Tam bağımsız bir ülke olmak, ne kadar da önemli. Allah’ın verdiği sonsuz nimetleri/kaynakları, hür ve özgürce çıkarıyorsunuz. İnsanlarınız çöplükte ekmek aramıyorlar. Çocuklarınız bakımlı, yanakları al al olmuş. Üstleri başları tertemiz ve gıcır gıcır…
Aileler mutlu. Boşanmalar oldukça az ve ülkede ekonomik nedenlerle boşanmalar sıfıra yakın. Herkesin içinde oturduğu evler, en az 150 metrekare. Çatıları akmıyor, boyalı, bacaları tütüyor, camlarından dışarıya hep mutluluk sesleri taşıyor.
İnsanlar, istediklerini alıp yiyorlar. Yemekler hep bol etli ve sebzeli oluyor. Sağlık güvencesi o kadar mükemmel ki… Ülkenin sahip olduğu kaynakların bir iki kalemi, sağlık fonuna aktarılıyor. “Devlet Baba”, herkes adına o fona para yatırıyor.
Çünkü vatandaş, ülkenin kaynaklarına ortak… Herkes sizin ülkemize gelmenin yollarını arıyor. Sadece büyük şehirleri istemiyorlar, hatta tam tersi, büyük şehirlerden, kaynakların işlendiği iç kesimlere ve hatta köylere, yaylalara bir göç var.
“Devlet Baba”, sağlık ve eğitimde para almadığı gibi doğan her bebek için para veriyor. Çaresiz veya tedavisi çok pahalı hastalıklar için, özel sağlık fonu devreye giriyor.
Herkes zengin, herkes sağlıklı ve mutlu… Ve ayrıca herkes özgür, saygılı ve eğitimli. Kimse ne mezhep lafı ediyor, ne etnik kimlik kaşıyor, herkesin ortak kimliği var: Türk olmak!
Aç insan yok ki, mezhep, dil, ırk tartışmalarına girsin. Türk vatandaşlığı o kadar kıymetli ki, vatandaş olan maaş alıyor.
Vatandaş olduğu için!
Daha çalışıp alacağı asgari, 10 bin lira hariç…
Evde herkes maaşlı, yeter ki “vatandaş” olsun.
Ülke, askeri olarak da çok güçlü. Dünyanın en ileri teknolojileri, sizin ordunuzda. Caydırıcılığınız öyle yüksek ki, dosta güven düşmana korku salıyor. Hava sahanızda kuş uçmuyor, sizden izinsiz. “Yurtta Barış, Dünyada Barış” içinde.
Ülke değil, mübarek cennet…
“Var bi hayalimiz” diyor ya Hüseyin Baş!
Hayalimiz, Hüseyin Baş ile gerçeğe dönecek.
O kadar kolay ki, sadece bir şartı var: “Milletin azmi ve kararı” olacak. Millet azmedecek ve karar verecek, bu kadar basit. Atatürk “ben sizi kurtaracağım!” demiyordu. Ne diyordu: “Milletin kurtuluşu, milletin azim ve kararına bağlı…”
Türkiye ancak bugüne kadar sırtını döndüğü, Haydar Hoca tezleriyle kurtulur. Kaynaklar devreye konacak, başka yolu yok. Yeryüzünde hiç bir devlet yok ki, kaynaklarını işlemeden kalkınsın. Londra tefecilerine ülke ipotek edilirse, sonuç, şekil ‘a’da olduğu gibi olur.
Çocuklarımıza ait olan, bir avuç küresel dinozorlara gidiyor. Bunun partisi yok, hepsi. Mecliste olan partilerin hemen hepsi, ne yazık ki Kraliçe’nin kontrolüne girmiştir. Her türlü “milli” kafadan ve gönülden, ayrıştırılmıştır. Hepsinin yolu, kapitalizm!
Ülke Kurtlar Vadisi’ne döndü!
Kuru odunlar, kibrit çakılmasına hazır!
Yarın, her şey için çok geç olabilir.
Baksanıza Arınç yeniden sahne aldı. Cumhurbaşkanı adına konuşuyor, “o da benim gibi düşünüyor!” diye açıklamalar yapıyor. Bir ülke fakirini düşüneceğine, ABD’de değişen başkana ayak uydurmaya çalışıyor.
Haberiniz olsun;
Türkiye tehlikeli keskin virajda!
Sadece ekonomi ağırlıklı yazayım dedim ama Türkiye’de yaşanmasını istedikleri boğuşma, zaten ekonomik temelli. Aç insanları kavga ettirirsin, tok insanlar birbirlerini yemezler. Kaynaklarını tüketmeyenler, kendilerini tüketirler.
Açlık bir ülke için, en büyük tehdittir. Ayrıca bir düşmana ihtiyacı yoktur. Ekonomisi çökmüş ülkeyi işgal etmeden, para vererek amaçlarını gerçekleştirebilirler. Ekonomik çöküş, beraberinde beka sorunu getirir.
