Türklüğe hakareti AKP iktidarı suç olmaktan çıkarmıştı. Şimdi yeni Anayasacılar ise, Türklüğü ayrılık unsuru olarak görmekteler ve Türk kelimesinin dahi Anayasaya girmemesini istiyorlar. Yani Türk kelimesine karşı bu kadar hazımsızlar ve bunu da gizlemeyecek kadar cüretkârlar.
Türklükten ve Türk’ten bu kadar rahatsız olanların başka ırktan oldukları için rahatsız olduklarını düşünmüyorum. Bu kişiler bence başka anlayıştan oldukları için rahatsızlık duymaktalar ve bunu örtmek için değişik kılıflar bulmaktalar. Hâlbuki açık olmak gerek, gayrimüslim dahi olabilirler ve bu da gizlenecek bir durum değildir. Hem inancımız, hem de hukuk sistemimiz bu farklılığı teminat altına almıştır. Herkesin dini kendine…
Yani bu beyler Türk demenin İslam demek olduğunu bilmekteler. Türklüğün ise Müslümanlık anlamına geldiğini de bilmekteler. Zaten bunun böyle olduğunu dünya bilmektedir. Batılılar eskiden İslam’ı seçen birine Müslüman oldu demek yerine “Türk oldu” derlerdi.
Batı için Müslüman olmak ile Türk olmak arasında hiçbir fark yoktur. Mozaikçi bölücüler ile Kürtçü ve İslamcı, hatta ırkçı faşistlerin yaydıkları fitnelerden önce ülkemizde de Türklük böyle anlaşılıyordu.
Atatürk milliyetçiliğinin temelinde de “Türklük eşittir Müslümanlık” olarak kabul edilmiş, bu yüzden İslam olmuş toplumlar Türk sayılmıştır. Eğer böyle olmamış olsa Balkan Müslümanlarını Türk deyip bağrına basmazdı Atamız. “Ne mutlu Türküm diyene” sözü ile “Ne mutlu Müslümanım diyene” arasında hiçbir fark bulunmamaktadır. Çünkü Atatürk, Türk olmayanları “ecnebiler” ya da gayrimüslimler olarak adlandırmaktaydı.
Bulgarlar ve Macarlara Türk oldukları halde Müslüman olmadıkları için hiç ilgi duymamıştır. Bu yüzden bugün Türklüğü ayrılık ve bölücülük gibi gören sözde Müslüman siyasiler; Atatürk’ün sahip olduğu imanın zerresine dahi sahip değiller. Eğer olsalardı ABD ve İsrail projelerine gönül vererek Müslüman ülkelere uygulanan isyan ve işgal eylemlerine taşeronluk yapmazlardı.
Neden Araplık veya Acemlik Müslümanlık değil de, Türklük Müslümanlık olarak algılanıyor? Çünkü Türk milleti İslam olduktan sonra yaklaşık bin yıl İslam’ın askerliğini yapmıştır. Bütün İslam toplumları üzerinde bu etkiye sahip, yeryüzünde başka bir millet bulunmamaktadır.
Dünya Müslümanları; tarihten gelen bu algılamadan dolayı bilinçaltlarında hep Türklere güvenip inanmışlardır. Bunun farkında olan Batı dünyası İslam’ın başını kendine bağlayarak, gövdesinden ayırmak istemiş ve bunu maalesef başarmıştır.
AKP iktidarı sayesinde Türkler artık haçlıya taraf, hatta asker olmuştur. Bin yıldır İslam’ın askeri olan bu millet bugün, haçlının askerliğine soyunmuştur. Onlarla birlikte kardeşlerini katlediyor ve isyanları finanse, organize ediyor. Böyle devam ederse bundan sonra Türklük artık “uşaklık-taşeronluk” hatta haçlıya askerlik olarak algılanacaktır.
Gittiğimiz yanlış yolda ilerlemeye devam edersek ne Türklük kalır ne de Müslümanlık. Türklük kalmaz çünkü kendimizi sıfırla çarpmış oluruz, Müslümanlık kalmaz çünkü “Yahudi ve Hıristiyanları dost edinen onlardandır” buyuruyor dinimiz.
Ebu Cehil’in ordusunda Müslüman kalmak nasıl mümkün değilse, NATO içinde Müslüman kalmakta mümkün değildir. Çünkü NATO’nun yeni düşmanı İslam dünyasıdır. Kendimizi kandırmamızın alemi yoktur.
Rusya ve Çin Batıya karşı birleşerek savaş hali almıştır. İki blok oluşmuş durumda, Batı bloğunda olacağımıza Türklük çatısı altında Türk ve İslam dünyasını birleştirerek üçüncü bloğu oluşturalım.
Kendi ülkemizde Türklüğü ayrılık unsuru görmek yerine dünyada birleşme unsuru olarak ortaya koyalım. Üç kutuplu dünya da barış ve güven daha rahat sağlanır, çatışacak iki kutbun ortasında arabulucu ve iki kutba da aynı mesafede kalarak barışında teminatı olabilir, çıkması muhtemel 3. Dünya Savaşını engelleye biliriz.
Unutmayalım iki ayaklı sac devrilir ama üçayaklı sac çok güvenlidir. Türklük dünyanın kurtuluşu olabilir, yeter ki Türk olup Türk kalalım ve Türk gibi düşünelim.