünen köy kılavuz istemez, her şey ortada? Hükümetin bakanları İngiltere'yi suyoluna çevirdiler. Ve İngiltere basını, "Türkiye'ye 100 milyar dolar kredi verildiğini" yazdı. 

Dolar şimdilik, 4,50'ye düştü. 

Ne değiştirir, hiç. Ekonomi bir süre daha yaşam destek ünitesine bağlanmış olur. Zaten bunlara da, 24 Haziran lazım, daha ötesi canı cehenneme!..

 "IMF bizden borç istedi, arkadaşlara verin dedim. Para veren emir verir?" sözlerinin sahibi,  Erdoğan.

Şimdi merak ediyorum: İngiltere borç verdiyse, hangi emirleri aldık? Yok, borç verecekse, neleri verdiniz veya vereceksiniz? Verdikleriniz veya verecekleriniz arasında, Kıbrıs var mı?

Yeni bir  "açılım" kapıda mı? 

Ayrıca bugüne kadar borç verenler, hükümete ne gibi emirler verdiler? 

Sorum bitmiştir, sanık sizin!

Bir okurum şöyle bir soru sordu:  "Şarkı söz ve müziği bile başkasına ait olduğunda davalar açılıyor da, neden kendi adına tescillenmiş, dünyaya mal olmuş, Prof. Dr. Haydar Baş'a ait Milli Ekonomi Modeli ve modelin kuralları, bizzat genel başkanlar tarafından çalınırken, hukuk işletilmiyor?"

Biz köşe yazarlarına ait olan sıradan tespitler dahi, bir başkası tarafından izinsiz kullanıldığında "etiklik" ayarı çekeriz. Sıradan değil, dünyaya mal olmuş, Baş Hoca'ya ait iktisat kuralları, pervasızca kullanılıyor.

Kullansa da gerçekten bu işe inansa ve hakikaten ülkeyi kurtarmak isteseler, ona yanmam. Memleket batmış,  tıpkı bir "şirket" gibi yönetilmiş, her an bir "kayyum" atanacak duruma gelmiş  iken, şu yapılan saygısızlığa mı yanalım, vurdumduymazlığa ve sorumsuzluğa mı!..

Hükümeti gördük, 16 yılda "şirketi", af edersiniz ülkeyi iflas ettirdi. 

Ne var, ne yok, sattı.

Hükümeti ince ince doğrayan Sayın Muharrem Bey, geldiklerinde ne yapacaklar mesela? Türkiye'nin borçlarını nasıl ödeyecek? Duymak istiyoruz. "NATO şemsiyesi altında" kalmayı parti tüzüğüne yazan Meral Hanım, "İyi Olacak" derken, Haydar Hoca'nın "Vatandaşlık Maaşı" projesine mi güvendi?

"Hem NATO şemsiyesi", hem Haydar Baş şemsiyesi bir arada olmaz. "NATO şemsiyesi" altında hiç iyi bir şey olmaz, olsaydı Türk toprağını "NATO toprağı" ilan eden mevcut iktidar Türkiye'yi iyi ederdi.

Anlayacağınız, ne iktidar ne muhalefet, hiç birinin çözümü yoktur. Bu sebeple Haydar Baş'ı çalmada tam bir "ittifak" içindeler. 

Çünkü onlar, bir insanın "30 yılımı verdim" dediği bir projeyi, izinsiz seçimlerde kullanma nezaketsizliği içindeler. Artı, hiç biri bilmez, bu işi? Çünkü tezin, kapitalizmle uzaktan yakından ilgisi yok. 

Ülke hepimizin.

Maksadım, Sayın Genel başkanları ve ona güvenen insanları küçük görmek değil.  Biz kardeşiz. Hepimiz aynı gemideyiz. Türkiye iflas etti. Suçlu aramıyoruz. Soruna çözümler getiriyoruz.

Ve bu çözümlere sadece bir kişi de? Samimi iseler kaynakları devletleştireceklerini söylesinler. Haydar Baş, her taahhüt için kaynak açıkladı. Kapitalizmde, mevcut şartlarda Türkiye, emeklisine maaş dahi ödeyemeyecek durumda.

"Şirketin" kasası boş, herkes birbirlerine bağırıyor. 

Patenti merhum Attila İlhan'a ait olan "dip dalgası" kavramı var. Bu kavramı üstelik Haydar Baş'ın uğraşını verdiği "Atatürk Vatandır" anlayışı ve kadrosu için kullanmıştı. Böyle bir dalganın, birgün gelip, Türkiye'yi kurtaracağından söz etmişti.

Emin olun bu dalganın kıyılara vurması uzak bir zaman değil. Toplumda bir ciddi bir arayış başladı. Kendine "dindar" diyenlerin AKP'den, "Atatürkçü" diyenlerin CHP'den "milliyetçi" diyenlerin MHP'den uzaklaştığını görüyoruz.

Suyun, sonunda yatağını bulması gibi bu arayışın, gerçek dindar,  gerçek Atatürkçü ve cumhuriyetçi, gerçek milliyetçi bir tek adreste buluşmaları çok yakın. Baş Hoca'nın BTP'sinin ittifak dışı bırakılma nedenini izah ederken "filikalar Nuh'un gemisini taşıyamazlar" sözünü hamaset olsun diye demedim. CHP, "Atatürk" dediğimiz için ittifaka almadı, AKP gerçek dindar olduğumuz için bizden haz etmez, diğerleri de malum milliyetçi ve ulusalcı olmamız hasebiyle aynı çekingenlik içindeler.

Siz Türkiye'de bütün kesimleri bir arada tutacak, başka ikinci bir adresi gördünüz mü?

Sözün özü şu: İttifaklara alınmayan Haydar Baş, şuan toplumun en çok konuştuğu insan. Ekonomik çöküşün korkusu içinde kıvranan halk, gizlenen bu insanı düşünmeye, modelini tartışmaya başladı.

 Baş Tez, bölümler halinden çalınıp kullanıldıkça, "bu Haydar Baş'a ait" tespitleri, dip dalgaya dönüşüyor. İster inanın, ister inanmayın, ister gizleyin, ister açık edin; Haydar Baş dip dalgası geliyor. Bu dip dalganın, adını koyalım.

Prof. Dr. Haydar Baş görmezden gelindikçe, sorular artıyor, onu gizleyen ellerin hangi mahfiller olduğu, sorgulanıyor. Neden seçimleri protesto ettiği, neden ittifak dışlı kaldığı, ülkenin ona ihtiyacı olduğu gerçeğini daha da pekiştiriyor.

Türkiye, kaynaklarını devreye koyarak, özelleştirmeden vazgeçip devletleştirme yaparak, tarımda seferberlik ilan ederek, senyoraj gelirine sahip olarak, borçlanmaya son vererek ve de bunları yapacak Haydar Baş'ı iş başına getirerek, kurtulur.

İngiltere  yerine Trabzon'a gidildiği gün, ülke kurtulur.

Türkiye anonim şirketi battı!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön